0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    C. B.

Benim Teknem
« : Aralık 18, 2008, 21:03:56 »
BENİM TEKNEM

Sevgili korsanlar “Hangi tekne”  topiği  ile ilgili olarak verdik gazı ama biz, fikirlerimizi yazamadık doğru dürüst..Bu arada yoğurt kabı / tahta tekne tartışması da şaka yollu aldı yürüdü..Fikirleri yazacağız dedik bir türlü vakit bulamadık..Şimdi başlıyorum..

Burada ancak kendi yolumu anlatabilmeyi umuyorum. Yazdıklarımı “ben böyle değerlendiriyorum” parantezinde okuyunuz lütfen..Böylece belki korsan takımı, geyiklerin arkasındaki fikirleri de bu zavallı bencileyin korsanın durum vaziyetlerini de görmüş olur..

Doktorların bir lafı var sanırım şöyle: “Hastalık yoktur hasta vardır..”Buna benzer bir durum var bu işte bence..Doğru tekne diye genel bir şey yok, kullanıcısı ile bağlantılı seçimler söz konusu..Dolayısı ile kimse tekneme laf atılıyor triplerine girmesin, hiç kimse de fikirlerine savaş açılıyormuş gibi düşünmesin.. 

Birinci soru şu sanırım:Bu tekne ile ne yapacaksınız ? Tekne amaç mı olacak? araç mı?
İkinci soru ise: “Ne kadar harcayabileceksiniz”
Şimdi bu sorulara kendi cevaplarımı aşağıda anlatacağım. Bu arada tekne alış öykümüzü de İlgili bölümde anlatmaya çalışacağım.. İki geyik bir arada yayınlanacak ve birbirini tamamlayacak diye düşünüyorum..

Umarım bu benim içinde bir yüksek sesle düşünme süreci olur ve bu hikayeler kardeşinizin yeni bir tekne sahibi olması ile son bulur.

Hadi bakalım kolay gelsin.. 



« Son Düzenleme: Ocak 19, 2009, 16:09:51 Gönderen: Mehmet Çömlekçi »


*

    K. K.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #1 : Aralık 18, 2008, 21:08:13 »
hadi bakalım kolay gelsin... Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


*

    C. G.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #2 : Aralık 18, 2008, 21:58:35 »
Cücüm eminim bu da çok hoş ve bilgilendirici bir topik olacak. Hay allah her topik deyişimde aklıma mis gibi gerçek topik düşüyor.


*

    C. B.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #3 : Aralık 19, 2008, 22:33:46 »
BENİM TEKNEM BÖLÜM 2

Efendim “Hangi tekne” macerasında “benim teknem” muhabbetine devam ediyoruz..
“Birinci soru şu sanırım:Bu tekne ile ne yapacaksınız ? Tekne amaç mı olacak? araç mı?” Demiş idim..

Marinalarda öyle tekne sahipleri görüyorum ki sadece “teknem olsun” halindeler..Gidip özellikleri olduğunu düşündükleri tekneler alıyorlar, yaptırıyorlar..Teknelerine bayılıyorlar, büyük paralar ödüyorlar, mıncık cıncık karıştırıyorlar..Onu bunu alıyorlar,takıp takıştırıyorlar.. Fuar fuar gezip her fuardan bir şeyler alıp, anlatıp, keyifleniyorlar..Yani tekne, bir oyuncak ve rakı sofralarında içki mezesi olmaktan öte gidemiyor..Bunlar için tekne bir amaç, bence tekneyi kullanmaktan ziyade ona sahip olmayı önemsiyorlar “To have” durumu yani..Konuşurlar, gevezeliğini yaparlar, tartışırlar, anlatırlar ama tekneyi arada bir  ya kullanır ya da kullanmazlar..Bunlar “tekne sevici” olarak tanımlanabilirler kanımca “Tekne fetişisti” de diyebilirsiniz

Bu da bir keyiftir.. Klasik arabalara para verip, özel garajlarda saklayan, hafta sonlarında birkaç saat boğazda  bir tur atıp, tekrar garaja kilitleyen arkadaşlara benzetirim ben bu tür tekne sahiplerini..

Bu arkadaşlara mutluluklar, keyifler diliyorum..Kahvede okey oynamaktan iyidir yani..Zevkli bir uğraş..Paraları da gani ..Onlar ermiş muratlarına biz çıkalım kerevetine..Bu kişileri eleştirdiğim sanılmasın..Saygım sonsuzdur..Muhabbetleri de zevklidir ..Bir sürü ıvır zıvır şey öğrenebilirsiniz onlardan..Bunlara bir “led” dersiniz; 24 saat “led” lerin cemazü-ül evvelini de sonrasını da öğrenirsiniz..Elleri  başım üstüne..

Gelelim tekne aslında bir araçtır diyenlere..Bu arkadaşlar çeşit çeşit, benim gördüğüm kadarı ile.. En manyakları bol para döke saça teknelerini bir “güç” ve “karizma” aracı olarak kullananlar..Allah onları ıslah etsin deyip konu dışı olan bu zevatı geçelim bir kalemde..

Bir başka gurup var ki bunlara göre daha iyi niyetliler..Onlara genel olarak marina teknecileri diyorlar. Bir marinaya yayılıp teknelerini yazlık yerine kullananlar.. Bunların deniz neyim umurlarında değil, tekneye de pek aldırdıkları yok.. Teknem var havası atarlar, hanımı çocukları eker tekneye gidiyorum ayaklarına yatarlar. Bazende hanımı tatile gönderiyoruz diye tekneye yollarlar..Bunlarında paraları boldur, harcarlar. Allah onları da ıslah etsin..

Tekneyi araç olarak görenler içinde bir gurup vardır ki, bendeniz kendimi bu gurup içinde tanımlamaktayım. Tekneyi amaç haline getirmiş olanların ilgilerinin odak noktası, bizzatihi teknenin kendisi iken; teknelerini araç olarak gören bu bizim gurubun  ilgi odağı, “deniz de yaşam” ,”yatçılık” ve bu kavramlar etrafında oluşan “ambiance” ve “ilişki”lerdir.. Bunlarda teknelerini severler. Bütünleşirler , önemserler ama esas olarak bir “tekne sevici” sayılmazlar..Onlar daha çok bu “hayatı” sevmektedirler, bu hayatın getirdiği ortamlardan ve ilişkilerden zevk almaktadırlar..Tekne onları bu hayata basitçe ve doğrudan bağlayan bir araçtır..Bu nedenle tekneye “Hazcı” bir yaklaşımdan çok “faydacı” bir zihniyetle yaklaşırlar.. Tekneyle uğraşmayı, vakit geçirmeyi, oynamayı değilde; ondan keyif aldıkları yaşam için zahmetsizce ve maksimum yararlanmayı düşünürler..Teknelerinde yaşamak, hoşlandıkları hayatı maksimum yaşamak istemektedirler..

Bunların bir alt gurubu vardır ki “ambiance” “yatçılık”  ile falan ilgilenmez.. Onların işi deniz ve denizde öylece yaşamaktır.. “Hard Core” “Full Time”denizcilerdir..Deniz ve üstünde yüzen bir şey; bütün istedikleri budur..Onlara yeter..

Bir gurupta şu olabilir: teknesini bir çeşit “challenge” aracı olarak görenler..Bunlar yarışır, iddialaşır, Cape Horn'u döner. Dünya turunu en kısa zamanda bitirmeye çalışırlar  falan..Şöhret olurlar, kendilerinden bahsedilir..Kupa alırlar,kavga ederler,polemik yaparlar, işin siyasetine bayılırlar..”Kim demiş” “ne demiş” “kim kimle imiş” çilerdir..İİııyykk...

Son bir gurup vardır ki ,onlarda bu işlerden para kazananlar profesyonellerdir..Bunların tekneleri bir para kazanma aracı olarak değerlendirilir..Ekmek parası kazanma savaşına saygımız sonsuz..Çoğumuzu bu profesyoneller yetiştirmektedir.Başımızın üstünde yerleri var.. Ancak son zamanlarda bir garip tür türedi bunların arasında : Amatör görünümlü gizli profesyoneller..Bunlar ortalıkta amatörmüş gibi dolaşarak, bir yolla bu ilişkileri paraya çevirme çabası içinde olanlar..Tehlikeli bir gurup. Bizim buralarda Bodrum'da pontonlarda dolaşan  ve aslında sektöre de amatörlerin duygularına da büyük zarar veren bu tür kişilere rastlamak   hiç te zor değil..Hem birbirlerine ,hemde kendileri dışındaki herkesin yaptıklarına çamur atarak korkutup bezdiriyorlar herkesleri..

Devam edeceğim..


*

    C. G.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #4 : Aralık 19, 2008, 22:42:41 »
İlginç saptamalar..... Devamını 4(Dört) gözle ve sabırsızlıkla bekliyorum.

*

    C. B.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #5 : Aralık 19, 2008, 22:52:21 »
Geliyoorrrr....
*

    F. S.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #6 : Aralık 19, 2008, 23:12:53 »
Cüneyt abi
Harbi, sıkı bir giriş olmuş.
Farklı bir tarz.
Degişik fikirler çıkaçağına ve bizi (en azından beni) degişik düşünçelerle donatacagına inanıyorum.

Şimdiden kalemine saglık. 

not : Abi kaç bab olacak mevzuu. (10- 15- 20)  Konunun bütünlüğünün kaybolmaması açısından araya girmek istemeyiz dee.
Bileyim dediydim..
*

    s.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #7 : Aralık 19, 2008, 23:50:22 »
yaw ben şimdi hangi paragrafta ikamet ediyorum Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    A. S.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #8 : Aralık 20, 2008, 00:49:22 »
 Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Sabırsız olduğumdan Faruk Bey kadar nezaket gösteremedim...Bu
güzel yazı dizisinin sonlanmasını bekleyemedim.
Ama yapacağımın müdahale veya terbiyesizlik değil ; çok büyük oranda
katıldığım Cüneyt Bey Korsan'ın renkli gözlem ve tespitlerine bir iki küçük
ilave olacak...

Öncelikle görgüsüzlükle ve küstahlıkla denizcilik yapan, tekneyi sadece
o '' pek malum '' amaçlarla kullanan ve beyninin arka lobunda yatan
kurnazca '' gizli profesyonellik '' amaçlı olanlar dışında ; Cüneyt Bey'in
tarif ettiği her denizci makbulum, hepsine de şapka çıkarırırım.

Bunlar bir ailenin çeşitli fertleri...Çeşit çeşit balık veya çeşit çeşit
ağaçlar gibi. Hepsine yer var. Tıpkı falan ağacı özellikle çok sevmemiz
ama filanına çok meraklı olmamamız gibi ; bu tip tip denizciden kimini
kendimize yakın bulup hemen 40 yıllık ahbap olabilirken, kimine sadece
hatır sorup, bir iki nezaket cümlesinden sonra yanından sıvışırız.
Yani zaten aslında biz deniz mahlukları da ; o geniş familya içinde
gidip türdaşlarımızı arıyor, onların yanında en rahat oluyoruz.

Üstelik ağaçlar, kuşlar veya balıklar tür değiştiremiyor. Yani ceviz
ağacı salkım söğüt, tekir de dil balığı olamıyor. Halbuki Cüneyt Beyin
( gayet isabetle ) sınıflandırdığı '' amatör denizci türleri '' arasında
değişime, tür ve tip değiştirmeye, evrime daima rastlanıyor.

Sahiden ; çünkü çok örneğini ilk elden biliyorum. 3 sene hiç yerinden
kıpırtdatmadan teknesinin her yerini elden geçiren bir tekne sahibi
bana eski gezilerinden ve kısa bir süre sonra sürekli denizde yaşayacağından
dem vurduğunda '' - Amma hayalperest, amma atıyor ha...! '' diye o
yıllar boyunca düşündüm. Yazın en güzel günlerinde hepimiz palamarı
koyverip giderken, o mevcut bir sistemin yanına ikincisini kurmakta
veya daha yıllarca hizmet verebilecek falan vanayı, filan hortumu....
değiştirip durmaktaydı. Yaptıklarını heyecanla bana anlatmasından
veya o iş yaparken seyretmekten içime fenalık gelirdi hani.

Sonra ne oldu ? Hakikaten günün birinde yürüdü gitti ve İstanbula
dönmedi...Hala dolaşıyor.

Adını şimdi anımsayamadığım , Netscape'in eski sahibi kendisi ABDde
evinde ekranı ve klavyesi karşısında otururken, onbin mil uzakta kendi
kendine , ekipsiz, evdeki bilgisayardan kumanda edilerek yelken
yapabilecek megayat yaratma peşindeydi...Efsane denizci Eric Tabarly
ise Pen Duick'e , elektrik sistemi veya aküleri bir kenara bırakın, tek bir
ampul bile koymayı hep reddetmişti.

Her ikisinin tekneleri de dünyadaki tüm yat dergilerinin kapaklarını
süsledi yıllarca, bizim gibi ''normal ölümlüler'' her iki tekneyi de ağzımızın
suyu aka aka seyrettik, bunlarla ilgili makaleleri yalayıp yuttuk.

Demek ki doğru iş, doğru çözüm ve hayranlık uyandıran güzellik
teknolojiden bağımsız, hightech ucube, hightech rüya tekne de
yaratmak mümkün, klasik güzel de, klasik hatlı çirkinlik abidesi de...

Devamla ; geziciden yarışçı, bıkmış yarışçıdan gezgin, marina yatçısından
uzun yol maratoncusu oluyor...

Ayrıca yine Cüneyt Bey'in yakaladığı gibi ; aynı hobi içinde ilginin yine de
farklı alanlara dağılması da bize bedava danışmanlık alma fırsatı yaratıyor.
Bende elektrik/ elektronik konularından sıkılıyorum...Hiç işime yaramayacak
ve asla parasını ödeyemeyeceğim en yeni yelken imal yöntemleriyle ilgili
yazıları ayıla bayıla okuyorum da, mesela paramın yetebileceği ve teknemde
olmayan ( ve daha uzun süre olmayacak ) chart plotterlerla ilgili yazıları
atlıyorum mesela dergilerde...Çünkü en azından şu an , ilgimi çekmiyorlar.
Ama eşim sadece tavandan aydınlatmanın gözüne çok çiğ göründüğünü
ve salonla kuzinede güverte altından endirekt ışık veren lambalarımız olsa
ne iyi olacağını söylediğinde, bu iş için bir haftasını harcamış, en sonunda
şerit ledlerin ithalatçısını bulup, alıp teknesine uygulamış arkadaşım hemen
aklıma geliyor, ondan yardım istiyorum.

İşte çeşitliliğin faydası...
Üstelik doğrusunu söylemek gerekirse, çok büyük kısmımız saf A-tipi, saf
B-tipi, saf C-tipi denizciler değiliz ki ; durma tekne tamirine meraklı bir
denizci de bazen yazın 3 ay Egede dolaşıyor. Yani  bizler AB-, BC- ,
CA- grubu ; karma tipleriz aslında.

Son olarak eklemek istediklerim ise şunlar ;
aramıza karıştıklarını düşündüğümüz '' gizli profesyoneller ''.
Bilgi , tecrübe dağarcıkları önerdikleri veya garanti ettikleriyle uyuşmuyorsa,
tabii savunulacak tarafı yok. Ama doğru iseler, '' müşteriyi '' yanıltmıyor iseler,
kendi kapasite ve sınırlarını biliyor iseler, bırakınız olsunlar.
Şundan dolayı olsunlar ; bizim hobimiz genelde bu işe gönül vermiş ''deniz tüccar''ını da
öyle ihya eden, katlar, çifter çifter arabalar sahibi yapan bir ticaret dalı değil. Çünkü
hala çok zayif, hala pazar çok sınırlı, henüz hala emekliyor...
Bu kişi deniz işi yerine örneğin otomobil galericiliği yapsa, çok daha az çabayla, çok
daha kolay para kazanabilirdi. Bu iyi niyetlisi için de, kötü niyetlisi için de geçerli...

Dolayısıyla bu konuda aşırı bir hassasiyet göstermeye çok fazla gerek olduğunu da
düşünmüyorum. Sektör büyüdükçe, kurumları ve kuralları oluştukça ( ki oluşuyor şimdiden )
zaten bu kişiler ya ortadan çekilecek, ya da herşeyi hakkıyla, hukukuyla, denetimiyle
yapmak zorunda kalacaklar.

Son cümlem ise, Cüneyt Bey'in listesine bir tipleme ilavesiyle ilgili..Yanlış saymadıysam
bu beşinci gurup olacak.
İngilizce '' Loser '' lafı yerine Oğuz Atay'ın romanına başlık yaptığı o harika '' Tutunamayanlar ''
sözcüğünü kullanalım isterseniz. Henüz bizde örneklerine rastlanmıyor. Ama yabancı dergilerde
bu tip denizcilerin acıklı hikayeleri son yıllarda , giderek artarak, yayınlanıyor...
Dünyanın bir köşesinde, artık hiç bir şekilde yola çıkamayacak kadar kötülemiş teknelerinde
ömür tüketen, memleketlerine asla dönemeyecek, kötü beslenmiş, bünyece zayıf düşmüş,
çoğu alkolün esiri denizciler...
Yıllar evvel bizim bulunduğumuz pontona tekneden çok çöp eve benzer tekneyle, orta yaşlarda,
zayıf, kara kuru, sessiz ve mahcup böyle bir denizci gelip bağlanmıştı...Teknenin üzerinde kat
kat parçalanmış brandalar, boy boy nerden toplandığı, ne işe yarayacağı belirsiz keresteler,
arkasında neredeyse küpeştesine kadar batmış bir bot, onun da içi hurda dolu...
Adam hep teknesini kendi başına restore edip denizlere açılacağını anlatıp duruyor, hakikaten de
günde 16-18 saat o hurda tekneye asla fayda etmeyecek bir takım tamirlerle çabalıyordu.

Ben daha bir iki senelik kayık sahibiyim, pontondaki tecrübeli bir abimiz baktım bir gün büyük
plastik su bidonlarının boğazlarını doğrayarak bağlama halatlarına fare engelleri yapıyor :
'' - Dikkat et, bunun teknesinden hepimize fare basacak ! '' dedi bana...Ağrıma gitti doğrusu,
acemiliğin de verdiği o safiyane romantiklikle çöp-ev tekneciye daha fazla dostluk gösterir
oldum. Bir karlı kış günü Pazar akşamı o, ben ve pontondan başka bir reis onun teknesinde
istavrit tava ve ucuz şarapla '' bohemlik'' yapıyoruz. Saatler ilerledi, gece yarısını geçti, o
sessiz, mahçup adam birden çakmak çakmak gözlerle : '' - Şurdaki bütün hafta sonu
teknecilerinden nefret ediyorum. Hepsi şu güzelim tekneleri bırakıp evlerine gittiler, gelecek
Cumartesiye kadar burada benden başka kimse olmayacak, buradaki tüm tekneleri yakabilir
veya batırabilirim...'' dedi sonra bize baktı, eh biz de tam o tarife uyan adamlarız, başını önüne
eğdi, sustu. İzin isteyip kaçtık.
Ondan sonra ister istemez bu amcayla arama mesafe koydum...Bir kaç hafta sonra tekneye
girdiğimde, bir fare zararlısının teknede yiyecek hiç bir şey bulamadığı için, önce minderlerden
birinin kumaş ve süngerini, sonra su deposunun plastik hortumunu ( 150 l su sintineyi basmıştı )
ve direk tepesine giden rüzgar gülü kablosunu yiyip, - ardında da malum artıklar bırakmayı
ihmal etmeyerek-, çekip gittiğini anladım. Tekneyi havalandırmak için açık bıraktığım tek ufak
lumbozdan girmiş olmalıydı...

Çöp tekneli amcayla ondan sonra bir kaç kelime konuşmak bile bana zor geldiydi, kısa bir süre
sonra ( sanırım 5-6 ay marinada kalmıştı ) marina ücretini ödeyemeyeceğini, tekneyi bulacağı
bir barınağa götüreceğini söyledi ve bir kaç gün sonra sahiden ayrılıp, gitti...

Aradan 10 yıldan fazla geçmiştir, bu kadar uzun uzun yazma gereksinimi duyduğuma göre,
bu hikaye bana bayağı dokunmuş demek...




*

    C. B.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #9 : Aralık 20, 2008, 10:21:55 »
Ali San ;
Ben ne zaman senin gibi olacam lan..
Oramı buramı da yırtsam bu kadar güzel ve renkli olamıyor benim yazdıklarım..
Lütfen katkılarını sürdür..
Lütfen bütün arkadaşlar sürdürsün; sakın beklemeyin sakın sansür etmeyin..
Ben düşünmeden vakit buldukça kusar gibi yazıyorum..Bir sürü eksik topal yanı olacak yazdıklarımın lütfen tamamlayın..
Sonra hepsini toplayım bu önemli konuda bir GK imzalı makale çıkarırız ortaya..
*

    M. E.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #10 : Aralık 20, 2008, 14:13:55 »

Cüneyt Ağabeyin ve A.San Bey'in söylediklerine katılmamak mümkün değil. Hepsinin kendine göre doğruluk payı var.
Ben şahsen denizle ilgili uğraş içinde olan herkesin, esas olarak "doğru" bişey yaptığını düşünüyorum.
Marinadan hiç çıkmayan tekne sahibi ile 7 denizi dolaşan reisi "değer" olarak karşılaştırmak bence anlamlı değil. Hangisinin yaptığı daha değerli sorusunu ben gerekli bulmuyorum doğrusu...
Hepsi değerli...
Hepsi doğru...

Hepimiz kendine göre inandığı doğrularla yaşamını, bu örneğimizde hobisini devam ettiriyor..
Bunlar tabiyatıyla sonsuza kadar kalıcı, değişmez ve vazgeçilmez "doğrular" da değil...
Aradan 2 yıl geçtiğinde 32 feet tekne artık yetmeyip, bir büyüğüne geçebiliyor insan...
Buna mukabil 40-50 yıldır aynı tekneye binip, başkasına bakmayan, mümkün olsa da satın almayacak bir dolu tekne sahibi tanıyoruz.

Hangisi doğru?
Bence hepsi...
Farklı şekilde söylersek, hiçbirisi yanlış değil...

Benim gördüğüm kadarıyla henüz hiçbirimiz evrensel doğruya yani hakikate  ulaşabilmiş değiliz...
Bazı ulaştığını iddia edenler var tabii ama bu benim naçizane fikrim...
Yani en azından dışardan bakınca anlaşılmıyor, bu beylerin "hakikate vakıf" oldukları ))
Neyse konumuza dönelim...
Tekne açısından bakarsak, henüz, evrensel olarak doğru tekne de inşaa edilemedi zaten...
Hepsinin bir takım eksikleri var, hiçbir eksiği olmayan tekneler de pahalı ))
En nihayetinde "her seçim bir vazgeçiştir"

Denizin diğer uğraşlardan farklı bir yanı var... Hep söylediğim gibi, içinde ve/veya üstünde yeteri kadar zanan harcayan herkesi aynı çizgide şekillendirdiği, kıvama getirdiği, "yonttuğunu" düşünüyorum..
Dalgaların etkisiyle, kumsala vuran, önceleri keskin kenarlı ama "suyun" etkisiyle yuvarlaklaşan çakıl taşı etkisine benzetiyorum ben bu durumu...
Altında 250 metre tanker batan bir uzakyol kaptanının, "denizde büyük küçük yoktur, büyük de küçüktür, küçük de" demesinin sebebi bence işte tam da bu...
İster dev gibi bir transatlantik kaptanı olsun, ister küçücük bir kayık sahibi, oturup sohbete başladıklarında ve O'ndan konuşmaya başladıklarında, hepsinin gözünün içinde aynı mütevazi anlayış vardır.








*

    A. S.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #11 : Aralık 20, 2008, 18:09:21 »
 Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Cüneyt Bey Dostum, hissiyatımız karşılıklı demek ki ; benim de sizin kaleminizi
    kıskandığım çok . Tabii sizin yetiştirmeniz olan Pis Bey Beyefendi bazen sizi
    geçiyor yazdıklarıyla...
    Ama ben bunu doğal karşılıyorum, o '' hiçbişeyi'' olmayan bi kalem emekçisi.
    Siz ise tabii öncelikle yayın organınızın '' Sahip ve Sorumlu Müdiri '' sıfatıyla
    hukuksal ve toplumsal kısıtlamalara tabiisiniz, efem, nebiliiim bulunduğunuz
    ( hıh, ufak ve taşra ! ) yerin mülki zevat ve amirleriyle ilişki içindesiniz,
    toplum gözünde de saygın bir yeriniz var. Tikkatler üzerinizde yoğunlaşmış.

    Bu durumda insan her istediğini söyleyemez, yazamaz tabii...
    Sizin üzerinizden bu baskıları kaldırabilsek, zaten pek nefis olan kaleminiz
    kanatlanacak, uçup gidecek...Ah, ama işte sorumluluklar !
*

    A. S.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #12 : Aralık 20, 2008, 18:27:56 »
Sevgili Mehmet Erem ;

niye Cüneyt Korsan '' Cüneyt Ağabey'' de ; bendeniz '' Âli Bey '' oluyormuşum bi kere ?
Muhtemelen Cüneyt ''Bey''in tevellütü benden eskidir, değilse bile kendisi toplumdaki
yeri, fiziksel ve ruhani boyutlarıyla da benden ağırdır...

Bu nedenle bana '' Bey'' demenize takıldım...
Siz bence kendisine Bey bana Aali  deyiniz, ille içiniz ancak öyle rahat edecekse,
Aali Abi ( Batu Göker Aalüü Abüü der mesela ).
 Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    M.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #13 : Aralık 20, 2008, 18:29:54 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Sevgili Mehmet Erem ;


Bu nedenle bana '' Bey'' demenize takıldım...
Siz bence kendisine Bey bana Aali  deyiniz, ille içiniz ancak öyle rahat edecekse,
Aali Abi ( Batu Göker Aalüü Abüü der mesela ).
 Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


Aman da aman. Şirin şey.
*

    A. S.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #14 : Aralık 20, 2008, 18:36:58 »
Sevgili Korsanlar,
hepiniz bilmezsiniz, yukarıdaki satırların yazarı ( vay kör talihim  !) aynı zamanda
kapı komşumdur...Az evvel saatlerdir aborda olmuş olduğu bizim evimizde, benim
sigarama karıştığı için kendisini ( tabii gayet kibarca, olabildiğince nezaketle...)
dışarı davet ettim, kpının önüne koydum.

Gidip hemen evinde bilgisayarını açmış, intikam peşinde...
Onun iddia ettiği gibi '' şirin şey '' olmadığım ; şu açıklamamdan anlaşılmıştır
sanırım.
Teşekkürler...