0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    E. D.

yorumsuz
« : Şubat 19, 2024, 00:34:44 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

O bölgede yaşayan veya bölgeyi bilen korsanlar yorumlarıyla bizi aydınlatırsa iyi olur.


*

    E. S.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #1 : Şubat 19, 2024, 10:21:02 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

O bölgede yaşayan veya bölgeyi bilen korsanlar yorumlarıyla bizi aydınlatırsa iyi olur.

Amatör Denizciler olarak Datça'da yapılan marina inşaatından uzun süredir haberdarız. İşin çevresel etkileri hakkında bilgim yok ancak Marmaris civarında açılacak yeni bir marina bölgedeki marinaların yoğunluğunu azaltarak fiyatların düşmesini sağlar diye düşünüyor ve seviniyordum. Bağlama kapasitesini arttıracak yerlere şiddetli bir ihtiyaç olması yadsınamaz bir gerçek. Bu yatırımları yapacak sermaye grupları da maalesef aşırı agresif. Çevre, tarih, kültür gözetmeden sadece paraya odaklı olarak ilerleyip, bürokratik engelleri de "bir şekilde" aşıp gecikmeli de olsa neticeye ulaşıyorlar.
Evet yukarıda da bahsettiğim gibi o bağlanma kapasitesine ciddi şekilde ihtiyaç duyuyoruz ama bu demek değil ki çevre katliamlarına ve Tarihi doku ve değerlerin bozulmasına sessiz kalalım.
Söylemden geçemeyeceğim bir husus da şu; Linkteki haberi okuduğumda bir miktar taraflı buldum. 600-700 tekneden bahsediliyor ve yerli halka bir faydası olmayacağı ifade edilmiş(direnişte halkın desteğini kazanmak için). Buna katılmak mümkün değil, teknik servisi, malzeme satışı, otel, cafe, restoran hizmetlerinde ile büyük bir talep artışı doğuracaktır. Bu da yerel esnafa elbette ki fayda sağlayacak, istihdamın artmasına neden olacaktır. Örneğin Göcek; Neredeyse tamamı yatçılık sektörüne hizmet eden bir ekonomiye sahip. Göcekteki gayrimenkul fiyatları bile yakın çevredekilerin 4-5 katı fiyatlara erişmiş. Tabiri caiz ise yerel halk bu işin kaymağını yiyor. 


*

    S. K.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #2 : Şubat 19, 2024, 10:35:15 »
Bu bahsettikleri "Yat Limanı", iki yıldır gördüğüm mevcut Datça limanının karşısına, bizim alarga alanımıza yaptıkları kazı-dolgu işiyse gerçekten çok saçma... Tamam, orası maliyet açısından en az deniz dolgu gerektiren yer olacak belki ama o limanın sadece liman olmayacağını, bir tür çevre yolu da yapılmak gerekeceğini, bunun da Datça batısındaki bakir bölgeden kocaman bir dilim koparılıp imarlı tarafa dahil edilmeden olamayacağını anlamak için Einstein olmaya gerek yok...


Hatta asıl yapılmak istenen de budur belki; birilerinin elinde yukarıda imar uygulaması için çoktan kapatılmış 1000da tarla görünümlü orman vardır da yat limanı diğer işin maskesidir...


*

    Y. A.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #3 : Şubat 19, 2024, 12:01:18 »
Ooff komedi.. İhtiyaç var mı var.. Bu yatırımları yapanlar bu inşaatların itirazlar ve mahkeme süreçleriyle defalarca durdurulucağını biliyorlar mı? Biliyorlar. Plan programını ona göre yapıp giriyorlar bu ihalelere zaten.

Topanada diye bir kayalık vardı orada.. Karadan ona kadar olan ara dolduruldu, arazi düzlendi, katliam sayılacak her şey yapıldı.

Bunlar yapılırken belediye başkanı başta olmak üzere "buraya iş gelecek para gelecek" diye gezip marinadan nasıl dükkan kapatırız diye araştırıyorlardı, "ben bilmemkim abiye söyledim, yerin hazır koçum dedi" kıvamındaki rakı sohbetleri sürüp duruyordu.

Sonra pandemiyle beraber Datça'nın nüfusu "her sabah denize girdiğim yerdeki ağaca zincirlediğim katlanır şezlonguma dokunursan çevreciyim", "benim ruhani görüşlerimi paylaşırsan seninle yoga ve daha bambaşka şeyler yaparız, torbacımız da şu arkadaş", "bilmemnerede CEO'ydum kendimi bulmak için erken emekli oldum diye anlatıyorum ama çekilmez bir adam olduğum için dehlediler", "yaşayamadığım hayatın acısını diğer insanlardan çıkartmak için küçük şirin bir yere taşındım", "o inşaattan ben para kazanmıyorsam kahrolsun kapitalist düzen" profilindeki insanlarla çoğaldı. Bunlar çeşitli dernek, cemaat, parti, konken grubu gibi örgütlenmeler oluşturdular veya halihazırdaki sosyal gruplara bir bilen olarak yanaşıp ele geçirdiler. Şimdi o büyük egoların verdikleri çıkar savaşlarını ve bunlara "bize buradan ekmek çıkar" diye çanak tutan yerel kuklaları izliyoruz.

Atı alan Üsküdar'ı geçeli çok oldu. Eninde sonunda yapılıp açılacağı belli bir marina var. Bir an evvel yapılırsa taşlık ve kumluk plajlarıyle çevre koylar haftalarca alargada durup denize kirli su basan yat trafiğinden kurtulur. Bağlama yeri yüzünden çıkan kavgalar sona erer ve sahildeki bağlama yerleri üzerinden dönen ahbap çavuş muuhabbeti de sona erer.


*

    G. Y.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #4 : Şubat 19, 2024, 13:59:33 »
Bir Datça'lı olarak yat limanı konusunda bildiklerimi yazmak istedim.

Öncelikle bölgeye uğrayan tekneci dostlar bilirler, Datça limanın iç kısmının en baş tarafı (Denize kapalı alan) kooperatife aittir ve yıllık ücretle kiralanır tekne kapasitesi 10 veya 12 dir. Buradan yer alabilmek için yıllar öncesinden isminizi yazdırmanız ve beklemeniz gerekir.
Sahile kadar olan kısım balıkçılara, sonrasında tekne turu yapan ticari teknelere ayrılmıştır..
Son kısımda ise belki 50 tekne sığarmı bilmiyorum çünkü yaz sezonunda devasa guletlerde gelir bu bölgeyide belediye işletir.
Ben bu alana aylarca teknemi bağladığımı biliyorum.
Günlük 30 ile 50 tl arasında ödemeler yaptım. 2016-17-18
Bu kısma tekne bağlayanlardan geçen sene 600 - 800 motoryatlardan 1000 -1200 tl günlük ücret alındığını gördüm.
Ayrıca bu kısma paralı motoryatlar bağlanıp aylarca kalıyorlar.
Çünkü akşam hayatı canlı, restoranlar, barlar hemen teknenin önünde.
Gürültüden şikayet edip, canlı müzik yapan bayanlara yüksek sesle küfür eden de var, teknenin içinde parti verende var.
Zaten çoğu yabancı bayraklı, dolayısı ile bu paralar onlar için çerez parası.
Ama yerli yatçı için günlük belkide bu sezon 1500 - 2000 liraya kadar çıkacaktır ücretler.

Gelelim marina inşaatına.
Sadece belediyenin işlettiği küçücük bir rıhtımda yer bulmak akşam saat 4'ten sonra imkansız olduğu için herkes alargada.
Geçen sene alargada bile demir atacak yer yoktu.
Sahilden denize girenler taşlık planında, kumluk plajında teknelerin aralarında yüzdüler.
Bu durumda aynı alana bir marina yapılması aslında kaçınılmaz.
Şirket 270 yat bağlama kapasiteli olarak ihaleyi sanıyorum 8-10 yıl önce aldı.
Tam inşaat başladı, projede kapasite artışı yaparak tekne sayısını 550 ye çıkardılar.
Böyle olunca çevreciler anında dava açtı, mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi iş durdu.
Mahkeme yıllarca sürdü.
Şirket baktı olmuyor, ilk aldığı ruhsata geri döndü.
Dediki,  550 değil, daha önce onaylanan 270 yatlık marina yapacam.
Böyle olunca çed yeniden yapıldı.
Çed onaylandı, Ocak ayında askıya çıktı.
Şimdi şirket 270 yatlık marina için ilk ihalede aldığı ruhsatını yeniden almak için bekliyor.
Yakında ruhsatta onaylanır ve iş başlar.

Benim anlamadığım şu.
Bölgenin cazibesi belli, akın akın tekne geliyor.
Sahile bağlanıp su elk alabilecekleri daracık bir sahil var ve yer yok.
Herkes diyorki, marina fiyatları şöyle yüksek öyle yüksek resmen soygun yapılıyor.
Adamlar 550 yatlık yer yapalım herkes gelsin, atık alım var, yakıt istasyonu var, gümrüklü saha var, çekek alanı, tamir bakım servisleri, çamaşırhane vs herşey olacak.
Ama sonuç ne oldu ? Olmaz, yapılamaz. Şikayet, şikayet.
Çevreciler hala hergün günde 50 şikayet yapıyor.
Alargada tekne olması, denizde yüzecek yer olmaması akşam olunca milletin atıklarını plaja basması daha hoşlarına gidiyor herhalde.

Şimdi olacak olanı söyleyeyim, şirket 270 yatlık ruhsatına uygun marinayı yapacak.
550 yattan kazanacağı parayı, 270 yattan isteyecek.
Herkeste paşa paşa verecek.
Biride ben.

Şu an o bölgeye belki 15 yat projesi var, hepsi çevrecilerin itirazı yüzünden burada olduğu gibi en az 10 yıllar boyu mahkemelerde sürünüyor.
Ondan sonra, marina fiyatları neden pahalı ?






*

    G. Y.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #5 : Şubat 19, 2024, 14:15:36 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

O bölgede yaşayan veya bölgeyi bilen korsanlar yorumlarıyla bizi aydınlatırsa iyi olur.

Erdal kaptanım, bu adamların zihniyetini ben size söyliyeyim.
Bunlar o bölgelere 30-40-50 sene önce gelmiş, oralara yerleşmiş insanlar.
tabi aradan zaman geçince, nüfus artınca bölgenin nüfusuda artıyor.
sadece pandemiden sonra Datça'da 1000 den fazla ev yapıldı ve satıldı.
Adam Ankaradan geliyor ev alıyor, bütün sülalesini, tanıdıklarını arıyor " buraya gelin burası çok güzel sizde ev alın, komşu olalım " diyor ve akın akın insanlar bölgeye geliyor çoğuda yerleşiyor.

Bu Arada bu tip oranın eskileri yeni gelenlere "Domuz" gibi bakıyorlar
İstemiyorlar kimse gelmesin.
Adam alışmış istediği yerden bedava denize girmeye.
Şimdi bakıyor her taraf şezlong ve paralı, ondan sonra küfürün bini bir para.

Geçen sene sahilde rakı balık yapıyorum, her taraf cıvıl cıvıl karşımda da bu model bir amca oturuyor.
Yüksek seslede konuşuyor, kendi duymuyor herhalde sanıyorki kimse duymuyor.
Diyor ki " bu teknelerin hepsini yakacaksın hepsine benzin dökeceksin cayır cayır yakacaksın bak bakalım bir daha geliyorlar mı "
Allah hepsinin ... versin bilmem ne, saydırıp duruyor.
Eskiden şöyleydi, böyleydi.
Kendisinin teknesi yok ya, istiyorki hiçkimsenin olmasın.
Herkese nefret kustu yedi köfte ekmeğini gitti.

Ben eminim, o çevreci denilen grubun en önünde bu amca vardır.
Zihniyet bu aslında.
Buralar bizim kimse gelmesin, marina falan asla yapılmasın, alkol satılmasın, müzik çalmasın, gençler şortla dolaşmasın vs vs.
ama kendi gider bahçesini büyütmek için komşunun arazisine dalar.

2 Yıl önce, bir grup emekli Aktur'da denizin üzerinde beyaz köpükler görüp SG hemen ihbar yaptılar.
SG mecbur bot kaldırdı sanıyorum 2-3 tekneye her birine 12 bin tl gibi bir ceza yazdı gitti.
Denizden numune alınıp analiz yaptırmışlar sonradan anlaşıldı ki, köpükler plankton patlamasıymış ve gayet normal bir durummuş.
SG illahlah etti.

Gerçekten çevreyi bozanlara, dinamit patlatanlara, ağaçları kesenlere ( Başta bile isteye çıkarılan orman yangınlarından sonra yapılan çirkin yapılara) hepimiz karşıyız.
Ama herseyde körü körüne itiraz edilmez ki.
Bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum ?
« Son Düzenleme: Şubat 19, 2024, 14:31:12 Gönderen: Gökhan Yurder »
*

    S. K.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #6 : Şubat 19, 2024, 15:52:58 »
Ben Datça'yı çok severdim; hala da severim... Ama teknedeyken, ne Datça ne Sığacık ne Alaçatı ne de Bozcaada; aslında karadan gezerken gitmeye can attığım bu yerlerin hiçbiri denizdeyken umurumda olmuyor... Koştura koştura bir market bir yemek, bacaklarımız açılsın diye az biraz yürüyüş; bitti gitti...


Sadece ben de değilim bu arada; bütün yerli tekneciler ve eğer Rus değilseler yabancılar da bu şekil; herkes en geç 23:00'te kayığında oluyor, şimdiye kadar gördüğüm hep böyle... 


Dolayısıyla bir yerde marina olmasının yerel halka öyle aman aman doğrudan bir katkısı yok sanki... Bizi silk(ele)menin yolu belli; bağlama ücretinde geçir, suyu verirken itele, atık alırken itele, marina sapa yerdeyse markette 50 liralık yumurtayı 150 liraya gazla (bkz Ekincik MyMarina)... Bunlardan da kazanan yerel halk olmuyor zaten; hiçbir marina görmedim ben sahibi o ilçenin eşrafından olan...


Kara-deniz alanı kirasını Milli Emlak alıyor; o parayla Yozgat'a yol yapılıyor... Kurumlar vergisinden belediye payını kayıtlı olduğu merkez (İstanbul) alıyor; o parayla istanbul'daki +65 yaş bedava ulaşıma kavuşuyor... Operasyonun kârını holding alıyor; o parayla başka yerde başka marinalar yapıyor, ortakları kazanıyor... Marina içi ticari üniteler zaten yerel olmayan markalar; Starbucks - McDonalds - Big-Chefs bilmemne...


Eh böyle bakınca ben de olsam ben de istemem; yaşadığım beldenin en güzel en korunaklı yerine marina yapılmasını...  Zaten işsizlik olmayan beldeye sırf marina yüzünden 100 kişinin daha taşınıp nüfusu artırmasını... Daracık sokaklardan habire petrol tankerlerinin tekne getiren götüren low-bed TIR'ların vinçlerin vızır vızır geçmesini...


Halbuki böyle devasa marinalar yerine, müsait olan yerlere 30-40-50 teknelik, 1/3 balıkçı - 1/3 sözleşmeli 1/3 de günlük bağlanacaklara ayrılacak barınaklar yapılsa; mesela PalamutBükü'nün aynısından Knidos-İnceburun arasına 3 tane daha; Kargı'ya bir tane; Datça'da marina alanı olan yere de daha mütevazi 100 teknelik falan bir tane... Hem etrafını şenlendirir, hem heyula gibi şehirle denizin arasını kesmez, hem de yapının kendisi uğraşılması gereken bir kirlilik kaynağı haline gelmez...     
*

    Ö. Ö.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #7 : Şubat 19, 2024, 23:02:41 »
O "herşeye itiraz ediyor" dediğiniz çevrecilerin yazdığı raporları, dilekçeleri vb. hiç okudunuz mu?
Sadece "banane biz istemiyoz" mu diyormuş çevreciler? yoksa bilimsel bir dayanakları var mı?


Mesela Fethiye'de sürekli herşeye itiraz eden FetDer'in 2020'de marinaya karşı bir imza kampanyası vardı, raporları ve sebepleri filan bi sürü gereksiz ayrıntı ile birlikte burada;
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Şimdi bu marina ve sonrasında yeni bir tane daha ÇED gerekli değildir kararları alınarak yapılmaya hazırlanıyor, ayrıca bir de bataklık olmuş iç körfeze 300m'lik kurvaziyer gemilerin yanaşacağı dev bir beton liman yapılma planları var. Bunları planlayanların hiçbirinin deniz kirliliği, biyolojik çeşitlilik, dağ tepe orman, şehir trafiği, altyapı yükü, hava kirliliği, gürültü vb. gibi kriterleri yok, tek kriter şu kadar tekne, yolcu gelir bu kadar gelir elde edilir..
« Son Düzenleme: Şubat 19, 2024, 23:08:48 Gönderen: Özgür Ökten »
*

    G. Ö.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #8 : Şubat 20, 2024, 05:47:24 »
Kurumlara ve kisilere guven o kadar kalmamis ki, ne izin veren, ne yapmak isteyen, ne yapilmasini isteyen, ne de karsi cikan guven veriyor. Ustune mahkeme ve bilir kisi surecleri de hem uzun surmesi hem de guven vermemesi tuz biber oluyor.

Asil meslegi cevre muhendisi olan birisi olarak ced raporlarinda isin dogrusunu yapmak isteyenlere neler yapildigini biliyorum. Burada is belediyeye dusuyor. Yore halki avantasina/ideolojisine bakmadan dogru bir belediye baskani sectigini farz edersek, belediye dogru cevre muhendislerini, insaat muhendislerini ise alacak. Yapi firmasini ve yore halkini ayni masada bulusturup cekinceleri ve guvencelerini konusmasini saglayacak, ortak paydada bulusulduktan sonra da belediye garantor olacak, yapilanlari duzgun bir sekilde denetleyecek. Bu isin cozumu budur.
*

    M. B. A.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #9 : Şubat 20, 2024, 09:40:12 »
En iyi çözüm marinayı (küçük çaplı, marinet olarak düşünün) bizzat belediyenin yapması. Nihayetinde bir marinanın en önemli fiziki unsuru mendirek. Belediyelerin elindeki iş makineleri, taşocakları ve diğer olanakları ile mendirek yapmaları herhalde çok zor olmasa gerek. Madem deniz alanları halkın malı, bir sermaye grubuna peşkeş çekmektense belediyeler bu işi yapabilir. Zaten bugün nereye marina yaparsanız yapın boş kalmasına imkan yok.
*

    E. S.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #10 : Şubat 20, 2024, 10:27:42 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Kurumlara ve kisilere guven o kadar kalmamis ki, ne izin veren, ne yapmak isteyen, ne yapilmasini isteyen, ne de karsi cikan guven veriyor. Ustune mahkeme ve bilir kisi surecleri de hem uzun surmesi hem de guven vermemesi tuz biber oluyor.

Asil meslegi cevre muhendisi olan birisi olarak ced raporlarinda isin dogrusunu yapmak isteyenlere neler yapildigini biliyorum. Burada is belediyeye dusuyor. Yore halki avantasina/ideolojisine bakmadan dogru bir belediye baskani sectigini farz edersek, belediye dogru cevre muhendislerini, insaat muhendislerini ise alacak. Yapi firmasini ve yore halkini ayni masada bulusturup cekinceleri ve guvencelerini konusmasini saglayacak, ortak paydada bulusulduktan sonra da belediye garantor olacak, yapilanlari duzgun bir sekilde denetleyecek. Bu isin cozumu budur.


Şu kapalı küçücük grupta bile net bir doğru bulunamıyor, sanırım herkes(ben de dahil) biraz bencilce düşünüyor.

Yolu teknesini güneye indirdiğinde 3-5 gün Datça'dan geçen bir kaptan, büyük marina olmasın, aralıklı olarak küçük marinette ler yapılsın, doğa bozulmasın diye düşünüyor.

Datça'da yaşayan bir korsan teknesini bağlayacak doğru düzgün yeri olmadığı için çevreye vereceği zararları da sineye çekerek marinanın yapılmasından yana.

Datça'da yaşayan ama teknesi(marinaya bağlanabilecek cinste) olmayan bir başka kaptan ise, marinanın getireceği alt yapı ve üst yapı sorunlarını öngörerek yapılmasına karşı.

Marmaris'te teknesini barındıran ama marina fiyatlarından ve doluluktan şikayet eden de marina yapılsın, kapasite artsın belki marina fiyatları düşer diye kendi cebini düşünüyor.

Hepsinin kendince haklı sebepleri, farklı doğruları var. Ancak gerçekte tek bir doğru var. İhtiyaçların saptanması, çevresel etkilerin minimum olacağı, Tarihi sit alanlarına dokunulmayacak doğru yerin bulunması, gerekli alt yapının oluşturulması ve tüm bu parametreler uygunsa marina inşaatının belediye tarafından yapılması tek doğru olmalı diye düşünüyorum.

Mahir Kaptanın fikrine katılıyorum, marinanın yer seçimi, inşaatı, gerekli izinlerin alınması(kendisi veriyor) konularında çok avantajlı olan yerel Belediyeler bu işin yapımcı ve işletmecisi olmalı. Şehir içinde bir otopark işletmekten çok da bir farkı olmaz.
*

    Ö. Ö.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #11 : Şubat 20, 2024, 11:01:08 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Asil meslegi cevre muhendisi olan birisi olarak ced raporlarinda isin dogrusunu yapmak isteyenlere neler yapildigini biliyorum.
Ben de bölgemde fasülyeden yapılan çed halkı bilgilendirme toplantılarının hepsine katılan biri olarak biliyorum ki o çevre mühendisleri o raporları sadece inşaatı yapacak firmanın isteklerine/çıkarına göre ve projeyi olumlayacak şekilde hazırlıyor.

Daha 2 ay oldu, Fethiye kruvaziyer liman projesi için halkı bilgilendirme toplantısı yapmaya geldiler,
kocaman süslü bir rapor hazırlanmış ama raporda ne bitişiğindeki kuş cennetinden bahsediliyor, ne iç körfeze akan derelerden, ne her yıl alüvyonlarla sığlaşan iç körfezin sürekli taranması/derinleştirilmesi gerektiğinden, ne tüm fethiye kordon bölgesinin bu tarama işinden etkileneceğinden(dolgu alanı kayma riski), ne binlerce yolcu getirecek kruvaziyer gemisinin yolcularını nerede duracak otobüslerle zaten yazın kilit olan fethiye trafiğinde nereye taşıyacağından, ne bu liman için gerekli karasal alanın proje alanında olmadığı, o nedenle aslında kordonda kalan son yapılaşmamış karayolları arazisine çökme planları yapıldığından, ne bu limanın elektrik-su-kanalizasyon ihtiyacının nasıl karşılanacağı YAZMIYORDU!
Raporda tek yazan iyi senaryo ile şu kadar yolcu gelir, bu kadar gelir elde edilir, kötü senaryoda şöyle olur..
Çevre etki değerlendirme dedikleri rantı değerlendirme raporu olmuş! Çevrenin sadece adı var..

Bilim bağımsız değil sermayenin emrinde olursa sonuç bilimsel değil üsturuplu katliam olur sadece!
*

    A. K.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #12 : Şubat 20, 2024, 13:26:50 »
Ne kadar marina yapılırsa yapılsın artık marina fiyatları bu şekilde gider. Kanaatime göre hiç bir zaman boş olmaz , çünkü ekonomik nedenle teknesini satanların yerine satılan tekneleri ucuz diyerek alan yeni hayalperestler geliyor.
Eskiden deniz kenarında büyümüş insanlar teknecilik yaparken şimdi Anadolu kökenliler de denizi sevdi , o yüzden ilgili alanı çok genişledi . Yurt dısındaki enflasyonla bağlantılı adamların fiyatları sabit . Ama bizde fiyatları  normal enflasyon + muhtemel felaket veya ekonomik kriz + kar marjı olarak arttırırınca fiyatla anormal oluyor , döviz bazında bile artıyor .
*

    Y. A.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #13 : Şubat 20, 2024, 13:37:37 »
Sidenote olarak şunu ekleyeyim.

Datça Belediyesi'nden ne bugün ne yarın kimsenin herhangi bir doğru davranış beklentisi olmasın.

Dağ taş imara açılıp parası yenecek. Çevre falan kimsenin umurunda değil. Şu an kaçak süren onlarca mühürlenmiş inşaat var, belediye bu ihlalleri belgelendirip suç duyurusunda bulunma yetkisini bile kullanmıyor. Mühürlemeyi de sadece facebook gruplarında ayyuka çıkınca mecburen yapıyorlar. Şikayetçi olanlara zabıtanın verdiği cevap "bizim oraya ancak akşama yolumuz düşer (inşaat işçileri gidip, iş durduktan sonra)".

Tüm partilerin belediye meclis adayları listeleri dünya görüşünden çok kese büyüklüğüne göre mütahitlere ayrılmış vaziyette. TİP hariç, ama onlar da bir meclis üyesi belki sokabilirler. Herkes kendi köşesini tutmuş vaziyette. CHP'liler CHP'li belediyenin önünde "belediye görevini yapsın" diye gösteri yapıyor, solcu yazarlar sayfa sayfa belediyenin yaptığı usulsüzlükleri belgeli şekilde haberleştiriyor. Bütün bunlara, yıllarca süregelen davalara, mevcut belediye başkanı "ben aday değilim yan cebime koyun" dedikten, on tane kadar kelli felli aday adayı CHP genel merkezinin kapısını aşındırarak çaycıya kadar yemek ısmarlayıp kredi kartlarını patlattıktan sonra son ikiye aday değilim diyen başkanla, yıllardır onun yaptığı her şeye göz yuman ilçe başkanı kalıyor ve ilçe başkanı aday olarak açıklanıyor. CHP'nin en geç açıkladığı ilçelerden biri Datça. Rakı sofralarında "köpek ölüsünü aday yapsak seçilir" özgüveniyle demlendikleri için mevzuyu sadece neyi nasıl paylaşırız olarak görüyorlar.

Bu ortamdan bir çok şey çıkar da, doğru iş çıkmaz.
*

    S. T.

Ynt: yorumsuz
« Yanıtla #14 : Şubat 20, 2024, 13:50:37 »
Hadi bende yazayım Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Türkiyede ki en hızlı zenginleşme aracı,eger soyguncu,dolandırıcı vbg degilseniz,inşaat ve imar oyunlarıdır..
Üstelik siyasetin finansmanını da genel olarak,mezradan,şehire kadar bunlar yapıyor..Geçen göztepe metrosunun önünden bir fotograf çektim,metroya girerken dikkatimi çekti..İstanbulda yaşayıp o güzergahı kullananlarında dikkatini çekmiştir...Fikirtepe tarafı gökdelen diyebilecegimiz yüksek,yüksek binalar.! Aralarından güneş ışıgı ve rüzgarın geçecegi boşluk yok..Önünde de bir tabela emlak konut,çevre ve şehircilik bakanlıgı(!)