0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    A. Ç.

Navigasyon (Bir başka usül)
« : Temmuz 30, 2009, 10:06:34 »
24 Temmıuz Cuma günü bir teknenin İstanbul'a trnsferi için Ayvalık'a gittim. 3 veya 4 günde çıkarmayı planlıyorum. Benimle birlikte kızım gelecekti, işi çıktığı için gelemedi. İnternet aracılığı ile talepte bulunan birisi ile görüştüm, o gelecek. Perşembe akşamı otobüse binmeden önce aradı, vazgeçmiş. Yani yalnızım. Ivır ıvır alışverişi Migros'tan sebzeyi şehirdeki hal benzeri yerden, balığı da (bana göre yeni) balık satış yerinden aldım. Nevale tamam, mazot tamam, yalnız olduğuma göre ekip de tamam. Haritaları çıkardım. Önce Bozcada'y çıkacağım, ertesi gün Gelibolu, sonra Saraylar oradan da ver elini İstanbul. Bir anda haritayı bir kenara attım. Soru şu Evden işe giderken, harita, GPS, pusula kullanıyor muyuz? Hayır. Bu bölgeyi biliyor muyum? Evet, İstanbul sokaklarından daha iyi biliyorum. Peki bu konuda bilgili miyim. Yldız pusulası ile okyanus geçmeyi tasarladığıma göre bilgiliyim. Bu konuda üniversitede iken bu kadar  kitap okusaydım beni herhalde profesör yaparlardı. Ayvalık İstanbul arası haritasız sadece göz ile seyir yapacağım.

Riski var mı? Yok, yanılırsam en fazla birkaç derece olur, o da hiç önemli değil. Gerekirse harita ve pususla da aşağıda. Bildiklerim hatırladım. Ayvalıktan çık, Midillinin görünen en kuzey ucunu tut, rotanı hiç değiştirmezsen direk Baba burnundasın. Oradan baktın mı Bozcaada genelde görünür, görünmezse bile kıyı şeridine göre yeri belli. Yola çıktım. Midillinin görünen kuzey ucunu sıyırıp devam edeceğim. Aklıma geldi, tam o rota üzerinde sığlıklar var, yani ya rotayı biraz daha güneyde Midilli'ye yakın devam ettirmek lazım, ya da biraz kuzeye yönelimek lazım. Rüzgar kuzeyli olduğu için KUzeyi seçiyorum. Yani direk burna değil daha doğusunda bir noktaya ulaşıp burnu öyle tutacağım. Aynen uyguluyorum. Yelkenle giderken rüzgar kesildi sonrada lodostan eser gibi yaptı. Bu arada, barbunya ayıklayıp barbunya pilaki yaptım. Sonra aldığım deniz çipurasını (hakikaten denizdi) pişirdim. Buan geldim, Bozcadaya doğru döndüm hava berrak değil ada görünmüyor, yaklaşık olarak nerede olduğunu sadece tahmin ediyorum, tahmin ile yola çıkıp rotamı adayı görünce belirleyeceğim. Adanın olması gereken yöne doğru rotamı belirliyorum. Bilgi var da uygulama eksikliği hala var. Ufka bakınca bulutları görüyorum. Bu bulutlar genellikle kara parçalarının üzerinde bağlanmış balonlar gibi rüzgara bile aldırmadan dururlar. Rotamı bulutların en sağdakine doğru çeviriyorum, büyük olasılıkla adanın doğu ucuna ulaşacağım. Aynen öyle oluyor, biraz daha ytol yapınca ada da görünüyor, doğu kıyısı bulutun sadece bir dirhem daha sağında. O gün Bozcadada'da konaklıyorum. Çipuranın diğer yarısı ve barbunya yeşil salata ile geceye ve rakıya eşlik ediyor.

Ertesi günün hedefi Gelibolu. Sabah kalkıp, kahvaltı edip yola koyuluyorum. Çanakkale Boğazının girişi kum tepeleri nedeni ile sığlıktır, açığından geçmek lazım da ne kadar açığından geçilecek? Eski seyirleri düşünüyorum. Boğazın batı ucunu hedefleyip çıktığımızda sığlıkları kurtarıyordu, belirli bir uzaklıkta kum burnunu aynı uzaklıkta hedefleyip geçiyorduk. Yola devam, sğsulara girmeden boğaza giriyorum. Dğu sahilinden Çanakkale'ye kadar çıkacağım rotamı içeridoğru çeviriyorum. Burada ters akıntılar var, kaybedilen yol genellikle hız olarak fazlası ile kapatılıyor. Ben sahile çok mu yklaştım diye düşünürken bir tanker sancağımdan geçip gidiyor, sonra bir tane daha, akınıtdan faydalanmakiçin anlaşılan onlar da bu yolu izlemişler, daha önce arkamda iken yerlerini belirlediğim bu gemiler, daha önce arkasında oldukları ve ana yoldan seyreden gemilerin önüne kolaylıkla çıkoyorlar. Çanakkale'de mazot ikmali yapıp yola çıkıyorum. Hep Doğu sahilinden seyrediyorum ve fırsat buldukça kıyıya yakın seyrediyorum. Hava kararmasına az kaldı, Gelibolu'ya geldim ama rüzgar yok hatta Lodostankıpırtılar var. Gelibolu'dan vazgeçip Marmara adasına kadar gitmeye karar veriyorum. Feneri döndükten sonra rota belirlemem lazım.  İlk yardım gemilerden geliyor. Bu gemiler düz bir hat üzerinde Marmara adasının biraz Kuzeyine kadar çıkarlar orada belirli bir açı ile biraz daha doğuya dönerler. Yani ilk rotam gemilerinkinden birkaç derece daha güneye doğru olmalı ki adaya uygun açıdan yaklaşabileyim. Belirlediğim rotada yola devam ediyorum. Sanki Boğzaları trafiğe kapatmışlar gibi hiç gemi geçmez oldu, açı doğrumu kestiremiyorum. Önceki seyirlerde Güney sahillerine Kuzeye oranla daha yakın seyrettiğim aklıma geliyor, rota doğru görünüyor. Hava da karardı. Yıldızlar çıkmaya başladı. Büyükayının tabanındaki yıldızdan Kutup yıldızını buluyorum. Bana çok faydası olmasa da teknenin belirli  bir açısından yıldızı görerek rotamı koruyabilirim. Biraz sonra yıldızlar çoğalmaya ve doğmaya başladı. Bir tanesi tam rotamda baş üstünde, yükselinceye kadar o yıldıza doğru gidiyorum, yükselirken biraz daha Güneyden başka bir yıldız doğuyor, bu yıldızı belirli bir çıda tutarak seyre devam ediyorum. Kutup yıldızının yeri de tekneye göre değişmiyor. Kutup yıldızının diğer belirleyicisi olan W veya M şeklinde yıldız kümesini bulamadım. Kutup yıldızını bulmakta kullanılan bu yıldız kümesini Kutup yıldızından hareketle buluyorum. Büyükayı ve bu küme, kutup yıldızı herhangi bir şekilde bulutlarla örtülse bile yerini belrilememe yetecek. Marmaraadası tam karşımda belirdi, demek ki rotamı biraz fazla güneyli tutmuşum, düzeltip devam ediyorum. Hedef Saraylar. Bu kasabayı çok sevmem, etrafındaki mermer ocakları nedeni ile Red Kit'in altına hücum kasabalarına benzetirim. Limanı çok korunaklıdır. Bir özeliği de adada İstanbul'a en yakın noktada olmasıdır. Mermeri bol bulunca limanı da mermerden yapmışlar. Girişte soldaki rıhtıma belediye motorunun önüne bağlanıyorum. Yemek, rakı, biraz okuma ve yatak. Eksiğim yok,  kasabaya çıkmadan yola çıkıyorum. Niyetim gemilerin izlediği rotaya paralel bir seyir izleyip İstanbul adalarının güneyinden doğruan Pendik'e ulaşmak. Yola çıkıyorum ama tam şaştan gelen poyraz çok hırpalıyor yol da alamıyorum. Bir süre debelendikten sonra vaz geçip Kuzey'e Marmara Ereğlisine çıkmayı hedefliyorum. Gemi hattını dikine geçip sahile çıkacağım, duruma orada bakacağım. Ana yelken yarım açık (direk içi sarmalı) tekneyi birazdengeliyor ve hıza da katkısı var da yürüyemiyoruz, dalgaların arasında bir kayboluyor, sonra da biblo gibi ortada kalıyoruz. Olmuyor yürümüyor. İskele alabanda rota doğrudan Saraylar. Yelken ile Saraylara dönüp liman giriyorum Benim bağlandığım yere başka bir yelkenli tekne bağlanmış. Onun arkasına da ben bağlanıyorum. Marmara adasından çıkmışlar vaz geçip Saraylara girmişler. Saraylarda Dia Sa açılmış ve bağlandığımız yerin tam karşısında, fazla yürümeyeceğim için sevinip giriyorum. Dükkanın içi savaştaymışız gibi, kuru gıda rafları da dahil boşa yakın. Meyve sebze reyonunda satılan elmalar mozalaklıkları ve erik ebadında olmaları nedeni ile köylünün hayvanların önüne koymaya utandıkları ve çöpe attıkları elmalar olmalı, nereden bulmuşlarsa. Yine de 5-6 Elma alıyorum, mevsimi değil tamam ama 5-6 elma neredeyse ağırlık olarak bir tek doğru dürüst elmaya denk. İhtiyaçları buradan karşılayamayacağımız kesin, kasabaya gidilecek.
 
(Dia Sa'ya not: Her ne sebeple açmış olursanız olun, bazı mallar erken bitse bile, orafları dolu tutmak zorundasınız. Deterjan, dayanıklı süt dahil reyonlar boş. Kasiyer kız işlerin iyi olduğunu ancak kamyonun denizden bir kere geldiğini söylüyor. O dükkanı açtıysan malı eksik etmeyeceksin, bir kaç defa kamyon göndermenin yolunu mu bulursun, erzak için depo mu tutarsın yoksa bir motor alır kendi malını denizden mi taşırsın, çözümünü üret ya da o dükkanı kapat da rezil olmaktan kurtul)

Gazete bir bakkala geliyor o da öğleni bulurmuş, evde sabah 7:00 de gazetiesini kapıda bulmaya alışık biri içn biraz tuhaf ama yapacak bir şey yok. Koca Sabancı raflarını boş bırakırken, diğer marketler (bakkallarda) mal sıkıntısı yok, küçük esnaf mal tedarik işini çözmüş, Dia Sa ise becerememiş. Alışveriş yapıp geri dönüyorum. Balık için belediyenin karşısındaki binaya gitmem söyleniyor, ama hava muhalefetinden balığa çıkan yok. Elimizdekilerle yetiniyoruz. Akşam lokantaya gidiyorum. Tarak var, meze var, kalamar var, balık da var. Tarak ısmarlıyorum, kalamar tava istiyorum, birde uskumru ızgara ile salata söylüyorum. Tarak geldi. Yahu benim bilidğim tarak çiğ gelir, piştiğini hiç görmemiştim. Bir tane yiyip geri gönderiyorum, lokanta sahibi geliyor, çiğ olması gerektiğini söylüyorum,  birş şey söylemeden gidiyor ve benim taraklar çiğ olarak geliyor. Garsonu tekrar çağırıp, uskumruları ortadan bölmemesini, üstünü çizmemesini, her tarafını en fazla üç dakika ızgarada tutmasını söylüyorum. Benim çeşit olduğumu gördüğünden uskumrular aynen benim istediğim gibi geliyor.

Görünün o ki en erken Cuma çıkabileceğiz de Saraylar'da bunca gün nasıl geçecek. Vodafone şebekisi olmadığından telefon da çalışmıyor. Kasabanın doğusuna giden yol üzerinde yürüyüp tepe üzerine çıktığınızda (herhalde Tekirdağ civarından) şebeke bulunabiliyor. Telefon görüşmelerini sabah 9:00 - 10:00 arası burada yapıyorum, mesajları alıyorum.

Tüm GSM şebekelerinin dikkatine: Yurt dışında başka şebekelerle konuşabildiğimize göre aranızda anlaşıp, ücreti mukabili bir şebekenin olmadığı yerde diğer şebekeden bizi konuşturabilirsiniz. Yurt dışında tüm konuşmalar için ek ücret alarak bu hizmeti verebildiğinize göre yurt içinde neden yapmıyorsunuz?

Salı oldu, balığa çıkacağım. Oltalar hazır, limanın karşısına geçiyorum, ucunda iki onluk olan oltayı sarkıtıyorum, ağ ayıklayan bir balıkçıdan dört pavurya ve bir kiloya yakın iskorpit yakalıyorum, yemlerden bir tanesinin 5 lirası da geri dönüyor. Pavuryalrı haşşarken iskorpitleri de hazırlıyorum. Çok sulu olmayacak ama sulu bir buğulma olacaklar. Rüzgar 5-7 veriyordu ama o kadar esmiyor. Rüzgar göstergesini kontrol ediyorum 7 - 10 knot veriyor. Bu fırsatta çıkıp Marmara Ereğlisine varılır. Yine de boğazım el vermiyor. Balıkları pişiriyorum, iki pavurya'yı balık pişene kadar yiyip, balığımı da yedikten sonra yola koyuluyorum. Hava iyi görünüyor. Saraylarda mahsur kalan diğer tekne telefonla durumu soruyor, iyi olduğunu söylüyorum ama inanmamış olacak ki yola çıkmıyor. Görünüşte Marmsara Ereğlisi olması gereken kara parçasına doğru yoldayım. Hava bir saat kadar müsaade ediyor sonra esmye başlıyor ama ben de yeteri kadar yol aldım. Dalgalar büyüdü ama dayanıp bir süre daha yol aldıktan sonra yol çekilir hale geliyor. Hedefe motor yelken varmak zor olacak, ana yelkeni dolu tutabilmek için birazdaha sancağa dönüyorum. Marmara Ereğlisinin batısında kumsal bir sahile giriyorum, hava esiyor ama dalga yok. 2 metreye demirliyorum, sahilden 500 metre civarında açıktayım.  Kovanın içine ayakkabı, tişort ve para koyup yüzerek sahile çıkıyorum. denize çıkma telaşı ile eksik kalan nevalemi alıp, yine yüzerek tekneye dönüyorum. Öyle bir kaloma bıraktım ki buradan rüzgar ve deniz beni kımıldatamaz. Blığın geri kalanı, çoban salata ve pavurya akşam yemeği oluyor, karaya çıktığımda rakı da almışım.

Navigasyon şimdi daha kolay, kıyı seyri ile Ataköy'e kadar gidip oradan Pendik'e gideceğim. Yola koyuluyorum. Silivri'ye kadar saçak altının bir faydası yok, dalgalar nisbeten küçük ama boğuşa boğuşa gidiyorum, Silivri'den sonra yol düzeldi. Büyük Çekmeceye gelmeden önceki burundaki marinaya girip mazot ikmali yapacağım. Mazot soruyorum. Cevap güzel: Siz bağlanacaksınız bize bir günlük bağlama parası ödeyeceksiniz, kamyon çağıracağız size mazot verecek.

Böyle bir cevaba karşılık vermeden ayrılıyorum. Mazotum umarım Ataköy'e kadar yeter. Kıyı seyri ile ana yelken açık Ataköy'e kadar geldim. Depoyu duldurup yola çıktım. Kendi mekanımızda olan sahili diğer yerlerden daha az biliyormuşum. Pendik'in yerini yaklaşık biliyorum da Ataköy'den nasıl gideceğim. Kınalı'yı sancakta bırak doğru yürü görünce karar verirsin. Uyguluyorum. En doğru yol olduğu ortaya çıkıyor. Kınalya giderken rüzgar biraz kalıyor. Azgın beyaz boğalar önce beyazkuzucuklara dönüyor sonra da tamamen kayboluyor. Hava kararmadan tekneyi bağlayıp eve dönüyorum.

Bu tecrübeden sonra gerekmedikçe navigasyon aleti kullanmayacağım. İstanbul'dan Marmaris'e kadar olan rotaları yeteri kadar biliyorum. Ancak seyahatlerde bilmediğim ve uğranması gerekn bir koyu kestiremezsem harita pusula ve GPS kullanırım. Kıyı seyrinde bence bunların hiç birini bildik sularda kullanmaya gerek yok.     
       


*

    M. B.

Ynt: Navigasyon (Bir başka usül)
« Yanıtla #1 : Temmuz 30, 2009, 10:36:25 »
Elinize sağlık Ahmet korsan..  Hem güzel bir anı hem de eğitici bir yazı olmuş..


*

    E. O.

Ynt: Navigasyon (Bir başka usül)
« Yanıtla #2 : Temmuz 30, 2009, 10:43:32 »
Ahmet Ağabey, hoşgelmişsiniz...
Yazıyı dikkatlice okudum. Benim için çok eğitici oldu. Teşekkürler...


*

    A. S.

Ynt: Navigasyon (Bir başka usül)
« Yanıtla #3 : Temmuz 30, 2009, 10:54:13 »
Cuma sabahı ahmet Semiz (Vanda) korsanla kuşadasından yola çıkaçagız,sizin navgigasyonla geleceğiz,sağolun


*

    A. Ç.

Ynt: Navigasyon (Bir başka usül)
« Yanıtla #4 : Temmuz 30, 2009, 17:17:55 »
Görerek seyir, sürekli kara görme şansınız varsa oldukça kolaydır, ancak kıyı seyri olsa da zaman zaman navigasyon ihtiyacı veya başka tür bilgi ve göstergeler gerekebilir. Benim yaptığım uzunca bir teorik çalışmanın ardından pratik uygulama idi. Çok büyük zorluklarla karşılaşmadım. Denemenizde yarar var ama yine de standard navigasyon aletlerin ihmal etmeyin (pusula, hairta, parelel cetvel, pergel) en azından yanınızda bulunsun. 

*

    K. K.

Ynt: Navigasyon (Bir başka usül)
« Yanıtla #5 : Temmuz 30, 2009, 22:33:58 »
Ahmet korsanım,transfer yapan kaptanların çoğu deiğiniz seyir usullerini kullanarak çıkarlar yukarı....Keşke bu seyrinizi Ayvalık tan değil daha aşağılardan....Bodrum veya Marmaris ten başlatıp yazma imkanınız olsaydı....Daha çok faydalanma imkanı bulurduk! Bulutların kara üzerinde asılıp kalmaları....evet! Bunu İstanbulda da görüyoruz ama faydalanabileceğim aklıma gelmemişti....  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    A. Ç.

Ynt: Navigasyon (Bir başka usül)
« Yanıtla #6 : Temmuz 31, 2009, 09:32:45 »
Kadir Korsan, ayın ortalarında Marmaris'ten Ayvalığa başka bir tekne ile çıktım, o seyirde böyle bir yol izlemek aklıma gelmemişti. Yine de haritalara fazla baktığım söylenemez. Ayrıca bu tür bir şeyi bence daha kısa bir rotada denemek daha doğru olurdu. Şimdi kendime güvenim arttı. Ege ve Marmara'da görsel seyir yapabilirim.
*

    K. D.

Ynt: Navigasyon (Bir başka usül)
« Yanıtla #7 : Temmuz 31, 2009, 10:47:44 »
Ahmet Abi,
hoş geldiniz , seyriniz gayet keyifli olmuş ,  eee nedemişler " eti kanlı , balığı canlı yiyeceksin" katılıyorum 3 dakika yorumunuza Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
« Son Düzenleme: Temmuz 31, 2009, 10:48:20 Gönderen: Kerim Dişbudak »
*

    K. K.

Ynt: Navigasyon (Bir başka usül)
« Yanıtla #8 : Eylül 02, 2009, 11:43:53 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Aklıma geldi, tam o rota üzerinde sığlıklar var, yani ya rotayı biraz daha güneyde Midilli'ye yakın devam ettirmek lazım, ya da biraz kuzeye yönelimek lazım.         

Valla tebrik ederim Ahmet korsan Sık sık gidip gelinen yolda insan tabii ki alışıyor ama buna rağmen öreke taşına  bile çıkabiliyor bazen bazılarımız...  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Ama ne yalan söyleyeyim - Ya sığlıklar aklıma gelmezse? diye harita kullanmaya devam edeceğim  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap