Götü göbeği biraz eritebilirsem iyi bir striptiz kulübünde direkbaşı bir iş bulabilirim artık. Özellikle baş ıstıralyanın norseman'i ile uğraşırken girdiğim pozisyonlar bayağı iddialıydı. Her gün en az bir kez direğe tırmanarak geçen dört günün ardından artık demir alma zamanı geldi Yeniçiftlik'ten. Sahildekiler için hayat artık çok sıkıcı olacak...
Sabah 04:47'de günlerdir tembel ama güven verici bir şekilde yatan demiri aldık. Aldık almasına da o ne, takır tukur bir sesler geliyor ırgattan! Biraz saldık, motorla hafif yürüdük vs vs... ı ıhh, yükle falan alakası yok, sadece sahne sırası ırgata gelmiş. Gürültüyle demiri alıp sabah sabah keyfimi kaçırmasına izin vermeden verdim sırtımı doğacak güneşe, Yeniçiftlik sahili başladı arkamızda erimeye.
Bugün deniz dost. WindGuru vs'de teyit ediyor dostluğumuzu. Rüzgar "sıfır", zaten bizde de yine yelken yok. 1450 devirle, 7 knot civarında uzaklaşıyoruz sahilden.
Resimleri görebilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol veya Giriş YapNükhet demiri aldıktan sonra kaldığı yerden devam ediyor uykusuna. Ben ardımda doğan günü, oynaşan yunusları izleyerek sabahın ilk saatlerinde denizde olmanın tadını çıkartıyorum.
Tekirdağ, Kumbağ... hızla ilerliyoruz batıya doğru. Bir yandan mısır gevreğinden mütevvellit besleyici ve pratik sabah kahvaltımızı yapıyoruz. Bir ara ben aşağıda Türk kahvesi pişirirken Nükhet sesleniyor, yukarı çıkıyorum ki genişçe bir daire çiziyor Yengeç. Otopilot devreden çıkmış. Haydar bunu hep yapar
Resimleri görebilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol veya Giriş Yap Farklı olan durum biraz can sıkıcı; dümen manuele aldığımda hala boşa dönüyor
Resimleri görebilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol veya Giriş Yap Sabah ırgatın detone dinletisiyle başlayan furyaya şimdi de dümen eklendi, haydi hayırlısı...
Dümende durum şu; otopilotta cillop gibi çalışıyor ama gel gör manuele alınca tık yok. Dedim ya, keyfimi kaçırmak istemiyorum bugün. Otopilota alıp kahvemizi içiyoruz. Sonra yağını tamamladım, baktım sorun yok (gibi:)) Yola devam.
Sabah 9:00 civarı İsmail korsanımla haberleşiyoruz Hoşköy'ü geçerken. Ondan dümen için hidrolik yağ istemiştim ama ne yazık ki Hoşköy bayağı kel bir yermiş. Zaten o arada normal yağ ile takviye edip devam ediyorum seyre. Hala keyfim yerinde, hala deniz dost.
Saat 11:00'de Şarköy'ü de arkamızda bırakırken rüzgar güneyden geliyor, 13-15 knot civarı. Neredeyse gıdıklıyor tatlı tatlı.
11:40, Gelibolu 12 mil ileride. Dost deniz yine su koyverdi, tam Doğanaslan Bankı'na yaklaşırken birden rüzgar çıldırdı. Hiç bir işaret vermeden bir kaç dakika içerisinde 28-36 knot arasında esmeye başladı.
İtiraf etmeliyim ki geçen olaydan bayağı iyi ders almışım. Bu kez güvertede de, içeride de her şey neta. Dalga mı, ammaaaann diyordum ilk başta. Sonrasındaki monolog aynen aşağıdaki gibi gelişti:
"Ulan yelloz! İki depremle iki boğazın olmuş, adına deniz demişler, götüm kadar bir şeysin. Deniz dedik de deniz oldun. Gidecem ulan! Nerede görülmüş bir denizin bir adamı hapsettiği! Es esebildiğin kadar, kükre kükreyebildiğin kadar, gideceğim! Daha ne kadar dalga kaldırabilir, daha ne kadar bezdirebilirsin ki beni! Puşt Notos'unla, kaypak Poseidon'unla, alayınız gelin! Nihayetinde götüm kadar denizsin be! Bir haddini bil ulan! Bu ne lan böyle, her halatı çözdüğümde biniyorsun tepeme! Çıkacağım ulan Ege'ye, ineceğin ta Kaş'a kadar."
Küfürlerin önemli bir kısmını kestiysem de aramızda geçemeyen konuşmanın ben kısmı aşağı yukarı bu minvaldeydi. Nitekim dalga boyu 5 metrelere yükselirken rüzgar da 34-35 knot stabil esiyor, Yengeç yine olduğu yerde debeleniyordu. Sonuç olarak Boğaz'ı keserek güneye inmeye karar verdim. Şevketiye önlerine kadar o bizi hırpaladı, ben Ona sövdüm. O dalgalarını saldı, ben içimde kalan ne varsa koyverdim. Yeter len, Marmara dedim, benim denizim dedim, gel gör Odysseus gibi hapsoldum. Adama her türlü uzvuyla gülerler, 29 Mayıs'ta çıkmışım Pendik'ten, 7 Temmuz'da hala Marmara'dan çıkmak için cebelleşiyorum!
Şevketiye önlerinde rüzgar daha makul, mantıklı bir seviyeye, 24-25 knot civarın inerken dalgalarda biraz olsun insafa geldi. 1450 devirde 5,8-6 knot civarı bir hızla ilerliyoruz Bozburun bankına doğru.
Saat 15:00'te kurtuluşun alamet-i farikası Zincirbozan'ı döndük ki yine coştu hain Notos. Bir kaç mil yolumuz kalmış, artık küfür konusunda literatürü zorluyorum hatta performansım beni bile dehşete düşürüyor
Resimleri görebilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol veya Giriş YapSaat 16:08. Lapseki barınağındayız. Saldık demiri barınağın orta yerine, derin bir ohhhh çektik, bir sigara yaktık, bir sigara daha... Len alacakaranlık kuşağı gibi bir şey midir bu? Bir insan evladı yok çevrede. Biri desin ki hemşerim nesin, kimsin? Sahilde Kıyı Emniyeti'nin istasyonu ve ona aborde bir römorkör var, arkasında bir yelkenli ve irili ufaklı balıkçı tekneleri; ama insan yok.
Tabi bu arada bir önemli detay barınağa giriş. Önemli çünkü manuelde su koyveren dümen yerine otopilotu kullanarak girdik barınağa. Demiri de saldık ama nasıl alacağız, alabilecek miyiz; bir sonraki bölümün soruları...
İki saat ya da daha fazla siftindik teknede. Sessizlik güzel ama tüp bitmiş, çay yok! Botun motor çalışırken stop ediyor ve iki kürekten birinin ıskamoz tabanı koptu. Len kıyıya çıkmak istiyoruz hepi topu ama kaldık öylece. Yüzeceğim ama kafam da rahat değil, demir tutmuş görünse de Yengeç-deniz ikilisi puştluk konusunda inanılmaz bir performansa sahip. Hiç çalışmadığınız yerleri küt diye bulup koyuyorlar önünüze.
Resimleri görebilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol veya Giriş YapResimleri görebilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol veya Giriş YapDerken aklıma Kıyı Emniyeti'ni aramak geldi. Açtım İstanbul'a telefonu, aldım yanımızda bağlı botun telefonunu
Resimleri görebilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol veya Giriş Yap Sonra aradım, kaptanı çıktı, Fatih, dedim abicim şeffaf mıyız biz? Görünmüyor muyuz? Hıyar gibin kaldık burada, karaya çıkasımız, çay içesimiz var!
Bir kaç dakika sonra yelkenli ile yer değiştirip aborde olduk. Manevralar yine otopilotla, yavaş ve hassas
Resimleri görebilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol veya Giriş YapKıyı Emniyeti ile ilişkimizde bir level daha atladık
Resimleri görebilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol veya Giriş Yap Fatih kaptan ve ekibi cidden dünya tatlısı adamlar çıktılar. Yelkenlinin sahibi de Marmara Adası'nda görevli, emekliliğini dört gözle bekleyen bir devlet görevlisi çıktı. Murat ve yelkenlisi My Baby ile daha bolca karşılaşacağız gibi. Bugünlerde Fethiye'ye doğru yola çıkacakmış o da...
Lapseki'de 16 saat sonra tekrar karaya ayak bastık ama hala sallanıyoruz. Doya doya çay içtik önce. Bir de çay 50 kuruş
Resimleri görebilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol veya Giriş YapDevam edecek...