0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    G. Y.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #30 : Şubat 23, 2024, 09:42:13 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Yıllardır kaz dağları siyanürle perişan edildi ortada kimseler yok.


Sadece yanlış bilinen bir bilgiyi düzeltmek amacıyla araya giriyorum;

Kazdağlarındaki projede sadece arama safhası gerçekleştirildi. İlgili proje hiç üretim aşamasına geçmedi/geçemedi dolayısıyla siyanür projenin şuana kadarki hiç bir aşamasında kullanılmadı. Ben doğa aşığı ve çevreye çok değer veren birisi ve hatta neredeyse her hafta sonunu kazdağlarında geçiren birisiyim. Ancak çevre örgütlerinin doğayı savunmasını takdir etmekle birlikte toplumu yanlış şekilde bilgilendirmelerini de kabul edemiyorum; "Sondajda siyanür kullanıyorlar" cümlesi ile toplumu yanılgıya düşürüyorlar. Siyanür sadece üretim aşamasında kullanılır. Sondajda bentonit, polimer gibi kimyasallar kullanılır. Bu gibi ürünler çevreye duyarlıdır ve biyolojik olarak parçalanabilir.

Biraz kaptanım, bilgilenmek için soruyorum

Kaz dağlarında onbinlerce ağaç kesildi ve tüm arazi toprak oldu.
Şimdi burada resmini paylaşmak istemiyorum, internete giren herkes hava resimlerinden manzarayı görür.
Ben oradan yıllardır altın çıkarıldığını duymuştum.
Orasınıda Kanadalılarmı işletiyordu bilmiyorum.

Sizin dediğiniz gibi sadece arama yaptılarsa neden binlerce ağaç kestiler.
Diyelimki toprak numunesi alan veya sondaj yapacak ağaçların arasında yapsınlar.
Su arar gibi.
Sondaj yapılsın en kötü, sondaj için ağaç kesmeye gerek yokki.
Ağaçları kesim binlerce dönüm ormanı kelleştirmek niye.

Diyelimki sadece arama yaptılar ve bulamadılar.
Senelerdir o orman öyle kel durumda duruyor
neden yeniden ağaçlandırılmadı ki, zaten eski haline gelmesi 300-500 sene falan sürer.

Altın olup olmadığını öğrenmek için yüzbinlerce ağacı kesip ortalığı dümdüz yaptılarsa gerçekten çok yazık.
Altın için bile ormanı dümdüz yapmaya itiraz ediyoruz, heleki sadece araştırma için daha da kötü.



*

    C. A.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #31 : Şubat 23, 2024, 21:13:53 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Gökhan korsan, ne demeye çalıştğınızı tam anlayamadım.

Yeterli alt yapısı olmayan bir bölgeye nüfus yoğunluğunu arttıracak şekilde, çirkin ve büyük binaların yapılması normaldir mi diyorsunuz?

Kuzey ormanlarını yok eden otoban yapıldı, hala trafik var diyorsunuz. O zaman niye ormanı kesip otoban yaptık? Ormanları kesip, trafiğe çözüm olamayan otoban yapacağımıza neden başka çözümler düşünmedik. Bunları eleştirmeyelim hatalar yapılmaya devam mı etsin?

Tüm bu kötü ve hatalı kararların rant uğruna yapıldığı aşikarken, 'ya bir kesimde her şeyden şikayet ediyor, muz yiyip çilek tadı almak istiyorlar' deyip yapılan hataları görmezden gelmek veya sineye çekmek doğru mudur?

Selametle...



 

Cenk kaptanım, yazımın başında yazdım.
Sapla samanı karıştırmamak lazım.

Elbette çarpık yapılaşma yapmamak lazım.
Altyapı olmadan gökdelen dikmemek lazım.
Şehir planı 100 yıl önceden yapılırken bunlar yapılmalıydı.
bugün bir deprem olsa İstanbulun yarısından fazlası dümdüz olur.
O kadar çok çarpık yapılaşma, kaçak kat varki.
Hepsine göz yumulmuş.

E5 yine aynı E5 çoğunluğu 3 şeritli yol.
benim çocukluğumdaki Ankara İstanbul yolu yine aynı yol.
Genişletmek imkansız her 2 tarafı yapılaştığı için 3 şerit günün her saati yol full dolu.
Bu yanlışlıklar 100 önceden yapılmaya başlanmış mı ?
Başlanmış.
Şehir deseniz belki 30 milyonu geçmiştir.
Şimdi bu şehirde doğruyu yapmak isteseniz bile yapamazsınız.
Mesela trafiğe nasıl çare bulacaksınız
metrolar yeni yapılmaya başlandı ama her gün yüzlerce yeni araç trafiğe çıkmaya devam ediyor
Çünkü anormal büyüme var.
Ayrıca bizim Avrupa vatandaşı gibi işe bisikletle gitme kültürümüzde yok.
Bütün arabalarda neredeyse ya bir yada iki kişi var.
Şehrin içinde 100 m2 yeşil alan kalmamış. Mezarlıklar ve askeriye kışlaları hariç.
bizim burada mesela Hasdal kışlası boşaltıldı konut yapılmaya başlandı.

Şimdi bu şehire ekstra yol yapmazsanız nasıl olacak.
Kuzey otobanı yapıldı ve artık orası bile yetmiyor dedim ben.
İlk önceleri boştu şimdi artık dur kalklar başladı.
Hemde anasının nikahı para ödüyorsunuz hemde dur kalk yapıyorsunuz.

Bu şimdi yanlış yatırım mı ?
Burası yanlış yatırım ve yapılmasaydı bu kadar araç nereyi kullanacaktı ?
Elbette E5 yani 3 şeritli yolu.

Bugün Çin'de otobanlar 20 şeritli.
yapılaşma 100 yıl öncesinden planlanmış.
Avrupadaki metrolar 2. dünya savaşı biter bitmez yapılmış.

Demek istiyorum ki, bu saatten sonra aman yol yapmayalım işe bisikletle gideriz,  aman elektrik santrali yapmayalım mum yakarız, gökdelen yapmayalım, özümüze dönelim hatta köyümüze dönelim.
Demenin anlamı yok.

Bence yapılması gereken, orman yakanlara en ağır cezalar verilmeli yanan orman arazilerine 1 m2 bile inşaat yapılmasına müsaade edilmemeli.
salda gölü gerekirse Askeriye ye verilmeli askerle korunmalı.
kleopatra plajından bile 2500 kamyon kum çalmışlar, bu nasıl oluyor.
Maden arama yabancılardan mutlaka alınmalı.
Titreyen göle 1 m3 bile beton dökülmemeli mesela.
Taksim meydanı betona boğulmamalı.
Kanal istanbul kesinlikle yapılmamalı
Bunun gibi daha yüzlerce çevreyi mahveden ve gereksiz projelerin hepsi iptal edilmeli, yapılmışlarda eski haline getirilmeli.

Ancak yol elbette yapılmalı, bu demek değildirki herşeyi yak yık yol yap.
Açıp internete bakın adamlar 1 tane ağaç kesmeden ormanın içinde otoban yapmışlar. 
Doğaya en az hasarı vererek yolu yapmakta mümkün ve ücretsiz olmalı, zaten bizim paramızla yapılan bir iş.
Elk santrali yapılmalı ama modern teknolojiyi kullan, bugün hala termik santrallerin baca gazlarında filtreler yok.
Marina elbette yapılmalı, minimum özellikte az sayıda tekne bağlamalı olsun butik marinalar, ama sayısını fazla yap.
Bizde marina anlayışı dedinmi, hemen 20 tane et-balık restaurantı dükkanlar, marina içine hemen bir avm, diskoteğinden tutun, devasa beton sahalara kadar tüm etrafa yayılmış yapılar.

Çevreyi korurken, ihtiyaçlarımız için inşaat yapmak mümkün.
Bunu demek istiyorum.

Yoksa,
Elektrik Santrali çevreye zararlı kesinlikle yapılmasın ama elektriğimde hep olsun, hiç kesilmesin.
Barajlar yapılmasın, çevreye zararı var. Ama suyum tertemiz olarak 24 saat hep aksın.
Yol yapılmasın, ama trafikte olmasın. İşime evime hiç beklemeden gidip geleyim.
Yeni marina yapılmasın, ama teknem elbette olsun, ve her istediğim marinaya ucuz fiyatla bağlanayım.

Maalesef olmuyor.

Yerçekimsiz ortamda muz yiyeyim ama çilek tadı gelsin.
demekle bunu kast ettim.

Esenlikle kalın.










Gökhan korsan anladığım kadarıyla siz samana odaklanmışsınız ben de sapa. Sıkıntı yok, su bir şekilde akar yolunu bulur.

Selametle...


*

    S. Ö.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #32 : Şubat 26, 2024, 13:50:56 »
Gökhan Kaptanımın dediği gibi mesele yol yapmak değil doğaya en az zararı verecek şekilde yolu yapmak. Örneğin  İzmir otoyolu projelendirildiğinde Bursa Balıkesir bölgesi Ulubat Gölünün güneydinden Kemalpaşa istikametine gidecek şekilde planlanmıştı. Sonra işi alan müteahhit bu güzergahta yol yapmanın maliyetli olacağını bunun yerine birinci sınıf tarım arazisi olan Karacabey Ovasından yol yapmanın daha uygun olduğuna yönetimi "ikna" etti. Yol maliyeti azaldı, yol km olarak uzadı, firma km başına ücret aldığı için kazancı da arttı, bir taşla iki kuş vurdu. Ama biz kaybettik, domatesi pahalı yiyorsak bu seçimlerimizin sonucudur.


*

    S. K.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #33 : Şubat 26, 2024, 14:04:09 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Gökhan Kaptanımın dediği gibi mesele yol yapmak değil doğaya en az zararı verecek şekilde yolu yapmak. Örneğin  İzmir otoyolu projelendirildiğinde Bursa Balıkesir bölgesi Ulubat Gölünün güneydinden Kemalpaşa istikametine gidecek şekilde planlanmıştı. Sonra işi alan müteahhit bu güzergahta yol yapmanın maliyetli olacağını bunun yerine birinci sınıf tarım arazisi olan Karacabey Ovasından yol yapmanın daha uygun olduğuna yönetimi "ikna" etti. Yol maliyeti azaldı, yol km olarak uzadı, firma km başına ücret aldığı için kazancı da arttı, bir taşla iki kuş vurdu. Ama biz kaybettik, domatesi pahalı yiyorsak bu seçimlerimizin sonucudur.

O tam öyle değil... Otoyolun ilk projesi ile Ramsar alanı olarak tescillenen Uluabat gölü besleme havzasının kesiştiği ortaya çıkınca, otoyol ve birkaç OSB dahil bölgedeki bazı projeler ya iptal oldu ya da kuzeye kaymak zorunda kaldı... Ha yol kuzeye dönünce eski projede uğramayacağı pek çok yere yaklaşmış oldu; böyle olunca yerel politikacıların baskısıyla daha da kaydırılıp, neticede 295km'lik Bursa-İzmir arası mesafeyi 335km'ye indirmiş oldular Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


*

    A. Ç.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #34 : Şubat 26, 2024, 18:58:27 »
Yol ve köprü yapma konusunda katılmıyorum. İstanbul'da bir zamanlar araçlar karşıdan karşıya araba vapuru ile geçiyordu. Otomobil fabrikalarının israrı ile köprü yapıldı. Eskiden Haydarpaşa garına veya Harem'e gelen köylü becerip karşıya geçemeyeceği için İstanbul'un göç alması daha zordu. Köprü yapılınca adamı köyünden alıp İstanbul'da köylüsünün kapısına bırakmaya başladılar. Bu şehrin nüfüsunun hızlı artmasına ve trafiğin de artmasına neden oldu. Tamamına yakını Anadolu'ya giden otobüslerin garajını da Trakya tarafına yapınca köprü sayısı arttı, daha da artacak ve çözüm zorlaşacak. İş yol ve köprü yapma mecburuiyetini ortadan kaldıracak önlemler almak. İstanbul otogarını Anadolu yakasına taşımak bile çözüme yardımcı olabilir. İhtiyaç var diye köprü yapmak yerine köprü ihtiyacının nasıl azaltılacağına yoğunlaşılmalı.

*

    E. G.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #35 : Şubat 26, 2024, 21:26:20 »
Selamlar,

Nüfus planlaması konusunda bugüne kadar sadece rahmetli Vehbi Koç bir şeyler yapmaya çalıştı. Ama kurduğu vakfın misyonunda* bile yok artık nüfus planlaması.

Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Bu kadar insan olduğu ve daha da olacağı sürece hiçbir şey düzelmez, düzelemez. 10-15 yıla bildiğimiz yaşam şekilleri muhtemelen tamamen değişecek. İnsanlar insanlığı yönetmeyi beceremiyor maalesef, umarım AI becerir.

İyi haftalar,
Erol

* Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

*

    S. Ö.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #36 : Şubat 27, 2024, 10:10:16 »
AI, Robotik ve Askeri teknolojiler bir araya gelirse korkarım bu insanlığın sonu olabilir. Zira AI ın tıpkı virüsler gibi konak olduğu organzmada üreyip onun kaynaklarını tüketince konağı ile birlikte ölen varlıklar olduğumuzu ve gezeni kurtarmak için yok edilmemiz gerekitğini anlaması fazla uzun sürmeyecektir.
*

    G. Y.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #37 : Şubat 28, 2024, 10:26:45 »
İstanbul'da her gün ortalama 585 yeni araç trafiğe çıkıyor, trafiğe kayıtlı araç sayısı 5.373.073 araç var.
Son 20 yılda aşırı yapılan gökdelen sayısı ile birlikte İstanbul 122 gökdelen sayısı ile dünya en çok gökdelen yapılan şehirler arasında 25. sırada yer alıyor.
Artık konuşacak birşey yok.
Keşke Ahmet kaptanımın dediği gibi otogarın yerinden kaynaklanan bir trafik sorunu olsaydı da, otogarın yerini değiştirerek sorunu çözmek mümkün olsaydı.

Yalnız Ahmet kaptanıma, köprü yapmayalım, insanlar karşıya vapurla geçsinler, hatta arabaları varsa hiç geçemesinler.
Doğal gaz getirmeyelim, gaz sobaları ile yaşasınlar,
Elektrikte vermeyelim, tel dolaplarda etlerini saklasınlar,
Böylece insanların yaşayamacağı bir şehir olursa göç olmaz, yol olmazsa trafikte olmaz, hastane olmayınca hastada olmaz, medeniyet olmayınca şehirde olmaz böylece sorun çözülür mantığına katılmıyorum.

Aşağıda Bizde yapılan bir dönel kavşakla Çin'de yapılan dönel kavşaklara bir göz atalım.
Neden bu kadar sorun yaşıyoruz daha iyi anlayalım.

Bizde yapılan dönel kavşak. Çinde yapılan dönel kavşak.
 Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap  Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

E-5 dediğimiz İstanbul Ankara yolu ki İstanbul en önemli otoyoludur.
Tem daha sonra yapılan otoyolumuz ki artık Tem'de günün her saati full ve artık ihtiyaca cevap veremez durumda.
Köyden kente göçü durduralım derken elin afganı, suriyelisi 10 milyon mülteci daha geldi.
BBu şehrin artık trafiğinin, içinde yaşanabilirliliğinin, insanca nefes alabileceğimiz parklarının vs olma ihtimalini çok düşük görüyorum.
Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin bu sorunları nasıl çözmeye çalışıyor, onada bakalım.

 Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap  Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap  Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Bunlarıda yapmaya çalışıyoruz ama tam anlamıyla yapamıyoruz.
Çünkü yapacak yer yok.
Bunlar şehir boşken, yapılaşma başlamadan zamanında yapılması gerekiyordu.

Göç engellenemiyor, şehir 30 milyonu geçmiş, şehir dikey ve yatay her geçen gün büyüyor, yeşil alan Sadece mezarlıklarda kaldı, bu kadar eziyete rağmen kimse şehirde yaşamaktanda vazgeçmiyor.
O zaman yapacak bişi yok.

Sinan kaptanımın dediği dibi, kilitlenen bilgisayarı düzeltmek için reset atıp yeniden başlatmak gerekiyor.
O zaman da işimiz Allah'a kalıyor.
Zaten, daha önce 5 kez resetlenen dünya 6. resetlenmeye doğruda gidiyor.


 
« Son Düzenleme: Şubat 28, 2024, 10:43:18 Gönderen: Gökhan Yurder »
*

    A. K.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #38 : Şubat 28, 2024, 10:56:51 »
Yapılan bir sürü iyi iş var . Kabul . ancak yapılanlar doğru yapılmadığı için ,eşşeğini kaybedip sonra bulunca sevinirmiş misali bize  artı geliyor halbuki yapılana göre çok çok daha fazla artısı olması lazım.

Örnek : Metrobüs . Sistem doğru ama planlamada soru işareti var. Öyle yerlere duraklar konuyor ki otomatik olarak trafik yaratılıyor. Örnek : Altunizade durağı . Durağa gidebilmek için 2 köprü ve 500 mt yol yürünüyor.
Uzunçayır durağı metroyla ilgisi yok. Uzunçayırdan göztepeye gitmek için yolun yarısını yürüyeceksiniz. Indikten sonra bir o kadar daha . Hele bir de hemen dibinde yolcu indirmeye müsade ettiler, orası trafik kilidi .

Metro .: Yapandan razı olsun. Istanbulun en kalabalık aktarma merkezi  Mecidiyeköyde durak yok. Sanki önemsiz gibi Şişli ile ortak durak var o da nerede Cevahir alışveriş merkezine çıkıyor.  anadolu yakası da böyle sanki metrolar alışveriş merkezleri için özel yapılmış.   

Kanunlarımızın hepsi güncel uygulamada aksaklık var . Bence planlama ve vizyonla ilgili bir terslik var gibime geliyor
« Son Düzenleme: Şubat 28, 2024, 10:58:47 Gönderen: Atilla Kaplan »
*

    B. K.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #39 : Şubat 28, 2024, 14:27:48 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Yıllardır kaz dağları siyanürle perişan edildi ortada kimseler yok.


Sadece yanlış bilinen bir bilgiyi düzeltmek amacıyla araya giriyorum;

Kazdağlarındaki projede sadece arama safhası gerçekleştirildi. İlgili proje hiç üretim aşamasına geçmedi/geçemedi dolayısıyla siyanür projenin şuana kadarki hiç bir aşamasında kullanılmadı. Ben doğa aşığı ve çevreye çok değer veren birisi ve hatta neredeyse her hafta sonunu kazdağlarında geçiren birisiyim. Ancak çevre örgütlerinin doğayı savunmasını takdir etmekle birlikte toplumu yanlış şekilde bilgilendirmelerini de kabul edemiyorum; "Sondajda siyanür kullanıyorlar" cümlesi ile toplumu yanılgıya düşürüyorlar. Siyanür sadece üretim aşamasında kullanılır. Sondajda bentonit, polimer gibi kimyasallar kullanılır. Bu gibi ürünler çevreye duyarlıdır ve biyolojik olarak parçalanabilir.

Biraz kaptanım, bilgilenmek için soruyorum

Kaz dağlarında onbinlerce ağaç kesildi ve tüm arazi toprak oldu.
Şimdi burada resmini paylaşmak istemiyorum, internete giren herkes hava resimlerinden manzarayı görür.
Ben oradan yıllardır altın çıkarıldığını duymuştum.
Orasınıda Kanadalılarmı işletiyordu bilmiyorum.

Sizin dediğiniz gibi sadece arama yaptılarsa neden binlerce ağaç kestiler.
Diyelimki toprak numunesi alan veya sondaj yapacak ağaçların arasında yapsınlar.
Su arar gibi.
Sondaj yapılsın en kötü, sondaj için ağaç kesmeye gerek yokki.
Ağaçları kesim binlerce dönüm ormanı kelleştirmek niye.

Diyelimki sadece arama yaptılar ve bulamadılar.
Senelerdir o orman öyle kel durumda duruyor
neden yeniden ağaçlandırılmadı ki, zaten eski haline gelmesi 300-500 sene falan sürer.

Altın olup olmadığını öğrenmek için yüzbinlerce ağacı kesip ortalığı dümdüz yaptılarsa gerçekten çok yazık.
Altın için bile ormanı dümdüz yapmaya itiraz ediyoruz, heleki sadece araştırma için daha da kötü.

Arama safhası bitti, üretime geçilecekti; tüm proje alanındaki ağaçları üretim ve tesis inşaası için biranda kestikleri için maalesef o korkunç manzara ortaya çıktı. Üretim safhasına geçilseydi altını ayrıştırmak için siyanür kullanılacaktı. Ayrıştırma amacı ile kullanılan siyanürün kullanım koşulları ve doğaya olan zararı çok detaylı ve tartışılabilir bir konu. Yukarıda da söylediğim gibi yanlış bilinen bir bilgiyi düzeltmek için konuyu açtım. Dediğiniz gibi ilgili firma Kanadalı. Milyonlarca dolar yatırım yaptı arama safhasına, üretime geçmek için ağaçları kesti, sonrasında hakın tepkisi ve proje durduruldu. Sonuç olarak güzelim binlerce ağaç kesildi, doğa gitti, proje o şekilde kaldı ekonomiye hiç bir katkısı olamadı. İlgili firma Türkiye Devletine dava açtı muhtemelen yıllar sürecek ve adam oraya gömdüğü milyonlarca dolar zararı alacak, dava sonuçlandıktan sonra o altın yumurtalayacak proje kime verilecek(?!?!), verilen firma doğaya ne derece saygı gösterecek, gösterecek mi vb vb bir sürü soru...
*

    S. Ö.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #40 : Mart 02, 2024, 09:57:14 »
Dörtbin yıllık bilinen insanlık tarihinde bu gezengende bulunan Altın rezerverinin büyük bir oranı geçtimiz yüzyıl sonuna kadar bulundu ve çıkartıldı. Geriye kalan toprakda eser miktarda altın var ancak bunu çıkartmak artık zor ve maliyetli. Elimizde Etibank gibi artık devler eliyle bunu yapacak bir yapıda kalmadığından yabancı sermayenin bize dikte ettiği kendilerince en karlı yöntemler ile bu altın madenciliği yapılıyor. Bir alyansda kullanılacak altını bulamak için 10 bin ton toprak siyanür ile yıkanıyor, önce üstündeki ağaçlar kesiliyor, sonra kayalar patlatılıyor, sermaye bulduğu altının %4 ünü ve arkasındaki enkazı bize bırakıp gidiyor. Buna kimse altın yumurtlayan tavuk demesin. Tavuk yumurtayı sürekli yumurtlar burda süreklilik var mı? Dededen kalan salondaki antika tabloları satmak yerinde çocuklara torunlara bıraksak daha güzel olmaz mı?
*

    C. A.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #41 : Mart 03, 2024, 22:44:47 »
Büyük şehirlerdeki nüfus oranını düzenlemek bir devlet politikasıdır. Yatırımlarla, teşviklerle sanayinin ve nüfusun yurt içine dengeli dağılmasını sağlamak devletin görevidir.

Devletin eskiden devlet planlama teşkilatı adında bir kurumu vardı. Bu kurum mevcut şartları değerlendirerek ileriye dönük öngörülerde bulunur ve gelecek için bir takım planlamalar yapardı.

Mevcut iktidar tarafından kaldırıldı Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap(

Devlet, sanayinin ve paralel olarak nüfusun ülkenin belli noktalarına yığılmasına müsaade etmemeliydi. Bu iş için kurulmuş devlet kurumu, devlet  planlama teşkilatı, bu iktidar tarafından kaldırılınca, her şey hızla kötüye gitmeye başladı.

Sanayi ve nüfus İstanbul'da yoğunlaştı. Maalesef artık çok geç. Ne kentin sorunlarını çözebilirsiniz, ne de olası bir afette ülkemizin yaşayacağı krizi engelleyebilirsiniz.

Dönüyor dolaşıyor iş gene bizi yönetenlerin yaptıklarI kısa vadede düzeltilemez hatalara geliyor. Üstelik mevcut yönetim kanal İstanbul gibi akıllara zarar bir projeyle aynı bölgeye daha da çok insan çekme peşinde.

Evrene pozitif titreşimler göndermek istiyorum ama zorlanıyorum.

Selametle...