0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    M. E.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #255 : Temmuz 03, 2017, 21:06:01 »
Böyle yazıların Sahil Güvenliğe karşı bir antipati yarattığını düşünüyorum. Sahil Güvenlik bizler için candır, kurtarıcıdır. Diğer taraftan SG olsun, başkası olsun ispat mükellefiyeti onlardadır. Benim hiçbir şey ispat etmeme lüzum yoktur. Bugün atık su verdiğimde, makbuz ister misiniz, SG'ye gösterirsiniz dediklerinde çok kızdım. Bu iyi bir psikoloji değil.


Balım SY


*

    M. E.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #256 : Temmuz 03, 2017, 21:09:18 »
İşin prensibini kaçırmayalım. Denize siyah ve gri su boşaltmayacağız. Yok filan kasaba denize deşarj yapıyormuş dalan hikaye. Biz boşaltmayacağız. Teknede yeterli kapasite tank yapacağız. Usulüne uygun boşaltacağız. Gri su hele hiç boşaltmayacağız. Gerisi teferruattır


Balım SY


*

    F. A.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #257 : Temmuz 04, 2017, 02:41:28 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Cem Korsan Teşekkürler,

Paralel evrenin bu tarafından bir bilgi...

Amatör denizcilerin çok kullandığı bölgelerden birisinin sahil güvenlik komutanı ile yaptığımız sohbette, sadece atık tuvalet suyunuzu belgeleyemediğinizde değil,
- Değiştirdiğiniz motor yağınızı,
- Gri su atığınızı
- Sintine suyunuzu vs. vs. sıvı olan her neyinizi usulüne uygun olarak teslim ettiğinizi belgeleyemediğinizde 2017 yılı için 12.736 TL ceza yiyebilirsiniz (Yani böyle bir yetki verilmiş).

Kendimi felaket habercisi gibi hissediyorum ama aklınızda bulunsun. Sanırım didişmemek en iyisi.

Saygılar,




yabancı bayraklı gemilere ne diyorlar


*

    M. E.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #258 : Ağustos 30, 2017, 23:19:56 »
Korsan Kardeşler,

Takip etiğiniz gibi teknelerimizdeki pis suların, yani siyah ve gri suların denize deşarj edilmemesi, tanklarda toplanması ve atık su tesislerine doğrudan veya atık su teknesi üzerinden dolaylı olarak verilmesi konusunda tartışmalar sürmekte.  Dünya’da örneği olmayan “Mavi Kart” uygulaması Türkiye’de önce Göcek-Dalaman koylarında başladı, başladığından bu yana da genişleyerek devam etmekte. 
Mavi Kart uygulaması çok belirgin ve göz önünde olduğu için tartışmalar Mavi Kart başlığı altında devam etmekle birlikte, atık suların verilmesinden sonra elimize verilen makbuz benzeri bir belgeleme yöntemi olmaktan öteye gitmeyen Mavi Kart’tan ziyade, asıl meselenin iki noktada odaklandığını görüyorum:

(1) Özel teknelerden atık suların uygun şekilde bertaraf edilmesini kontrol eden Sahil Güvenlik’in, zaten kendi içinde karışık olan ilgili mevzuatı yanlış uygulaması ve buna ek olarak Devletimizin vatandaş ile olan ilişkisinin “güvensizlik ve potansiyel suçlu” üzerine kurulu olmasından kaynaklanan şüphecilik ve bunun sonucu olarak denize atık su bırakılmadığının bizler tarafından ispat edilmeye zorlanması, bunun da atık sularının bertaraf edilmesi sürecinde ciddi sıkıntılara sebep olması.

(2) Özel teknelerin atık sularını denize bırakmaları neticesinde oluşan deniz kirliliğinin, yerleşim yerlerinden denize bırakılan kanalizasyon suları ile kıyaslandığında çok çok az olacağı görüşü ile özel tekne sahiplerinin bu konuyu toptan reddetme eğilimleri ve/veya çok ceza kesiliyor, az verelim yaklaşımları.

Bu iki başlık altında toplayabileceğimiz sıkıntılı durum nasıl çözülür, Devlet nasıl bir düzenlemeye gider, uygulamadaki aksaklık ve yanlışları nasıl düzeltir bilemiyorum.  Uzun yıllardır ağırlıklı olarak Karya kıyılarında yelkenli – motorlu teknelerimde gezen birisi olarak şu tespitleri yapıyor olmak benim içimi acıtmaktadır. 

-   İstanbul, İzmir vs oraları geç, ama Gökova, Fethiye, Göcek koyları hızla kirlenmektedir. Deniz, koylarda ve girintilerde gittikçe büyüyen yağ ve deterjan katmanını kendi kendine eritememektedir.

-   Marinaların pek çoğunda bırak denize elini ayağını değdirmeyi, teknenin karinasının bile o suya değmesinden iğrenilir hale gelinmiştir.

-   Özel teknelerin pek çoğunda gri su tankı yoktur.  Mutfak ve tuvalet suları doğrudan denize gitmektedir.  Koylarda ve marinalarda gri suların denize boşaldığını hemen her gün görüyoruz.   

-   Siyah su tankını, kıyıdan yeteri kadar açıkta olduğuna kendisini ikna ederek denize boşaltan özel tekneler vardır, bunu deniz kirliliğine duyarsız olmasından değil, çoğunlukla atık su alım teknesi ye da istasyonlarının yetersiz olmasından yapmaktadırlar.

-   Zaten Bodrum’un kanalizasyonu Gökova’ya akıyor bizim atık suyumuz ne ki demek, sen asıl git ticari teknelere bak demek, ben ekolojik deterjan kullanıyorum, kakamda da bakteri yok falan demek sorunu ortadan kaldırmayacaktır.  Gökova imara açılmasın diye mücadele ederken, koydan çıkıp burnu dönünce tankını koyvermek büyük çelişkidir.

-   Ülkemizde, yukarıda sınıflandırmaya çalıştığım şekliyle iki başlı olarak büyüyen mesele ile Dünya’da topyekün bir mücadele her geçen gün gelişmektedir ve bunun içinde tenezzüh tekneleri de girmektedir ve girecektir, bunu görmemiz gerekiyor.

Bir şeyler yapmak gerektiğine inanıyorum, elimden ne gelirse onu yapmak için artık zamanım olduğunun da farkındayım, DADD içinde bir çalışma var umarım denizlerin kirletilmesini de engelleyecek bir çözüm setine ulaşılır, Mavi Kart ve asıl devletin yaklaşım tarzının değişmesi için Ankara’da yapılabilecekler çok da az değil, vs. 

Çok şişirdim farkındayım, kusura bakmayın lütfen.  Bu yazının çıkış noktası esasında bu konu diğer ülkelerde nasıl ele alınıyor diyerek merak etmem ve aşağıda tercüme etmeye çalıştığım dokümanları sizlerle paylaşmamdır. Özetle sizlere aktarmaya çalışacağım.

Bildiğiniz üzere teknelerdeki pis su (ing. sewage) tuvaletlerden gelen ve içeriğinde bakteri ve virüsleri ihtiva eden siyah su (ing black water) ve mutfak ve tuvaletlerdeki lavabo ve duşlardan gelen ve içeriğinde deterjan, sabun ve yemek yağları ihtiva eden gri su (ing grey water) olarak sınıflandırılıyor.

MARPOL

Açılımı “International Convention for the Prevention of Pollution from Ships” veya “Denizlerin Gemilerden Kirlenmesini Önleme Uluslararası Sözleşmesi”dir.  Birleşmiş Milletlere bağlı IMO – International Maritime Organization tarafından düzenlenen ve yönetilen bir sözleşmedir.  1973 yılında imzalanmış, 1978 yılında değiştirilmiş olduğundan çoğunlukla MARPOL 73/78 diye referans verilir.  Türkiye MARPOL Sözleşmesine 1990’da taraf olmuştur.

MARPOL, gemilerin çeşitli atıkları sebebiyle denizdeki kirlenmeyi önlemeye yönelik Ek’leri içermekte olup, Ek-4 gemilerdeki atık sular ile ilgilidir. 

MARPOL ile ilgili ve bilhassa 12 mil açıkta atık suların denize deşarj edilebilmesi ile ilgili forumumuzda yazılar ve görüşler olduğu için bu konuya girdim, yoksa MARPOL’ün bizimle ilgili yoktur.  Çünkü basit anlatımıyla,

(1) MARPOL’ün kapsamı 400 gros tondan büyük ve 15 kişiden fazla taşıyan gemileri içerir.
(2) MARPOL kıta sahanlığı olan 12 milden daha yakın sularda (ki malûm ihtilaflı bir konu olarak Ege’de bu 6 mildir) hükümran devletin kuralları ve yasaları geçerlidir der.

O bakımdan MARPOL Sözleşmesi özel tekneleri (Avrupa ve ABD’de adlandırıldığı şekliyle Tenezzüh Teknesi – ing Recreational Craft) kapsamı içine alana kadar MARPOL ile yapacağımız bir şey yoktur.  Nitekim 18 Mart 2010 tarihinde 27525 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Gemilerden Atık Alınması ve Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nin ikinci versiyonu MARPOL referansına ek olarak, bu sefer Avrupa Birliği’nin 2000/59/EC sayılı “Gemilerin Ürettiği Atıklar ve Yük Artıkları İçin Kullanılan Liman Atık Alım Tesisleri Hakkında Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi”ne de ilgi vermektedir.

DİĞER ÜLKELERDE DURUM

Tenezzüh Teknelerinde pis su tankı bulundurulması ile ilgili düzenlemeler henüz geliyor. 

BALTIK ÜLKELERİ: MARPOL’e ek olarak HELCOM-Helsinki Konvansiyonu ile tenezzüh teknelerini de içine alacak şekilde atık suların bertaraf edilmesi düzenlemesi geldi.  Buna göre üye ülkeler tenezzüh teknelerinin atık sularının sadece güverte flanşından boşaltılabileceği bir düzenlemeye gidiyorlar. 

DANİMARKA: Boyu ne olursa olsun 1980 öncesi imal edilen teknelere ve 1980-2000 yılı arası imal edilmiş olup da boyu 10.5 metreden az olan teknelere pis su tankı takma mecburiyeti getirmediler ve pis sularını 2 milden açıkta boşaltma izni verdiler.  1980-2000 yılı arası imal edilen ve boyu 10.5 metreden büyük tekneler ile 2000 yılından sonra imal edilen tüm teknelere sadece güverte flanşına bağlı pis su tankı mecburiyeti getirdiler.

FİNLANDİYA: 2006 yılında kıta sahanlığı olan 12 mil içinde denize pis su bırakmak yasaktır dedi, kestirip attı.  Bunun anlamı şu: Tankın varsa tankına yap, tankın yoksa karaya çıkana kadar bekle, denize boşaltırsan yakarım.

İSPANYA: Aynen Finlandiya gibi 12 mil içinde denize pis su bırakmak yasaktır dedi.  2004 yılından sonra imal edilen teknelerde pis su tankı mecburiyeti var.

YUNANİSTAN: Pis su tankı gerekliliği var, ancak henüz mevzuatına girmedi.  Gri su için de bir hazırlık içindeler.

TÜRKİYE: Malûm. Pis su tankı zorunluluğu yasal düzenleme ile gelmiş bulunuyor. Ayrıca Mavi Kart uygulaması da var. İlginç olan Türkiye 2010 yılında, ki bu tarih 2000/59/EC sayılı “Gemilerin Ürettiği Atıklar ve Yük Artıkları İçin Kullanılan Liman Atık Alım Tesisleri Hakkında Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi” tarihidir, buna paralel olarak pis su tanımına açıkça gri suyu da ekledi.

HOLLANDA: 2009 yılında 2.4 metre boydan itibaren teknelerden siyah suların denize verilmesini yasakladı. Tankın varsa ona yap ve kıyıda atık su bertaraf tesisine ver, tankın yoksa tuvaletleri kullanma dedi.

FRANSA: 2008 yılından itibaren Fransa’ya giriş yapacak yabancı bayraklı tekneler dahil tüm teknelerde su arıtma ya da siyah su tankı istiyor. Ancak kıyılardaki atık su alım tesisleri ve tekneleri yetersiz olduğu için bu yasa uygulamada çok zorlanmıyor.

KANADA: Tenezzüh teknelerinde tank zorunluluğu var. Güverte flanşlarından marinalardaki atık su istasyonlarına verilmesi mecburi.

İSVEÇ: Önceleri kıyıdan 500 metre uzakta pis suların deniz bırakılabileceği şeklindeki yönetmelik, şimdi kıta sahanlığı olan 12 mile uzatıldı.  Onlar da Finlandiya gibi pis su tankı montajını tekneyi donatana bırakıyorlar, ama denize deşarjı da yasaklıyorlar.

ABD: 1970’lerin başında teknelerin tuvaletlerinin pis su tankına ya da su arıtmaya bağlanmasını şart koştu.  1990’dan itibaren eyaletler arasında değişmesine rağmen, daha sert deşarj kuralları uygulamaya başladılar.

TEKNELERDEN DENİZE BIRAKILAN SİYAH VE GRİ SULARIN SU KALİTESİNE OLAN ETKİSİ
(Bu doküman Avrupa Komisyonu için bir Fact Sheet şeklinde hazırlanmış)

GİRİŞ

Birçok teknede tuvalet vardır ve bunlar üç çeşittir:
1. Doğrudan denize boşalan tuvalet
2. Kıyıda kanalizasyona boşaltılabilen kimyasal tuvalet
3. Siyah su tankı ile donatılan tuvalet ki, siyah su bu tankta saklanıp kıyıda boşaltılabileceği gibi, aynı tank denize de boşaltılabilir

2006 yılından bu yana, RCD-Recreational Craft Directive (Avrupa Birliği Direktifi) yayınlanmasından sonra ve teknelerde siyah su tanklarını zorunlu hale getirmesinden sonra siyah suların doğrudan denize boşaltılması daha az olagelmektedir.  Gri sular ise halen çoğunlukla denize boşaltılmaktadır.  Avrupa ülkelerinin bazılarında teknelerin gri sularını denize boşaltmaları ise kesinlikle yasaktır.

ETKİNİN TANIMI

Tenezzüh teknelerinden kaynaklanan pis su miktarının, karadaki arıtılmış atık suya göre çok az olduğu düşünülür.  Halbuki tenezzüh teknelerinden denize bırakılan siyah ve gri suların denize olan etkisi ciddidir ve su kalitesini aşağıdaki gibi etkiler:

-   Siyah sudan denize giden mikrobik patojenler, yüzen, dalış yapan vs insanları için potansiyel hastalık tehdidi oluşturur
-   Kabuklu deniz hayvanları tarafından süzülen su içindeki mikrobik patojenler, bunları yiyen insanlarda hastalık riskini artırırlar
-   Siyah su, hava soluyan su canlıları için gereken oksijenin azalmasına neden olur.
-   Gri su içeriğindeki fosfat ve nitratlar aşırı yosunlaşmaya neden olurken, gün ışığının nüfuzuna engel olarak erimiş oksijen seviyesini düşürür

Yukarıdaki bu etkiler ciddi olsalar da, beklenen etki deşarj edilen miktarlara bağlıdır.  Kıta sahanlığı içinde de olsa, dalgalar tarafından yayılan siyah su, deniz suyu kalitesini bozmaz.  Gri su için de aynısı geçerlidir.

DOĞRUDAN DENİZE BAĞLI TUVALETLERİN ETKİLERİ

Denize bırakılan toplam atık su düşünülecek olursa, teknelerden bırakılan su bunun çok küçük bir yüzdesidir.   Teknelerin hepsinde tuvalet pis su tankı yoktur ve üretilen pis su teknedeki insanların sayısına ve denizde geçirilen gün sayısına göre değişmektedir.  Marinaları ve diğer bağlama tesislerini kullanan tekneler, kıyıdaki tuvaletleri kullanabilmektedirler.  Ancak tenezzüh teknelerinden denize pis su boşaltılması yaygın bir işlemdir.  Liman yetkilileri, pis su tankı olan teknelerin de pek azının bu tankları düzenli olarak kullandıklarını rapor etmektedirler.  Bu verileri bir araya getirdiğimizde, siyah su ve gri su boşaltımının miktarı, boşaltım yerinin (coğrafyanın) hassasiyeti ve boşaltılan sıvının içeriğini düşünmek önemli hale gelmektedir.  Bu konuda yayınlanan bir makalede kıyıdan büyük miktarda arıtma suyu deşarj edilen yerlerde, teknelerden denize bırakılan pis su etkisinin ihmal edilebilir olduğu söylenmektedir.  Diğer taraftan aynı yayında, kıyı yerleşimlerinin az olduğu ya da olmadığı alanlarda, koylarda, haliçlerde tekne pis su atıklarının ciddi etkilerinin olduğu da yazılmıştır.

LAVABO VE DUŞLARIN ETKİSİ

Mutfak ve duş sularının, diğer karasal boşaltımlarla karşılaştırıldığında denize etkisi pek azdır.  Kıyıdaki yerleşim yerlerinden (ortalama 21.7 litre/gün/kişi) ve yakın tarımsal arazilerden gelen sulardan denize atılan fosfat ile kıyaslandığında teknelerin etkisi ihmal edilecek düzeydedir.

YASAL ÇERÇEVE

Gemilerin denize pis su boşaltması ile ilgili regülasyon MARPOL 73/78’dir ve 15 kişiden az ve 400 gross tondan küçük tekneler kapsam dışındadır.

Dolayısıyla denize pis su bırakılmaması bir “değer yargısı” haline gelmektedir, fakat kabul edilen şekliyle pis su tankları kıyıdan 3 milden daha yakında boşaltılmamalıdır.  Yasalar ve yönetmelikler ile pis suların deşarjı kısıtlanabilir.  Marinalar da doğrudan denize açılan tuvaletlerin marina sahasında kullanılmasını yasaklayabilirler.  2006’dan bu yana “Recreational Craft Directive” teknelerde pis su tankı olmasını mecburi kılmaktadır.  Gri su tankları ile ilgili henüz bir düzenleme yoktur.

RECREATIONAL CRAFT DIRECTIVE 2013/53/EU

Paragraf 2.9 Pis Su Deşarjının Engellenmesi

Yeni Yönetmeliğin Ek-1 Madde 5.8 kısmı tuvaletlerden pis su (ing sewage) deşarjını engellemek üzere ciddi şekilde kuvvetlendirilmiştir. Pek çok Avrupa Birliği Üye Ülkesi siyah su ile ilgili kendi milli kurallarını buna uyarlarken, yeni Yönetmelik tuvaleti olan tüm deniz araçları için tüm Avrupa genelinde ortak uygulanacak kurallar getirmektedir.  Teknede bulunan herhangi bir tuvalet SADECE bir pis su tankına veya bir su arıtma sistemine bağlı olacaktır.  EN ISO 8099 (2000) Tuvalet atık saklama sistemleri standardı bu kurala uygun olarak güncelleştirilecektir.

Ek-1 Madde 5.8 Deşarjın Engellenmesi ve Atıkların Kıyıda Verilmesi

Deniz aracı, kirletici maddelerin (yağ, yakıt vs) kaza ile denize dökülmesine imkân vermeyecek şekilde imal edilecektir.  Teknede bulunan herhangi bir tuvalet SADECE bir pis su tankına veya bir su arıtma sistemine bağlı olacaktır.  Pis su tankları ile donatılan tekneler, atık su kabul tesisinin tekneden su çekmesine uygun standart fitting (güverte flanşı) ile donatılacaktır.  Buna ek olarak pis su için gövdeden denize açılan vanalar, kapalı durumda olmaları sağlanmış (metinde “capable of being secured in closed position” diyor) vaziyette olacaktır.

İşte böyle… Tercümeden kaynaklanan cümle düşüklükleri vs için özür dilerim. 

Benim anladığım şudur ki, AB içinde yönetmelikler gittikçe daha düzenleyici mahiyette olmak üzere artıyor.  Akdeniz’de özel tekne sayısının her yıl ortalama %8 arttığı biliniyor.  Bu durumda bilhassa Akdeniz’e özgü bir pis su deşarj regülasyonu gelecektir.  Deniz, akıntılar ve rüzgârlar sebebiyle durağan olmadığı için, bu regülasyonların özellikle Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde uyumlandırılmasına ve eş zamanlı çıkartılmasına önem verecekler gibi görünüyor.

Gri suyu, siyah su kadar riskli görmüyor, ama gri su için de benzer kısıtlar geliyor gibi görünüyor.
Avrupalının kafası, yatçıların kurulan düzene ve yeni yönetmeliklere uymayacakları ve buna mukabil Mavi Kart, şüphe ile korkutmak ve ağzından laf almak vs gibi ne yapılması gerektiğini bulmak şeklinde çalışmıyor.  Basitçe şunu söylüyor: denize pis su boşaltmak yasaktır + insani bir ihtiyaç olduğuna göre teknelerde pis su tankı olması mecburidir ve bu tankları kıyıdaki atık su tesislerine veya teknelerine boşaltmalısın + denize boşaltırsan (iddia ve ispat yükümlülüğü çerçevesinde) yakarım.  Bu kadar basit. Yunanistan’ın ülkeye giriş yapacak teknelerden 150,000 Euro deniz pisletmeye karşı sigorta kuvertürü istediğini hatırlatırım.

Türkiye’nin bu alanda AB mevzuatını yakından takip ettiğini bildiğimize göre (bknz son yönetmelik), herhalde Mavi Kart başlığı altında biriken sorunları çözmek için öncelikle yine AB mevzuatının ilkelerini esas alarak bir çözüm önerisi geliştirmenin uygun olacağını değerlendiriyorum. 

Selametle,


*

    H. E.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #259 : Ağustos 30, 2017, 23:51:38 »
Murat Erciyes Korsan,
Teşekkürler. Güzel bir çalışma olmuş.
Ne yapılmalı sorusuna sizin cevabınız nedir?

*

    G. Ö.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #260 : Ağustos 31, 2017, 01:17:11 »
Murat Korsan , zaten önceki paylaşımlarınızdan da bu konudaki hassasiyetinizi biliyoruz. Çok başarılı tespitler,  güzel bir çalışma olmuş.
Soruna tarafsız yaklaşımınız çok değerli. Teşekkür ederim. Ben de çözüm önerilerinizi merak ediyorum. Paylaşırsanız , konuya katılımlarla bir yol haritası  oluşturma ihtimalimiz  de doğar diye düşünüyorum.  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


*

    H. B.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #261 : Ağustos 31, 2017, 01:29:51 »
30 feet civarı teknelere gri su tankı uygulanması fiziksel olarak çok zor. Sadece tank için yer olmaması değil tesisatını oluşturmak da çok zor. Belki tuvaletleri kompost tuvalete çevirip atık su tankını griye çevirmek bir çözüm olabilir.
*

    M. T.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #262 : Ağustos 31, 2017, 08:17:11 »
İsmini vermiyorum bulunduğumuz bölgede en az 4 adet 30 kişilik gezi teknesi var bunlar her gün tura çıkar gittikleri  yer 10 millik kıyı şeridindedir. Koylara girer çıkarlar. Ben bir gün bunların pis su tanklarını çektirdiklerini görmedim. SG Bunlarla uğraşsın esas.
*

    H. Ö.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #263 : Eylül 04, 2017, 14:59:38 »
Gökova da atık alım tekneleri geziyor. telefon edince geliyorlar. 45tl bedel alıyorlar. Bu sene daha bir düzenli olmuş. Sadece çok aykırı kaçmazsa bir soru sormak istiyorum, tabi ki dünyanın hiç bir yerinde olmaz böyle şeyler ama, denize girenler yüzerken küçük hacetlerini yaparlarsa buna da ceza ödeniyor mu. denetimi sağlanıyor mu. Yoksa suç olan onu depoya yapıp sonra denize vermek mi. Bilemedim..
*

    M. E.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #264 : Eylül 04, 2017, 16:50:42 »
Ben bunda bir gel-gel sezdim Hayıret Kaptan Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Gökova atık teknesinin telefonu 535-438-6614 Perşembe günleri Sedir Adası Karacasöğüt, Cuma günleri Değirmenbükü, İngiliz Lm  ve Okluk yapıyor. Ayrıca DTO'nun da teknesi başladı aynı bölgede


Balım SY
*

    N. Ö.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #265 : Eylül 04, 2017, 17:30:00 »
Ataköy ve Çanakkale Marina'larda atık vermek istedim, arıza nedeniyle alamadıklarını söylediler.
Diğer bir başlıkta Ören Marina'nın da aynı cevabı verdiğinden bahsediliyor.

Acaba marinalar yavaş yavaş atık almama moduna mı geçiyorlar?
*

    Y. U.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #266 : Eylül 15, 2017, 13:16:11 »
Sevgili Murat Korsan,

Kimyasal içeren özellikle deterjan ve yağ atıklarının doğayı çok daha fazla tehdit etmekte olduğu düşüncesine katılıyorum. Şu sırada denizlerin kirililik sebebi olarak özellikle yüzbinde bir etkili özel teknelerle ilgilenilirken, DADD, mavi kart konusundaki hukuksuzluklar giderilinceye kadar gri su meselesinin üzerine şimdilik gitmemeli. Zira paraya ihtiyaç olduğunda özel tekneler devletin en kolay tahsilat kaynaklarından birisi olarak görünebiliyor.

Mavi kart konusunda şahsi görüşüm: uygulamadaki anlamsızlıklar ve çelişkiler giderilinceye ve tüm kurumlar mavi kartı uygulamaya hazır hale gelinceye kadar amatör denizcileri huzursuz kılan bu uygulamadan özel teknelerin çıkartılması gerekiyor.

Bunun yerine şikayet sisteminin iyi işletilmesi ve zaten Çevre Kanununda var olan hükümlerin doğru bir şekilde uygulanması lazım.

Okumayı sevenler için bu ayki Yelken Dünyası dergisinde yayınlanan Mavi Kart konulu yazımı aşağıda paylaşıyorum.

Denizler hepimizin ve denizde yaşayan hiçkimse yaşam ortamını kirletmez, kirletmemeli. Ama asla kirlenmenin tek sorumlusu olarak da görülmemeli. (Tekrar ediyorum, araştırmalara göre özel teknelerin deniz kirliliğine etkisi yüzbinde bir)

Sevgi ve saygılar,


"Amatör Denizcinin Yeni Kabusu

Ağustos ayı, günlerden Pazar. Ağustos böceklerinin sesleri ve gözüme girmekte olan güneş ışığıyla uyandım. Tam denize atlamaya hazırlanıyordum ki teknemin etrafındaki kirliliği gördüm.

“Bu ne rezalet?” diye kendi kendime düşünürken kıyıdan “Buraya sintine basanların Allah belasını versin!” sesi geldi.

Haftadaki tek boş günlerinde denize girmek hayaliyle gelmiş bir ailenin reisi, beni görmüş olacak ki, denizi kirlettiğinden emin olduğu teknelerden kendisine en yakın olanına, yani bize bağırıyordu.

“Sizin söylediğinizin 50 katı da benden” diye seslendim. Nereden bilsin adamcağız, deniz kirli ise, denize doğru baktığında ilk gördüğü canlının suçlu olduğunu düşünmesi normal kabul edilebilir.

Denizin üzerindeki tabakayı incelediğimde dal ve yaprak parçaları ile aralarında ne olduğunu anlayamadığım köpüklerden ibaret olduğunu gördüm. Bu kez şanslı sayılırdık, zira kimyasal tabakaları ile de karşılaştığımız oluyor.

Kurucabük, ağaçları, kıyısı, akvaryum gibi türkuaz denizi ile dünyanın en güzel koylarından birisi. Doğu ve Güneydoğuya açık. Bölgede hakim rüzgar Batı ve Kuzeybatı olmasına rağmen sabah saatlerinde ters esinti ile zaman zaman açık denizden kirlilik almakta.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir broşüründe deniz kirliliğine sebep olan faktörleri şöyle sıralıyor:
Deniz kıyılarında bulunan kent merkezleri ve sanayi tesislerinden çıkan ve arıtılmadan denize boşaltılan atıklar.
Tarımsal alanlarda erozyon sonucu akarsularla denize karışan toprak ve diğer kirleticiler. (Tarım alanlarından her yıl önemli miktarlarda toprak, erozyon yoluyla denizlere taşınmaktadır. Denizlere sadece toprak değil, tarımsal faaliyetler sonucu akarsulara karışan pestisit ve gübre gibi kimyasal atıklar da taşınmaktadır.)
Denizlerde kurulmuş bulunan platform ve boru hatlarından oluşan sızıntılar.
Gemiler ve diğer deniz araçlarından oluşan kirlilik (petrol, yağ atıkları, zehirli sıvılar, pis sular , çöpler vb.)
Yekenli teknelerden atılması muhtemel sıvılar en sondaki vb. kısmına girmekte. Yılda en az üç ayını deniz üzerinde geçiren ve yapılmakta olan doğa katliamı nedeniyle henüz betonlaştırılmamış doğal güzelliklere dört elle sarılan, deniz suyunu bulaşıkları, hatta bazen makarna yapmak için kullanan özel tekne sahipleri, organik atıkların en kötü ihtimalle balıklara yem olacağını bile bile, o “vb”yi dahi denize atmaktan kaçınır.

Nitekim yine bakanlık verilerine göre:
Endüstriyel işletmelerde arıtma tesisine sahip işletmeler sadece %9'dur.
Arıtma tesisi bulunmayan kuruluşlardan; özel sektörün oranı %16 iken, kamu sektörünün oranı ise %84'tür.
Ülkemizde faaliyette bulunan organize sanayi bölgelerinden sadece %14'ünde arıtma tesisi bulunmaktadır.
Ülkemizdeki turistik tesislerin %81'inde arıtma tesisi bulunmamaktadır.
3215 belediyenin bulunduğu ülkemizde 141 belediyede kanalizasyon sistemi vardır, bunun da sadece 43 tanesinde arıtma tesisi bulunmaktadır. Bir başka ifade ile kanalizasyon sularının %98.67'si hiç arıtılmadan ırmaklara, göllere ve denizlere bırakılmaktadır.
Ülkemizdeki endüstri kuruluşlarının %98'inde arıtma tesisi bulunmamakta, olanların bir kısmı ise yetersiz veya çalışamaz durumdadır.
Endüstrinin ürettiği zehirli ve ağır metaller ihtiva eden atık sulara gelince; yılda 930 milyon metreküp endüstriyel atık suyun sadece %22'si arıtılmakta, %78'i ise arıtılmaksızın doğrudan göl, ırmak ve denizlere verilmektedir.

Bu hesaplara göre özel teknelerin denizi kirletme potansiyelinin yüzbin (100.000) katından daha fazla diğer faktörlerin denizi kirletmekte olduğunu görüyoruz.

Bu çerçevede küçük teknelerin denizi “bu denli” kirletmelerini önlemek adına  Mavi Kart uygulaması başlatıldı. Biz amatör denizciler koylarımızın temiz kalmasını istediğimiz için uygulamaya destek de olduk.

Ancak bu konuda hukuki temel eksikliği nedeniyle son derece çarpık neticeler çıktı.

Denetim elemanları, doktorların dahi yapamayacakları bir analiz ile kimin ne kadar organik atık üreteceğini hesaplamaya başladılar.
Masumiyet karinesi hiçe sayılarak suçu ispat edilenlere değil, suçsuzluğunu ispatlayamayanlara cezalar yazıldı.
Atığını denize boşalttığını itiraf edenlere de yanlış ceza maddesinden fahiş cezalar yazıldı.

Neticede, doğa aşığı olan, her daim doğayı korumaya çalışan kişilere, mavi kart konusu kabus oldu.

Uygulamanın diğer aksaklıkları da saymakla bitmiyor:
Marina dışında iseniz denizde sayılıyorsunuz. Yani iskeleye bağlanmışsınız, kıyıda eviniz var veya bizim yaptığımız gibi teknenin değil, hemen karşınızdaki restoranın tuvaletini kullanıyorsunuz fark etmiyor. Bir haftadır atığınızı vermedi iseniz, denetim elemanına göre iki kişi günde 50 litreden 7 günde 700 litre atık üretmiş ve deponuzun kapasitesinden arta kalanı denize boşaltmış sayılıyorsunuz (Tutanaktan alıntıdır ve sonunda özel tekne sahibi, atığını bir kez denize boşalttığını itiraf etmiş ve kanuna göre olması gereken 250-300 TL gibi bir ceza yerine bugünkü rayiçle 12.736TL ceza ödemiştir - Ayrıca özel teknelerde mevzuat gereği bulundurulması gereken depo hesabında kişi başı günlük 2 litre hesabı, ki bu maksimum kullanım demektir, yapılırken 50 litrelik buluş hangi mantıkla yapılmıştır?)
Atık verme istasyonlarının sayısı son derece kısıtlı. Palamutbükü - Orhaniye arasında sadece Orhaniye’de marinada veya aynı bölgede Turmepa teknesinde 40 - 80 TL aralığında fahiş fiyatlarla atığınızı vakumlu cihazlara verebiliyorsunuz. (Bu rakam Kaş’ta 0, Fethiye’de 10 TL)
Pek çok atık alım istasyonu sizden para ile çektiği atığı doğrudan kanalizasyona veriyor. Kanalizasyon nereye gidiyor?
Sahil Güvenlik sorduğunda gösteremediğiniz zaman doğrudan 12.736 TL ceza ödeyeceğiniz mavi kartı 10-80 T arasında fiyatlarla almaya razı olsanız dahi mavi kart bulamıyorsunuz.
Ve görüştüğünüz bir komutan size isterse, eski yağınızı atık istasyonuna verdiğinizi belgeleyemezseniz dahi 12.736 TL ceza yazabileceğini söylüyor.

Kabus olmasın mı?

Denizlerdeyiz Amatör Denizciler Derneği (DADD)’nin hukuk komitesinin gündeminde Mavi Kart’ın hukuki bir zemine oturtulması var. Bu konuda devletin ve Turmepa’nın yetkilileri ile en anlamlı ve verimli çözümün bulunması ve özel teknelerdeki çevreye duyarlı birkaç kişinin değil, denizi gerçekten kirleten duyarsız milyonların engellenmesi için işbirliği yapılması gerekiyor.

İyi seyirler.

Yüce UYANIK"
*

    M. E.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #267 : Eylül 15, 2017, 21:20:11 »
Sevgili ve Saygıdeğer Yüce Korsan,

DADD Üyesi olduğum için Derneğin Mavi Kart konusundaki yaklaşımına tümden ters düşmekten endişe ederek yazıyorum görüşlerimi.  Neticede hepimiz temiz bir deniz için gayret gösteriyoruz.

Denizlerin kirlenmesi ile ilgili olarak kentsel kanalizasyon atıklarının ve tarımsal suların başı çektikleri malûm, bu konuda esasen yapılacak çok şey var, ancak özellikle turizm bölgesi olan kentsel alanlarda alınacak önlemlerin yönetimleri çok sıkıntıya düşüreceği de kesin.  Zaten asıl konumuz da bu değil.

Özel teknelerin denizi kirlenmesine olan katkısının yüzbinde bir olması durumu sanırım Istanbul, İzmir için geçerli olsa gerektir? Gökova, Bördübet, Göcek için böyle bir oran geçerli ise çok şaşırırım doğrusu.  O bakımdan bu oranı özellikle devlet koruma bölgesi olan sahalarda referans vermek pek doğru olmayabilir?

İkincisi, daha önce de belirttiğim gibi, Mavi Kart netice itibariyle bir belgenin elektronik formu olmaktan öteye gitmiyor.  Başka deyişle, Mavi Kart olmasa idi ve atık verdiğimiz tekneler makbuz verseydi de durum farklı olmazdı. 

Gri suların denize verilmesi ile ilgili kısıtlamaların henüz erken olduğuna ben de katılıyorum, her ne kadar koylarda gri su bırakmanın çok zararlı olduğuna inansam da.  Ancak AB'de çıkmaya başlayan ve Çevre Bakanlığının da yakından takip ettiği mevzuatta bu konu da gündeme gelmiş durumdadır.

"Ankara" ile yaklaşık 25 sene çalışmış birisi olarak, uygulanmakta olan bir mevzuatta özel teknelerin kapsam dışı bırakılmasının hemen hemen imkansız olduğu görüşündeyim.  Öncelikle camiaya ait basında bir farkındalık yaratarak bir hareket noktası oluşturmaya gayret edildiğini görüyorum.  Cân-ı gönülden destek olurum.  Ama devlet "imtiyaz" noktasında çok çekingendir.  Dolayısıyla özel teknelerin mavi kart uygulamasından muaf tutulmasının sonucu alınamaz diye düşünüyorum.

Diğer taraftan bu uygulamanın tatbikinde büyük hatalar yapıldığı konusunda çok haklısınız.  Nihayet herhangi bir ceza kesilmesi ispata tâbi olduğu için, hiç vakit kaybetmeden ilgili kurumlardan, Çevre Bakanlığından ve/veya Ulaştırma Haberleşme Denizcilik Bakanlığından bir Genelge çıkartılmasını sağlayarak, yazınızda da belirttiğiniz üzere (1) özel teknelerde bulunması gereken pis su tankı asgari kapasitesinin yürürlükte olan mevzuata göre günlük 2 lt x yatak kapasitesi x 2 gün olduğu, onun dışındaki yorumların 50 lt vs geçerli olmadığı , (2) başta SG olmak üzere denetim birimlerinin sorgulama yapabileceği, ancak ceza kesebilmesi için denizi kirlettiğinin ispatı gerektiği duyurulmalıdır.  Sanırım özel teknelerin carî meselesi ile ilgili ilk çözüm bu şekildedir.  Aksi bir yaklaşım, zaten kentsel kanalizasyon ve tarımsal sular fazlasıyla kirletiyor, biz de kirletsek ne olur noktasına hızla gelebilir.

Yine yazınızda belirttiğiniz gibi, ihbar ve şikayet mekanizmasının da işler duruma getirilmesi gerekiyor. Başım belaya girer mi demeden, denizi şu ya da bu şekilde kirlettiğini gördüğümüz tekneleri SG'ye şikayet etmemiz gerekiyor. Yoksa SG nasıl ispatlasın?

Bu konu forumda konuşulduğu için DADD bünyesinde yapılan çalışma ile ilintilendirmemeye çalışarak görüşlerimi yazmaya çalıştım.  O kapsamda üzerime düşen bir görev olursa, zaten ayrıca bilgilendirirsiniz.

Saygı ile,
*

    H. A.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #268 : Eylül 15, 2017, 22:31:08 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Sevgili Murat Korsan,

Kimyasal içeren özellikle deterjan ve yağ atıklarının doğayı çok daha fazla tehdit etmekte olduğu düşüncesine katılıyorum. Şu sırada denizlerin kirililik sebebi olarak özellikle yüzbinde bir etkili özel teknelerle ilgilenilirken, DADD, mavi kart konusundaki hukuksuzluklar giderilinceye kadar gri su meselesinin üzerine şimdilik gitmemeli. Zira paraya ihtiyaç olduğunda özel tekneler devletin en kolay tahsilat kaynaklarından birisi olarak görünebiliyor.

Mavi kart konusunda şahsi görüşüm: uygulamadaki anlamsızlıklar ve çelişkiler giderilinceye ve tüm kurumlar mavi kartı uygulamaya hazır hale gelinceye kadar amatör denizcileri huzursuz kılan bu uygulamadan özel teknelerin çıkartılması gerekiyor.

Bunun yerine şikayet sisteminin iyi işletilmesi ve zaten Çevre Kanununda var olan hükümlerin doğru bir şekilde uygulanması lazım.

Okumayı sevenler için bu ayki Yelken Dünyası dergisinde yayınlanan Mavi Kart konulu yazımı aşağıda paylaşıyorum.

Denizler hepimizin ve denizde yaşayan hiçkimse yaşam ortamını kirletmez, kirletmemeli. Ama asla kirlenmenin tek sorumlusu olarak da görülmemeli. (Tekrar ediyorum, araştırmalara göre özel teknelerin deniz kirliliğine etkisi yüzbinde bir)

Sevgi ve saygılar,


"Amatör Denizcinin Yeni Kabusu

Ağustos ayı, günlerden Pazar. Ağustos böceklerinin sesleri ve gözüme girmekte olan güneş ışığıyla uyandım. Tam denize atlamaya hazırlanıyordum ki teknemin etrafındaki kirliliği gördüm.

“Bu ne rezalet?” diye kendi kendime düşünürken kıyıdan “Buraya sintine basanların Allah belasını versin!” sesi geldi.

Haftadaki tek boş günlerinde denize girmek hayaliyle gelmiş bir ailenin reisi, beni görmüş olacak ki, denizi kirlettiğinden emin olduğu teknelerden kendisine en yakın olanına, yani bize bağırıyordu.

“Sizin söylediğinizin 50 katı da benden” diye seslendim. Nereden bilsin adamcağız, deniz kirli ise, denize doğru baktığında ilk gördüğü canlının suçlu olduğunu düşünmesi normal kabul edilebilir.

Denizin üzerindeki tabakayı incelediğimde dal ve yaprak parçaları ile aralarında ne olduğunu anlayamadığım köpüklerden ibaret olduğunu gördüm. Bu kez şanslı sayılırdık, zira kimyasal tabakaları ile de karşılaştığımız oluyor.

Kurucabük, ağaçları, kıyısı, akvaryum gibi türkuaz denizi ile dünyanın en güzel koylarından birisi. Doğu ve Güneydoğuya açık. Bölgede hakim rüzgar Batı ve Kuzeybatı olmasına rağmen sabah saatlerinde ters esinti ile zaman zaman açık denizden kirlilik almakta.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir broşüründe deniz kirliliğine sebep olan faktörleri şöyle sıralıyor:
Deniz kıyılarında bulunan kent merkezleri ve sanayi tesislerinden çıkan ve arıtılmadan denize boşaltılan atıklar.
Tarımsal alanlarda erozyon sonucu akarsularla denize karışan toprak ve diğer kirleticiler. (Tarım alanlarından her yıl önemli miktarlarda toprak, erozyon yoluyla denizlere taşınmaktadır. Denizlere sadece toprak değil, tarımsal faaliyetler sonucu akarsulara karışan pestisit ve gübre gibi kimyasal atıklar da taşınmaktadır.)
Denizlerde kurulmuş bulunan platform ve boru hatlarından oluşan sızıntılar.
Gemiler ve diğer deniz araçlarından oluşan kirlilik (petrol, yağ atıkları, zehirli sıvılar, pis sular , çöpler vb.)
Yekenli teknelerden atılması muhtemel sıvılar en sondaki vb. kısmına girmekte. Yılda en az üç ayını deniz üzerinde geçiren ve yapılmakta olan doğa katliamı nedeniyle henüz betonlaştırılmamış doğal güzelliklere dört elle sarılan, deniz suyunu bulaşıkları, hatta bazen makarna yapmak için kullanan özel tekne sahipleri, organik atıkların en kötü ihtimalle balıklara yem olacağını bile bile, o “vb”yi dahi denize atmaktan kaçınır.

Nitekim yine bakanlık verilerine göre:
Endüstriyel işletmelerde arıtma tesisine sahip işletmeler sadece %9'dur.
Arıtma tesisi bulunmayan kuruluşlardan; özel sektörün oranı %16 iken, kamu sektörünün oranı ise %84'tür.
Ülkemizde faaliyette bulunan organize sanayi bölgelerinden sadece %14'ünde arıtma tesisi bulunmaktadır.
Ülkemizdeki turistik tesislerin %81'inde arıtma tesisi bulunmamaktadır.
3215 belediyenin bulunduğu ülkemizde 141 belediyede kanalizasyon sistemi vardır, bunun da sadece 43 tanesinde arıtma tesisi bulunmaktadır. Bir başka ifade ile kanalizasyon sularının %98.67'si hiç arıtılmadan ırmaklara, göllere ve denizlere bırakılmaktadır.
Ülkemizdeki endüstri kuruluşlarının %98'inde arıtma tesisi bulunmamakta, olanların bir kısmı ise yetersiz veya çalışamaz durumdadır.
Endüstrinin ürettiği zehirli ve ağır metaller ihtiva eden atık sulara gelince; yılda 930 milyon metreküp endüstriyel atık suyun sadece %22'si arıtılmakta, %78'i ise arıtılmaksızın doğrudan göl, ırmak ve denizlere verilmektedir.

Bu hesaplara göre özel teknelerin denizi kirletme potansiyelinin yüzbin (100.000) katından daha fazla diğer faktörlerin denizi kirletmekte olduğunu görüyoruz.

Bu çerçevede küçük teknelerin denizi “bu denli” kirletmelerini önlemek adına  Mavi Kart uygulaması başlatıldı. Biz amatör denizciler koylarımızın temiz kalmasını istediğimiz için uygulamaya destek de olduk.

Ancak bu konuda hukuki temel eksikliği nedeniyle son derece çarpık neticeler çıktı.

Denetim elemanları, doktorların dahi yapamayacakları bir analiz ile kimin ne kadar organik atık üreteceğini hesaplamaya başladılar.
Masumiyet karinesi hiçe sayılarak suçu ispat edilenlere değil, suçsuzluğunu ispatlayamayanlara cezalar yazıldı.
Atığını denize boşalttığını itiraf edenlere de yanlış ceza maddesinden fahiş cezalar yazıldı.

Neticede, doğa aşığı olan, her daim doğayı korumaya çalışan kişilere, mavi kart konusu kabus oldu.

Uygulamanın diğer aksaklıkları da saymakla bitmiyor:
Marina dışında iseniz denizde sayılıyorsunuz. Yani iskeleye bağlanmışsınız, kıyıda eviniz var veya bizim yaptığımız gibi teknenin değil, hemen karşınızdaki restoranın tuvaletini kullanıyorsunuz fark etmiyor. Bir haftadır atığınızı vermedi iseniz, denetim elemanına göre iki kişi günde 50 litreden 7 günde 700 litre atık üretmiş ve deponuzun kapasitesinden arta kalanı denize boşaltmış sayılıyorsunuz (Tutanaktan alıntıdır ve sonunda özel tekne sahibi, atığını bir kez denize boşalttığını itiraf etmiş ve kanuna göre olması gereken 250-300 TL gibi bir ceza yerine bugünkü rayiçle 12.736TL ceza ödemiştir - Ayrıca özel teknelerde mevzuat gereği bulundurulması gereken depo hesabında kişi başı günlük 2 litre hesabı, ki bu maksimum kullanım demektir, yapılırken 50 litrelik buluş hangi mantıkla yapılmıştır?)
Atık verme istasyonlarının sayısı son derece kısıtlı. Palamutbükü - Orhaniye arasında sadece Orhaniye’de marinada veya aynı bölgede Turmepa teknesinde 40 - 80 TL aralığında fahiş fiyatlarla atığınızı vakumlu cihazlara verebiliyorsunuz. (Bu rakam Kaş’ta 0, Fethiye’de 10 TL)
Pek çok atık alım istasyonu sizden para ile çektiği atığı doğrudan kanalizasyona veriyor. Kanalizasyon nereye gidiyor?
Sahil Güvenlik sorduğunda gösteremediğiniz zaman doğrudan 12.736 TL ceza ödeyeceğiniz mavi kartı 10-80 T arasında fiyatlarla almaya razı olsanız dahi mavi kart bulamıyorsunuz.
Ve görüştüğünüz bir komutan size isterse, eski yağınızı atık istasyonuna verdiğinizi belgeleyemezseniz dahi 12.736 TL ceza yazabileceğini söylüyor.

Kabus olmasın mı?

Denizlerdeyiz Amatör Denizciler Derneği (DADD)’nin hukuk komitesinin gündeminde Mavi Kart’ın hukuki bir zemine oturtulması var. Bu konuda devletin ve Turmepa’nın yetkilileri ile en anlamlı ve verimli çözümün bulunması ve özel teknelerdeki çevreye duyarlı birkaç kişinin değil, denizi gerçekten kirleten duyarsız milyonların engellenmesi için işbirliği yapılması gerekiyor.

İyi seyirler.

Yüce UYANIK"
Yüce korsan güzel yazmışsınız, kaleminize sağlık.
*

    M. E.

Ynt: DİKKAT: Mavi Kart - Yeni ceza
« Yanıtla #269 : Eylül 16, 2017, 12:10:45 »
Galiba bu konuda söylenecek olanların tümü söylendi, sorunlar farklı bakış açılarından olukça güzel ortaya konuldu.  Ben daha fazla başlığı meşgûl etmemeye karar verdim. 

Size başımdan geçen bir hikayeyi anlatayım, gülümseteyip bağlayayım.  1980'lerin sonunda Kara Havacılık'ta yedek subaylığımı yapıyorum, helikopterlerin bakım subayı olarak.  Çiş yapacağım, tuvalete gittim.  Belki 30 pisuvar var, tuvalet boş.  Birisinin önünde durup işimi göreceğim.  O sırada içeriye kısa boylu, tıknaz, ense sıfır, şöyle köy pehlivanı cinsinden bir asker girdi, tam yanımdaki pisuvara durdu.  Hepsi boş ya, her neyse işimiz uzun değil.  Ve fakat erbaşın kullandığı pisuvar bozuk, ne yapıyorsa aşağı olduğu gibi bırakıyor.  Ters ters bakıp, ulan başka pisuvara gitsene, üstümüze geliyor dedim.  Ne dese beğenirsiniz gevrek gevrek "noolucek, bize de geliyo!" Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap haydi selametle