Çok güzel bir hikaye olmuş, kendim yaşamış kadar oldum...Fakat buna rağmen okurken
korkmadım veya bunalmadım. Mehmet Bey ve ekibi soğukkanlı kalabilmeyi olayın
başından sonuna becerdikleri için, okuyucu da panik olmuyor ?
(Bahsedilen konu bölünmüştür, kaynak konu için: Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol veya Giriş Yap)Bir motor hikayesi de ben anlatayım. Bu macera ile kıyas kabul etmez ama, çok
sıkıntı çektirmişti bize...
Bir ağabeyin yeni teknesini o, eşi ve ben Slovenyadan teslim alacaktık. O arada
tekne donatılırken geçirdiğimiz 3-4 gün epey sinirimizi bozduğundan ve teslimatı
bekleyen 4 teknenin çıkış işlemleri de denk getirilmeye uğraşıldığından, bir akşamüstü
yola çıktık. Halbuki niyetimiz daha önce en az bir gün çevrede dolaşarak tekneyi
ve donanımı denemekti, sanırım ülkeden ve teslimatçı kişilerden bir an önce
uzaklaşmak için, biz de diğer teknelerle birlikte gümrük işlemlerini yapıp , çıktık.
Diğer teknelerde ya tamamen profesyonel ekipler var, ya da tekne sahibi ve
ekiplerinin başında yine profesyonel '' kaptanlar''. Biz hem sayıca en küçük ekibiz,
hem de amatörüz.
Diğer tekne reisleriyle ilk konuşmamızda hepimizin ilk etap için 200 dm civarı bir
yolu kesintisiz yapıp, İtalyada aynı limana gitmeyi hedeflediğimiz anlaşılmıştı.
Ancak daha ilk geceden hava sertleyince biz İtalyada ulaşabileceğimiz en yakın
limana gitmek üzere planımızı değiştirdik.
Kafadan esen rüzgar ve 2 metre civarı dalgalarla sürekli motorla yol alıyoruz.
Motor gayet düzgün çalışıyor, keyfimiz yerinde...
Ertesi gün İtalyanın doğu sahilindeki ilk limana girmek üzereyiz. Kitaplara bakıldı,
GPS bağlantılı lap top üzerinde gayet detaylı bir haritada seyri takip ediyoruz,
limana girmekte hiç bir problem olmayacağından eminiz.
Bağlama halatları, usturmaçalar hazır edildi. Yanaşma sırasında kimin ne yapacağına
dair görev paylaşımı yapıldı. Rahatça limana girdik, bir tur atıp bağlanacağımız
noktayı belirledik, döndük geldik, manevraya başladık, reis gazı kesti...ve motor stop
etti ! Ortalık pislik içinde...Bağlı teknelerin arasında bir sürü nereden gelip nereye
gittiği belli olmayan ince halatlar suda...Yine de halat sarmamış olduğumuza eminiz.
Motor da çalışmak için bir süre ön kızdırma gerektiren tipten. Stop edince ha diye
tekrar çalıştırılamıyor.
Motor çalıştı, tekrar liman içine çıkıp manevra tazeliyoruz, yine gaz kesince motor
stop...Bu defa hiç yanaşmaya çalışmadan liman içinde ileri / tornistan , ağır devir,
hızlı devir denemelere girişiyoruz ve görüyoruz ki, ileriden tornistana veya tersine
her manevrada motor istisnasız muhakkak stop ediyor ve neredeyse tam gaza
yakın yol verilmezse, yine stop ediyor.
Yani, yanaşacaksınız...Şartlar şöyle : Motor ileride 2800 - 3000 devir altında çalışmıyor.
Tornistanda da 2800 - 3000 devir altında çalışmıyor. Ve her ileri / geri manevranızda
stop edip, çok kıymetli bir kaç on saniye ön ısıtma istiyor...
Lafı uzatmayalım, bu şartlar altında bile yol boyu 7-8 limana girip çıktık. Hava sert,
bir günden fazla seyre dayanacak halimiz yok ve her yeni limanda motoru tamir ettirme
olasılıklarını deneyeceğiz çünkü. Sonunda kendimize göre usuller geliştirdik, ben elimde
uzun baş halatı pulpitin üstüne tırmanıyorum, reis tekneyi yavaşlatabildiği kadar yavaşlatarak
pontona yaklaşıyor...Bir noktada '' atlaa ! '' diye bağırıyor, artık korku filan hakgetire, kendimi
kaldırıp ileriye iskeleye doğru fırlatıyorum...Bu arada o önce makina stop, bekle, tekrar çalıştır,
tam yol tornistan yöntemiyle kafayı iskeleye patlatmadan tekneyi durduruyor. Sonra halatın
boşunu alarak tekneyi yanaştırıyor ve ikinci bağlama halatını alıyoruz.
İtalyadaki ilk liman ve yoldaki birinci günümüzden itibaren motor imalatçısının sanırım Belçikadaki
7/24 hizmet veren teknik servisiyle telefonlaşıyoruz. Evet, sahiden adamlar 7 gün 24 saat
ordalar ama, varlıkları hiç bir işe yaramıyor...Hep aynı terane ; '' - Paskalya Tatili, şu an kimseyi
bulamıyoruz tekneye gönderecek...? ''
Sonunda başka bir limanda 3. veya 4. gün bir servis elemanı geliyor. Üç kişi motorla didişiyoruz,
değişen bir şey yok. Öğlene doğru adam pes ediyor '' İl maestro'yu getireceğim...'' deyip gidiyor.
İşin olmayacağını aklımız kesti artık, boşuna saatler kaybetmesek, basıp çıksak mı diye düşünürken,
70 yaşlarında, zayıf, küçücük bir adam olan ''il maestro'' geliyor. O da önce bizim zaten günlerdir
denediğimiz rölanti ayar vidasıyla oynayıp duruyor, olmayacağını anlıyor, daha kapsamlı işlere girişiyor.
Bir kaç saat didindikten sonra bak işe, rölanti tutuyor, motor stop etmeden ileri/ geri vites
değişiyor. Il maestroyu onlarca teşekkürle yolculayıp gece yola çıkıyoruz. Yolda her şey yolunda.
Ertesi sabah bir sonraki liman, yanaşacağız...Kabus aynen yine başlıyor.
Uzatmamak için sonucu yazayım, İtalya, Yunanistan...ta tekne Türkiyeye gelip, reis kendi bilgisiyle
arızayı tespit edip, sanayi çarşısında başında durup yaptırana kadar , tüm sefer böyle geçiyor.
Zaten İtalyada paskalya bitmişken, Yunanistan da yeni başladığı için, Yunanistanda da usta
bulunamıyor.
Ama, daha önemlisi arızanın ilk başlangıcında tekne sahibiyle birlikte tespit ettiğimiz büyük ayıp :
Motor rölanti vidasının kafası tornavida ile kurcalana kurcalana ezik, çizik, acayip bir hal almış .
Yani ; gayet açık ki, tekne bize teslim edilmeden evvel arıza üreticinin personelince fark edilmiş,
belli ki giderilmeye çalışılmış, giderilemeyince de susulmuş, bizler bilinen arızayla yolcu edilmişiz.
Şaka değil bu, küçük bir ekibi, kış sonu bahar başı Akdenizde uzun bir yolculuğa gönderdiklerini
biliyorlar adamlar pekala...
Bunun sıklıkla yaşanan bir durum olmadığı, arızanın ilginçliği de tarafımızdan görüldüğü için, açık
ve net. Yani ''
böyle yapar bu adamlar zaten hep...'' demek doğru olmaz. Ama şu örneğin ,
hep hazır ve marka tekne almanın dağlar boyu üstünlüğünden dem vuran ; ya da bir arıza
varsa, fabrikasyon üretim yapanın bunu sahipleneceğinden ( tek tek üretim yapan, küçük
ve gariban imalatçının ise istese de size bir faydası dokunamayacağından da ) dem
vuran bazı aşırı optimist pembe gözlüklü arkadaşları düşünmeye teşvik edeceğini umarım...
Resimleri görebilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol veya Giriş Yap