0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    T. Ö.

Ynt: Satılık MacGregor 26 X
« Yanıtla #15 : Nisan 19, 2009, 09:08:32 »
Hakan, bir arkadasim Adana'dan dun geldi.
"Olum, Seyhan baraj golu inanilmaz, acaip yelken
yapilir orda" deyince sen aklima geliverdin.

TANER


*

    H. E.

Ynt: Satılık MacGregor 26 X
« Yanıtla #16 : Nisan 19, 2009, 09:24:23 »
Gerçekten öyle Taner.

Ben de geçen sene gördüğümde inanamadım. Anlattığım gibi, dalgasız, dümdüz bir su ve çok iyi rüzgar var.


*

    U. K.

Ynt: Satılık MacGregor 26 X
« Yanıtla #17 : Nisan 19, 2009, 09:29:53 »
Yeni Topik önerisi...
1. Adana Yelken Günleri...


*

    M. G.

Ynt: Satılık MacGregor 26 X
« Yanıtla #18 : Nisan 19, 2009, 10:16:20 »
Rampa mevcut mu? Sahil, pardon baraj güvenlik sorun çıkarır mı?
Rampa olduğunu varsaydığımızda rampa civarı otopark ve su var mı?
En yakın otel ne mesafede?

römork arayanlara bir firma daha (sadece google araması):

Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap




*

    H. E.

Ynt: Satılık MacGregor 26 X
« Yanıtla #19 : Nisan 19, 2009, 10:21:52 »
Rampa var. Ayrıca bir çok yerde arazinin eğimi doğal rampa olarak suya iniyor. Güvenlik açısından sorun olacağını sanmıyorum, baraj kapaklarına yakın bölgeye gelmedikçe sorun olmayacaktır. Ancak yine de ilgili kuruluştan izin almak gerekebilir. Ama bu söylediklerim, kapaklara yakın, şehre en yakın nokta için geçerli. Kilometrelerce içeri uzanan büyük bir göl gibi düşünün tüm oluşumu. İçerleri kuş uçmaz, kervan geçmez yerler. Kıyıda da girinti çıkıntılar var.

Otel meselesine gelince... Olay Adana'da geçiyor. Bol otel ve pansiyon mevcut.

*

    s.

Ynt: Satılık MacGregor 26 X
« Yanıtla #20 : Nisan 19, 2009, 10:57:10 »
Herşeyi var. Adamı da hastır.Asfalt Osman vardı çocukluğumda. Tanımıştım. Ben onun elini öptüm. O da benimkini.Mapusanenin önünde otururdu mahkumken. Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap İki sorun var ancak.  1.Derinlik haritalarını temin etmek lazım. 2. Yaz sıcağı hiç çekilmez. Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    C. B.

Ynt: Satılık MacGregor 26 X
« Yanıtla #21 : Nisan 19, 2009, 11:23:57 »
Asfalt Osman İzmir belediye başkanı olmasın sakın*
*

    s.

Ynt: Satılık MacGregor 26 X
« Yanıtla #22 : Nisan 19, 2009, 13:40:27 »
Haklısın Cüneyt korsanım. Asfalt Osman değil. Kafası kazınmış iriyarı bir kabadayı idi bu. Lakabı asfalt da adını çıkaramadım şimdi. Asfalt Osman İzmir DP il başkanıydı. Sonra belediye başkanı olup İzmirin içine  etmişti. Bu adam Asfalt Rıza. Mahkumken eski taş hapisanenin dış kapısının önünde taburede oturup tespih çekerdi. Eski Adanalılar hepsi tanır. Adanalılar çok vefakardır. Yassıadadan gelen mahkumları hapisanede kebaplarla beslediler uzun süre, 1963 te af çıkana kadar. Ben de hapishaneye pederi ziyarete  gitmiştim. O vesileyle enseye şaplağını yiyip elini öpmüş, elimi öptürmüştüm.  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    s.

Ynt: Satılık MacGregor 26 X
« Yanıtla #23 : Nisan 19, 2009, 13:49:14 »
Topic uygun değil ama işte Adananın hali pür melali. Maalesef.: Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Adana'nın Yolları Taştan Değil Artık     
Ağustos 2003 - Deneme 
Yazar Zafer Doruk     
Ne güzel yazmışsın güzel ustam; eline sağlık. Orhan Kemal'in 'Renkli Işıklar'ı altında yan yanaydı bu figürler. Gündüzleri Çiftçi Birliği'nin lokalinde iskambil oynayan, geceleri dostlarıyla para yiyen kimi takım elbiseli, Kravatlı, kimi şalvarlı, köstekli, sivri burun yumurta ökçeli toprak ağaları, hacı babaları, tüccarları vardı bu kentin Onların takıldıkları barlar, pavyonlar, garibanların takıldıkları şarapçı meyhaneleri vardı. Racon kesen, özü sözü mert, kimsenin malına, canına, namusuna, ırzına halel getirmeyen, ensesi kalından alıp fukaraya veren, kimsenin arkasından atıp tutmayan, kalleşliği sevmeyen kabadayıları, afili delikanlıları vardı. Yazarı, çizeri bir derneğin lokalinde, bir kahvehanede, salaş bir meyhanede bir araya gelip sanattan, edebiyattan, yurt sorunlarından konuşur, cep harçlıklarından kesip dergi, gazete çıkarırlardı. Ekmek ve tütün kokan çırçır işçisi, ırgadı; hasret ve sevda kokan bozlakları, uzun havaları, gazelleri, türküleri; güneş ve ter kokan halayları, çiftetellileri vardı.


Gazozlu, günebakan çekirdekli bahçe sinemaları en çok bu memleketteydi. Çocukların fırıldakları, kasnaklı uçurtmaları, çelik çomakları, güvercin taklaları, uzun eşekleri, gıcır gıcır gülleleri vardı.


Bugün Adana'da bunlar kalmadı sevgili ustam. Pavyonların, meyhanelerin yerini barlar, kafeler, birahaneler aldı. Canımız sıkılınca şarabımızı alıp gittiğimiz, portakal çiçeği kokularını meze yaptığımız ırmak kıyısındaki portakal ağaçlarını kestiler. Adana'nın o kendine özgü argosu da gitgide azalmakta. Delikanlılar inceleceğiz diye batı taklidi bozuk bir şiveye kurban ettiler o güzelim argoyu. Ne 'abooov' kaldı, ne 'Allahsız', ne 'allöş', ne 'kele', ne de 'kelli'. Kulaklarında volkmen, Mc Donalds'lardan çıkmaz oldular. Birbirimizi dinlediğimiz, anladığımız, birbirimizin yardımına, düğününe, cenazesine koştuğumuz, tek eğlencemiz olan sinema büyüsüne kapılıp filmin esas oğlanıyla esas kızının yerine geçtiğimiz yasemin kokulu yaz akşamlarımızı, beyaz cama mıhlanıp tutsak olduğumuz kırma ağalar ve onların çevresindeki sınıfını yitirmiş, kimliksiz entrikacı küçük insanlar doldurdu. Kadınlarımızın sohbet konusunu, bu akşamki dizinin entrikaları, Hülya Avşar'ın kız mı erkek mi doğuracağı oluştururken, gençlerimiz, onun bunun çocuklarının züppeliklerini gözetler oldular. Asfalt Rıza, İnce Cumali, Uçan Kale gibi çifte yürekli, ezgin kabadayıların yerini organize suç sanayisinin canlı robotları aldı. Bu memleketin yazarı, şairi, ressamı, müzisyeni, -genelleme yapmıyorum ama- kafelere barlara kapanıp birbirlerinin elmalarını parlatmaya, dünyayı iyiden ve güzelden yana değiştirme felsefesini uzak durulması gereken eski bir paranoya ve hata olarak anmaya, filanın sponsorluğunda insani değerlere aykırı bir sanat yapıp çok satarak nasıl köşe döneceklerinin hesabını yapmaya başladılar. Bombaların sesi, çocukların çığlığı, ölüm oruçlarındaki fidanların direnen solukları kapımıza kadar dayanmışken, onlar, hülyalı akşamları aşka davet eden şiir matineleri düzenlemekle meşgullerdi. Bu memleketin insanları sinemalara gidemiyor artık; bir yanda kırma ağaların dizileri, diğer yanda o Allahsız asgari ücretin cenderesi. Bu memleketin tarımı öldü, sanayisi felç, yığınla işsizi var. Kapıların önünde binlerce üniversite mezunu genç boğaz tokluğu için kuyruklar oluşturmuş. Bu yüzdendir ki bu memleketin hırsızı, katili, kapkaççısı çoğaldı ustam. Sokaklar belediye zabıtalarının talan ettiği işportacılarla doldu. Çocukların harçlıklarını, güvercin taklalarını, çelik çomaklarını, kör ebelerini, oyuncaklarını, birdirbirlerini 'yokedici' robotlar çaldı.


Evime hırsız girdi ustam. O da bu düzene bilinçsizce hizmet ederek, bin bir güçlükle aldığım bilgisayarımı çaldı; yazılarımı, öykülerimi... Bu ülkenin yazarı olarak aldığım maaş bir bilgisayar taksiti bile ödemeye yetmiyor. Üniversitedeki oğlumun harçlığını, harç parasını yatıramadığımı gören diğer oğlum, beni nasıl okutacaksın diyerek daha liseyi bitirmeden okulu terk etti. Nesini anlatayım bu memleketin be ustam, ben neyim ki daha? Bir Orhan Kemal'e, bir Yaşar Kemal'e, Muzaffer İzgü'ye, Yılmaz Güney'e, daha nice yazarına çileyi reva görerek, böyle yaşayacaksan yaz, istemiyorsan çek git diyen bu memleketin caddeleriyle sokaklarının adı milli ve mukaddesatçı devlet adamlarından geçilmiyor. Bırakın onu, Urfalı türkücü İbrahim Tatlıses'in adı bile bir konser karşılığında buradaki bir caddeye veriliyor da, buradan çıkıp sınırlarımızı aşmış, dünyaya mal olmuş, orada anıtı dikilmiş bir yazarımızın adına rastlanmıyor. O, bizim adımıza keramet yumurtlayıp da, "Çukurovalı seçmenlerimiz Allah'a şükür hallerinden memnunlar" diyen Adana milletvekilinin adını birkaç yıl sonra kim hatırlar? Ama bu yazarların yapıtları, o milletvekilinden sonra gelecek vekillerin de enselerinde bir tokat gibi duracaklar.


Adana'nın bugünkü ahvali işte böyledir ustam, var gerisini de sen tamamla artık. Hasretle, sevgiyle kucaklıyorum.

 
*

    m.

Ynt: Satılık MacGregor 26 X
« Yanıtla #24 : Nisan 19, 2009, 14:20:53 »
Adana uzak gelen korsanlara İznik gölünü şiddetle öneririm. Eskiden İznik Yelken Kulübü, kayıkhanesi ve Gençlik ve Spor Müdürlüğü ne bağlı konaklama tesisleri faaldi. Tesislerin başka branşlara hizmet verdiğini duydum.
Yelkene müsait bir rüzgar, çok az dalgaları ve muhteşem doğası ile bir yelken gölüdür.
Arkadaşların dediğine göre göl suyunun yapısı tekneleri pırıl pırıl temizliyor.
İznik de sadece rüzgarın, ağaçların sesi ve bomboş bir göl var.  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Üstelik konaklama sorunu yok. 
   
*

    b.

Ynt: Satılık MacGregor 26 X
« Yanıtla #25 : Temmuz 07, 2009, 23:44:37 »
Esat kaptanım;
Bahsettiğin tekne bayraksızmış. Güzel tekne kuşkusuz da arkadaşına söyle alıcılara telefonu kapatmasın. Bana öyle yaptı.
ben başka güzel bir tekne aldım; bana ayıp etti.

Haberin olsun diye yazdım.

Sevgilerimle..

Babür
*

    M. Ü.

Ynt: Satılık MacGregor 26 X
« Yanıtla #26 : Eylül 17, 2009, 21:24:59 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Esat Korsan,
Adana'da bir baraj gölü var ki inanılmaz. Dümdüz, dalgasız su ve üzerinde en az 4-5 knot esen rüzgar. Etrafta çam ağaçları ve senden başka tekne yok.
1985 ile 1991 arası orada çok sörf yarışına iştirak ettim.Harikadır hakikaten...
*

    U. A.

Ynt: Satılık MacGregor 26 X
« Yanıtla #27 : Şubat 24, 2010, 07:04:18 »
Murat Sumerkan kendine baktigi gibi bakmistir O tekneye dileyen olursa teknenin suya inis filmini gonderebilirm
*

    S. D.

Ynt: Satılık MacGregor 26 X
« Yanıtla #28 : Şubat 12, 2019, 18:19:53 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Hoooop, hoooop heveslenme. Benim kayık diil. Aynısının daha iyisi. Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

1998 sonbaharında 150,000 dolara çok uygun, çok az kullanılmış bir katamaran almak üzereydim. O hafta istanbula gitmiştim. Kozyatağı karfurda kahve içerken çok yakın bir arkadaşıma rastladım. Murat Sümerkan.
Katamaran hikayesini anlatınca bana : " sakın haa, o kacaman tekneyi bağlayacak yer bulamazsın Mordoğandan dışarı çıkınca, sen bir MacGregor al. Ben bikaç ay önce aldım, çok memnunuz" dedi. Onlar karıkoca yılın 8-9 ayını Gökova karacasöğütte geçirirler. Bu tavsiye üzerine düşündüm, taşınmadım tabii Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap,
ve Muratı haklı buldum. 1999 Martında benim kayık Amerikadan geldi. Cillop. Bi sürü de ekstrasını ısmarlamıştım.  O zamandan beri çok memnunum. Tek sorunum sürekli içinde yaşamak için küçük. İlla ki karada biryerlerde bir evin olacak. Geçen Temmuzda  devamlı denizde yaşama kararı alınca Mordoğandan palamar çözüp dooooru güneye. Sonbaharda Karacasöğüte bağlandım. Orada gördüğüm Macgregorun yanına. Kayığın Muratın kayık olduğuna önce pek inanamadım, çünkü yepyeniydi. Muratlara gittim. "Bi Mac daha var burada, onun yanına bağlandım, senin kayık nerede?" diye sorunca "Ooolum o benim kayık, başka Mac yok "dedi. Meğer Macgregoru aldıktan bir müddet sonra yenganım Carol un beli sakatlanmış. Kayığa binmek inmek zor oluyomuş. Murat da her yıl kayığını allayıp pullayıp, temizpak edip, iskeleye bağlıyomuş. Motor yaklaşık 100 saatte 50 hp 4 zamanlı Yamaha. Bi sürü ekstrası var. Kimyasal WC hala ambalajında. Tabii yemeyen insan şeytmiyoda. Mutfak yepyeni. Murat nihayet kayığını satmaya karar verdi. Gekolardan ilgilenen olursa ben kefilim. Tavsiye ederim. Pişman olmazsınız. Murat Sümerkan, 05326124565

10 yıl geçmiş aradan Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Satılmıştır herhal? Akıbetini merak ettim 26x'in?