0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Cem Korsan Teşekkürler,Paralel evrenin bu tarafından bir bilgi...Amatör denizcilerin çok kullandığı bölgelerden birisinin sahil güvenlik komutanı ile yaptığımız sohbette, sadece atık tuvalet suyunuzu belgeleyemediğinizde değil,- Değiştirdiğiniz motor yağınızı,- Gri su atığınızı- Sintine suyunuzu vs. vs. sıvı olan her neyinizi usulüne uygun olarak teslim ettiğinizi belgeleyemediğinizde 2017 yılı için 12.736 TL ceza yiyebilirsiniz (Yani böyle bir yetki verilmiş).Kendimi felaket habercisi gibi hissediyorum ama aklınızda bulunsun. Sanırım didişmemek en iyisi.Saygılar,
Sevgili Murat Korsan, Kimyasal içeren özellikle deterjan ve yağ atıklarının doğayı çok daha fazla tehdit etmekte olduğu düşüncesine katılıyorum. Şu sırada denizlerin kirililik sebebi olarak özellikle yüzbinde bir etkili özel teknelerle ilgilenilirken, DADD, mavi kart konusundaki hukuksuzluklar giderilinceye kadar gri su meselesinin üzerine şimdilik gitmemeli. Zira paraya ihtiyaç olduğunda özel tekneler devletin en kolay tahsilat kaynaklarından birisi olarak görünebiliyor. Mavi kart konusunda şahsi görüşüm: uygulamadaki anlamsızlıklar ve çelişkiler giderilinceye ve tüm kurumlar mavi kartı uygulamaya hazır hale gelinceye kadar amatör denizcileri huzursuz kılan bu uygulamadan özel teknelerin çıkartılması gerekiyor. Bunun yerine şikayet sisteminin iyi işletilmesi ve zaten Çevre Kanununda var olan hükümlerin doğru bir şekilde uygulanması lazım.Okumayı sevenler için bu ayki Yelken Dünyası dergisinde yayınlanan Mavi Kart konulu yazımı aşağıda paylaşıyorum. Denizler hepimizin ve denizde yaşayan hiçkimse yaşam ortamını kirletmez, kirletmemeli. Ama asla kirlenmenin tek sorumlusu olarak da görülmemeli. (Tekrar ediyorum, araştırmalara göre özel teknelerin deniz kirliliğine etkisi yüzbinde bir)Sevgi ve saygılar,"Amatör Denizcinin Yeni KabusuAğustos ayı, günlerden Pazar. Ağustos böceklerinin sesleri ve gözüme girmekte olan güneş ışığıyla uyandım. Tam denize atlamaya hazırlanıyordum ki teknemin etrafındaki kirliliği gördüm. “Bu ne rezalet?” diye kendi kendime düşünürken kıyıdan “Buraya sintine basanların Allah belasını versin!” sesi geldi. Haftadaki tek boş günlerinde denize girmek hayaliyle gelmiş bir ailenin reisi, beni görmüş olacak ki, denizi kirlettiğinden emin olduğu teknelerden kendisine en yakın olanına, yani bize bağırıyordu. “Sizin söylediğinizin 50 katı da benden” diye seslendim. Nereden bilsin adamcağız, deniz kirli ise, denize doğru baktığında ilk gördüğü canlının suçlu olduğunu düşünmesi normal kabul edilebilir.Denizin üzerindeki tabakayı incelediğimde dal ve yaprak parçaları ile aralarında ne olduğunu anlayamadığım köpüklerden ibaret olduğunu gördüm. Bu kez şanslı sayılırdık, zira kimyasal tabakaları ile de karşılaştığımız oluyor. Kurucabük, ağaçları, kıyısı, akvaryum gibi türkuaz denizi ile dünyanın en güzel koylarından birisi. Doğu ve Güneydoğuya açık. Bölgede hakim rüzgar Batı ve Kuzeybatı olmasına rağmen sabah saatlerinde ters esinti ile zaman zaman açık denizden kirlilik almakta. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir broşüründe deniz kirliliğine sebep olan faktörleri şöyle sıralıyor: Deniz kıyılarında bulunan kent merkezleri ve sanayi tesislerinden çıkan ve arıtılmadan denize boşaltılan atıklar. Tarımsal alanlarda erozyon sonucu akarsularla denize karışan toprak ve diğer kirleticiler. (Tarım alanlarından her yıl önemli miktarlarda toprak, erozyon yoluyla denizlere taşınmaktadır. Denizlere sadece toprak değil, tarımsal faaliyetler sonucu akarsulara karışan pestisit ve gübre gibi kimyasal atıklar da taşınmaktadır.) Denizlerde kurulmuş bulunan platform ve boru hatlarından oluşan sızıntılar. Gemiler ve diğer deniz araçlarından oluşan kirlilik (petrol, yağ atıkları, zehirli sıvılar, pis sular , çöpler vb.) Yekenli teknelerden atılması muhtemel sıvılar en sondaki vb. kısmına girmekte. Yılda en az üç ayını deniz üzerinde geçiren ve yapılmakta olan doğa katliamı nedeniyle henüz betonlaştırılmamış doğal güzelliklere dört elle sarılan, deniz suyunu bulaşıkları, hatta bazen makarna yapmak için kullanan özel tekne sahipleri, organik atıkların en kötü ihtimalle balıklara yem olacağını bile bile, o “vb”yi dahi denize atmaktan kaçınır.Nitekim yine bakanlık verilerine göre: Endüstriyel işletmelerde arıtma tesisine sahip işletmeler sadece %9'dur.Arıtma tesisi bulunmayan kuruluşlardan; özel sektörün oranı %16 iken, kamu sektörünün oranı ise %84'tür.Ülkemizde faaliyette bulunan organize sanayi bölgelerinden sadece %14'ünde arıtma tesisi bulunmaktadır.Ülkemizdeki turistik tesislerin %81'inde arıtma tesisi bulunmamaktadır.3215 belediyenin bulunduğu ülkemizde 141 belediyede kanalizasyon sistemi vardır, bunun da sadece 43 tanesinde arıtma tesisi bulunmaktadır. Bir başka ifade ile kanalizasyon sularının %98.67'si hiç arıtılmadan ırmaklara, göllere ve denizlere bırakılmaktadır.Ülkemizdeki endüstri kuruluşlarının %98'inde arıtma tesisi bulunmamakta, olanların bir kısmı ise yetersiz veya çalışamaz durumdadır.Endüstrinin ürettiği zehirli ve ağır metaller ihtiva eden atık sulara gelince; yılda 930 milyon metreküp endüstriyel atık suyun sadece %22'si arıtılmakta, %78'i ise arıtılmaksızın doğrudan göl, ırmak ve denizlere verilmektedir. Bu hesaplara göre özel teknelerin denizi kirletme potansiyelinin yüzbin (100.000) katından daha fazla diğer faktörlerin denizi kirletmekte olduğunu görüyoruz.Bu çerçevede küçük teknelerin denizi “bu denli” kirletmelerini önlemek adına Mavi Kart uygulaması başlatıldı. Biz amatör denizciler koylarımızın temiz kalmasını istediğimiz için uygulamaya destek de olduk.Ancak bu konuda hukuki temel eksikliği nedeniyle son derece çarpık neticeler çıktı.Denetim elemanları, doktorların dahi yapamayacakları bir analiz ile kimin ne kadar organik atık üreteceğini hesaplamaya başladılar.Masumiyet karinesi hiçe sayılarak suçu ispat edilenlere değil, suçsuzluğunu ispatlayamayanlara cezalar yazıldı.Atığını denize boşalttığını itiraf edenlere de yanlış ceza maddesinden fahiş cezalar yazıldı.Neticede, doğa aşığı olan, her daim doğayı korumaya çalışan kişilere, mavi kart konusu kabus oldu.Uygulamanın diğer aksaklıkları da saymakla bitmiyor:Marina dışında iseniz denizde sayılıyorsunuz. Yani iskeleye bağlanmışsınız, kıyıda eviniz var veya bizim yaptığımız gibi teknenin değil, hemen karşınızdaki restoranın tuvaletini kullanıyorsunuz fark etmiyor. Bir haftadır atığınızı vermedi iseniz, denetim elemanına göre iki kişi günde 50 litreden 7 günde 700 litre atık üretmiş ve deponuzun kapasitesinden arta kalanı denize boşaltmış sayılıyorsunuz (Tutanaktan alıntıdır ve sonunda özel tekne sahibi, atığını bir kez denize boşalttığını itiraf etmiş ve kanuna göre olması gereken 250-300 TL gibi bir ceza yerine bugünkü rayiçle 12.736TL ceza ödemiştir - Ayrıca özel teknelerde mevzuat gereği bulundurulması gereken depo hesabında kişi başı günlük 2 litre hesabı, ki bu maksimum kullanım demektir, yapılırken 50 litrelik buluş hangi mantıkla yapılmıştır?)Atık verme istasyonlarının sayısı son derece kısıtlı. Palamutbükü - Orhaniye arasında sadece Orhaniye’de marinada veya aynı bölgede Turmepa teknesinde 40 - 80 TL aralığında fahiş fiyatlarla atığınızı vakumlu cihazlara verebiliyorsunuz. (Bu rakam Kaş’ta 0, Fethiye’de 10 TL)Pek çok atık alım istasyonu sizden para ile çektiği atığı doğrudan kanalizasyona veriyor. Kanalizasyon nereye gidiyor?Sahil Güvenlik sorduğunda gösteremediğiniz zaman doğrudan 12.736 TL ceza ödeyeceğiniz mavi kartı 10-80 T arasında fiyatlarla almaya razı olsanız dahi mavi kart bulamıyorsunuz.Ve görüştüğünüz bir komutan size isterse, eski yağınızı atık istasyonuna verdiğinizi belgeleyemezseniz dahi 12.736 TL ceza yazabileceğini söylüyor.Kabus olmasın mı?Denizlerdeyiz Amatör Denizciler Derneği (DADD)’nin hukuk komitesinin gündeminde Mavi Kart’ın hukuki bir zemine oturtulması var. Bu konuda devletin ve Turmepa’nın yetkilileri ile en anlamlı ve verimli çözümün bulunması ve özel teknelerdeki çevreye duyarlı birkaç kişinin değil, denizi gerçekten kirleten duyarsız milyonların engellenmesi için işbirliği yapılması gerekiyor.İyi seyirler. Yüce UYANIK"