0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    C. B.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #15 : Aralık 20, 2008, 19:00:08 »
Sayın Ali San nazik değerlendirmelerinize teşekkür ederim;
Ben sizi daha çok kıskanıyorum bu biirrr...Bilginize birikiminize ve deneyiminize ulaşabilmem olanaksız görünüyor ne yazıkki..

Evet sizden yaşlıyım; ama bu taş çatlasa bir iki yaş gibi, yaşlarımızn geldiği noktada ihmal edilebilir bir büyüklüktür. Ağbi sözünü zorunlu kılmaz bu ikiii..Anlamsız tespitlerinizi kınıyorum yani..

Ayrıca sizi gördüm..Ben sizden daha yakışıklı ve genç duruyorum bu üççç...

Halkımıza baskı yapmayınız; bırakınız hissiyatlarını kağıtlara döksünler.. Benim sımsıcak kişiliğimle, sizin "otoriter" "profesyonel deformasyona uğramış" "mesafeli" "bürokrat" ve "katı medya patronu" imajınız sözünü ettiğiniz hitapları ortaya çıkarmaktadır bu dörtt...

Hepsi budur..Toplam 4 adet...


*

    C. B.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #16 : Aralık 20, 2008, 19:03:57 »
BÖLÜM 3

Sevgili Ali San ve Mehmet Erem katkıları ile  konumuza anlam ve derinlik katmışlar.. Tabii bizim bu yazıdan amacımız “denizcileri” sınıflamak yargılamak falan değil..Biz kendi seçimlerimizle ilgili bir değerlendirme yapmanın peşindeyiz konuya buradan girmiş bulunduk..İkisinin de söylediği önemli bir tespit varki bende kesinlikle katılıyorum..Tüm seçimler sahibini bağlar,anlatır  ve ona aittir..Başkalarına zarar vermediği sürece hepsi saygı değerdir..

Ali San'ın sözünü ettiği “tutunamayanlar” gurubu  yukarda benim “hard core” denizci dediklerimin bir alt gurubu..Burada da bu türden denizcilerden çok var..Yeterince yaşlanıp, sermayeyi de kediye yükledikten sonra karada bir hayat kuramaz, tekneyi de yenileyemez duruma düşen bir gurup eski tüfek, artık kilitlenip, son bağlandığı yerde teknesini ev haline getirip içinde yaşamını sürdürmeye çalışıyor..  Aralarında değerli kişiler de var, tam kaymışlarda.. Mehmet Erem “her seçim bir vazgeçiştir” diyor ya; işte öyle.. “ben teknede yaşayacağım” diye hesap yapmadan, bir çok şeyden vazgeçenlerin çoğu, ne yazık ki sonunda bu duruma düşüyor..

Tabii denizci derken günü birlikçi zevatı da unutmayalım korsanlar.. Dalgıçlar,balıkçılar,spor olsun diye yelken yapanlar (laser optimist falan gibi) bunların arasında..Birde tekneleri ile sabah çimmeğe,yüzmeye pikniğe gidip, akşam evine dönenler var tabiikide..Bu arkadaşlarda büyük bir çoğunluk oluşturuyorlar..Bizim burada, 15 dakika gidip akşama kadar bir koyda demirde kalıp, 15 dakika da dönenler marinalardaki yerli teknecilerin çok büyük bir kısmı..

Şimdi biz neden buradan başladık anlatmaya ? Şunu demek için: Her yiğit istediği gibi yoğurt yer..Bize ne ? Afiyet olsun ağzının tadı hiç eksilmesin..Ama bir tekne alınacaksa mirim, insan ne tür bir denizci olduğunu iyi tanımlamalıdır..”Öküze özenen kurbağa” olmaya hiç gerek yok..

“Ben kimim? Denizde ne arıyorum” sorusuna dürüstçe ve bilinçle cevap vermeliyiz önce..Yeteneklerimizi,gücümüzü  ve olanaklarımızı iyi tanımalıyız..Ben uzun yıllar süren tekne alma maceram sonunda,bir çok usta gemiciye göre   “utanç verici” de olsalar, dürüstçe cevaplar verdim bu konuda kendim için, harekete geçmeden önce..Anlatacağım..

Şu çok açıktır: Bu sektör “segmentasyon” bakımından en zengin ürünleri sunmaktadır müşterilerine..Her arayış için bir cevap vardır. Beklentiniz her ne olursa olsun, sizi tatmin edecek bir tekne tipi mutlaka bulunacaktır..Denizci kimliğinizi ortaya doğru koyabilirseniz tam aradığınızı bulabilmeniz asla zor olmayacaktır..

En başta ortaya koyduğumuz ikinci soru ise “ne kadar para harcayabileceksiniz ?” şeklinde idi..
Bence, en gerçekçi olarak ortaya konması gereken veri setlerinden biri de bu olmalıdır.. 

Yukarda bahsettiğimiz “her derde bir derman vardır” cümlesini şöylede söyleyebiliriz: “Her derde binlerce  derman vardır”..Dermanların hepside aynı şeyi sağlar ve  birbirinden farklı fiyatlarda binlece çeşidi vardır..

Örneğin günü birlik tekne kullanımı için aynı boy ve genel özelliklerde 1.500 Euro'dan, 1.5 milyon euroya kadar seçenekler bulabilirsiniz.. Cem Gür ya da Ali san olsaydım şimdi size bu teknelerin marka ve modellerini de söyler,çizimlerini ve kısa özgeçmişlerini de aşağıya koyardım..

Ben kendi amacıma uygun, 33 Ft/ 43 Ft boylarında , 0-10 yaş arası yelkenli tekneler için araştırdığımda 15.000 Avrodan 1 milyon avroya kadar tekneler bulmuştum..

Hal böyle olunca durmadan tartıştığımız “hangi tekne ?” geyiği ölmez bir konu olmaktadır çünki asla cevap bulunamadığından asla tartışma bitmemektedir..

Yakından tanıdığım bir tekneyi  satın alan çok sevimli bir İrlandalı, pazarlığın başında,  mealen şöyle demişti: Sadece 75.000 Avrom var ve ben İrlandalıyım.. Adamcağızın bütçesi buydu ve bir kuruş fazla ödememeye kararlıydı..Doğru tavır.. Bu kararlı ve üstelik İrlandalı dostumuz tekneyi satın aldığında bütçesini yaklaşık %20 aşmıştı..Bir %20 de muhtemelen aldıktan sonra can salı GPS neyim satın alırken harcamıştır.. Hepimizin durumu da aslında budur..Bu iş dipsiz kuyudur ve sonu yoktur..Başlarken bütçenin ne olduğu kesinlikle bilinmelidir ve olabildiğince buna uyulmalıdır..Nerede traksa orada bırakmalıdır..Yoksa bir bakarsınız elinizde “doğan görünümlü bir şahin” vardır ve “tekneyi değerlendiriyorum” diye yaptığınız onca masraf asla geri gelmeyecektir..

Bu soruyu da cevapladınız diyelim; bravo.. İyi durumdasınız..Geriye kaldı 3 nalla bir at..

Devam edeceğiz..


*

    C. B.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #17 : Aralık 21, 2008, 22:24:32 »
BÖLÜM 4

Kendi durumumu ele almadan önce bir son durum olarak şu sorunun da cevabını tartışalım: “Neden tekne almak zorundayız ? Kiralasak olmaz mı?

Olur tabii..Para konusunda duyarlı olma durumu varsa, kısa sürelerle gezi yatçılığı yapılacaksa benim önerim kiralama yolunda olurdu..  Eğer İstanbul'da kalsaydım,tekneye ayırabileceğim  zamanım kısıtlı olacağından,  almak yerine kiralamayı tercih ederdim..

Tabii ki bir tekneye sahip olmak, onunla bütünleşmek, oynaşmak bambaşka ve müthiş bir keyif..Ancak bence, gerçekçi olmak ta önemli..Burada marinalardaki teknelere baktıkça içim acıyor. Ne tekneler, yılda üç beş gün  kullanılmak için bütün bir sene bekliyor. Bağlandığı pntonda  heder olup gidiyor..Ne servetler durduğu yerde eriyip gidiyor.. "Zevkin bedeli olmaz" diyenleri duyar gibi oluyorum..  Ne yazık ki oluyor. İyi hesaplanmayan maliyetler, ilerleyen günlerde tekne sahiplerine ve onların ailelerine çok yönlü zarar verebiliyor..Sonuçta hiç birimiz petrol emiri sayılmayız..İşin maddi yanı bir yana, denize yaklaştırmak istediğimiz aile bireyleri ile yaşanan sorunlar bizi de denizden uzaklaştırabiliyor..

Tekne sahipleri açısından da bir çok problem yaşanıyor..Zamansızlık nedeni ile teknelerinin bakımını yapamıyorlar; tatil için ayırdıkları zamanın bir bölümü tekneyi açıp kapamaya ,hazırlamaya harcanıyor. Bu, aile içinde sorunlara neden oluyor. Tekne, bütün tatillerin geçirileceği zorunlu bir mekan haline geliyor ve bir süre sonra bu durum aile bireyleri arasında başka tartışmalara neden olabiliyor..

Zaman kısıtlı olunca alınan keyif kısıtlı oluyor ve bu durumda maliyetler göze batıyor. Birim zevk başına ödenen para çok fazla olmaya başlıyor..

33 ft üzeri bir gezi teknesinin, yıllık kullanım, bakım ve korunma maliyeti 9/10 bin YTL sınırına dayanıyor..Bu teknenin (minimum) bedeli olan, yaklaşık  120.000 YTL'nin alternatif getirisi ise 15.000 YTL dolayında oluyor. Böylece, böyle bir tekneyi tutabilmenin  yıllık minimum bedeli 25.000 YTL dolaylarına tırmanıyor.. Teknelerine aşkla bağlı çok sayıda korsanı, bu iğrenç matematik rahatsız edecek ve “sen ne biçim denizcisin bu işin finansal boyutu broker kafası ile hesaplanır mı?” diyerekten üstüme yürüyecekler. Ama n'apalım, hepimiz paraları kazıyarak topluyoruz.. Bazen de gerçekçi olmak gerekiyor..

Şimdi bir an için “sahip olmak” fikrini bir yana bırakalım ve işin, sonuçta “deniz üstünde keyif” almak tarafına odaklanalım..  Yukardaki hesaba dönelim ve tekne almadığımızı düşünelim..Paramız bankadadır ve faizi cebimizdedir. Yıllık masraf ta cebimizde kalmıştır.. Bu yukarda 25.000 YTL olarak hesaplanmış meblağdır.. Tam donanımlı 34 Ft bir tekne yüksek sezonda haftalık 2.500 YTL ye kiralanabilecektir..Bu 10 hafta boyunca tekne kiralayabilmek anlamına gelmektedir ki, aslında bunun çok daha üstünde bir kiralama da yapılabilir..Bizim zaten 2 haftamız vardı gezebilecek; artan para bankadaki paranın üstüne konularak, bol zamanımızın olacağı günlerde alacağımız tekne için fonlanabilir..

Bu durumda istediğimiz limandan çıkabilir, tekneyi istediğimiz limanda bırakabiliriz..Her yıl başka bir tekne kiralayabiliriz. Kiraladığımız tekneye gelen dostlarla  bedeli paylaşabiliriz..Yolculuk sırasında her an arkamızda güçlü bir destek olur..Herhangi bir çapariz çıktığında tekneyi orada bırakıp yeni bir tekne ile yola devam edebiliriz.. v.b v.b...

Sonuç olarak şunu söyleyebilirim: Yeterince çok param yoksa  ve yılda 100 günden daha az tekne üzerinde yaşayacaksam almam kiralarım..

Kabul faydacı bir zihniyet ama başka türlüsü bence kıyım oluyor..Hadi parçalayın beni..Ama ilk taşı, bir gün, bir defacık bile  “bıktım lan bu işin derdinden masrafından”  dememiş biri atsın..





*

    H. E.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #18 : Aralık 21, 2008, 22:35:24 »
Yalnız gözden kaçırdığınız şöyle bir nokta var;
Trafik, iş stresi, abuk-sabuk adamlar ... Hepsi üstünüze üstünüze geliyor ve tekneye çıkıp halatları çözünceee.... sürpriz, İstanbul bitiyor. Bir anda kimse size erişemez oluyor. Şahane bir silueti seyrederek suyun üstünde kaymaya başlıyorsunuz. Bunu yapabilmek için o 25.000 YTL ödeniyor. Kalp durduğunda şok cihazını hazır bulmak için ödeniyor bu paralar.


*

    s.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #19 : Aralık 21, 2008, 22:42:25 »
şu kalp durmak şok cihaz konusunu annamadım valla. Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

*

    M. Ç.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #20 : Aralık 21, 2008, 22:46:01 »


HknE, bence İstanbul o zaman başlıyor.

İsteklerle olanakları denk getirme meselesi bu. İstanbul'da olup denize çıkmak için 33f şart mıdır? Mayıs 2007'ye kadar home-office çalışıyordum, ev marinaya bisikletle 8dk. Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap donanımlı $12.000 gibi bir maliyete edinmiştim ve Ocak 2008'de satmama kadar marinaya 16m2 üzerinden ödememe karşın son ödediğim yıllık kira bedeli 2.000YTL'nin biraz üzerindeydi. İlk iki sene hiç yoksa yılda 200 gün tepesindeydim, ama işim gereği iki-üç günden uzun İstanbul'dan ayrı kalmam mümkün de değildi. Çok para yoktu ama iş de düzensizdi ve saatten/günden bağımsızdı.

Şu an aynı tekneyi elde tutmak (FB marinaya bağlı kalması ve konuşulan fiyatların uygulanması kaydıyla) yıllık 6-7000YTL'yi bulurdu ki bu durumda cidden 33f almak lazım, hiç olmazsa kira boşa gitmesin  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Maalesef ülkemiz birkaç yıldan uzun (ve sağlıklı) planlar yapılamayacak kadar belirsizlikler ve istikrarsılıklarla dolu...
*

    C. B.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #21 : Aralık 21, 2008, 22:53:47 »
Hedefimizi bir gezi teknesi olarak belirlediğimizi hatırlatmak isterim..Bir "day sailer" başka bişi tabiki..
2 saatliğine de, bir hafta sonu içinde denize çıkabilirsiniz.. O zaman akıllar değişir..Maliyetlerde..O başka bir keyif hali olur..
*

    A. S.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #22 : Aralık 21, 2008, 22:58:07 »
 Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Tüm mandalina bahçelerinin yakışıklı Baron'u ;

asla sizi parcalamayı düşünmeyiz. Niye parçalayacağız hem ?
Hesap yapmayı bilip ; gözümüzü açtığınız için mi ?

Yine de size cevap vermeye çalışayım ; bu ''kazmalığı'' niçin
yapıyoruz diye...( Yıllar ama yıllar evvel iş hayatında Junior
Bilmemnehedesi iken, bi seminere gitmiştik. Orada bize müzakere
tekniklerini öğretmeye çalışmışlardı...Aklımda ''sert '' ve etkisi zayıf
'' soft'' argümanlar konusu kalmış...)

İşte bula bula anca bulabildiğim ''soft'' argümanlar :

1 ) Bir şeye sahip olmanın o ''ilkel'' hazzı kiralamakta olmass...Yani kiralık nesne benim
     bir parçam, kızım, göz bebeğim olmaz, o tekneden inerken aklıma onu öpmek gelmess...

2 ) Hele benim gibi uzun / orta ve kısa vadeli plan yapmakta son derece başarısız biri
     için, ne zaman, nerede tekneye bineceğimi, gezeceğimi öngörebilmek mümkün değil.
     Halbuki kayığım her zaman marinada beni bekliyor. Gecenin 01'inde aklıma yelken edip
     kalkıp gitmişliğim, açıp keyfetmişliğim vardır.

3 ) Kendi kayığım ya zaten bana özeldir, ya da zaman içinde gittikçe şahsileşir, benim
     içinde kendimi en rahat hissedeceğim hale dönüşür ( hani köpekler yaşlandıkça sahiplerine
     benzer derler ya ; ööle bişiy )

4 ) Kendi kayığıma bindiğimde zayıf ve kuvvetli yönlerini ezbere bilir, denize ona göre çıkar,
     asla bilinmezlikten, tanımamazlıktan dolayı bir endişe duymam.

5 ) Teknem olmazsa muhtemelen marinadan, barınaktan da uzak olacağım. Halbuki marina
     dostlarım benim için tekne kadar önemli. Ben bunu bir koca haftadan sonra güya teknemi
     yoklamaya gittiğim marinada, 3 ahbap teknesi dolaşıp, gece yarısı kendi teknemin önünden
     hiç geçemeden eve yollandığım pek çok hafta sonu yaşayarak anladım.

6 )  Zor kazanıyoruz. Yarın belki daha da zor kazanacağız. Emekli olduğumuzda ise standardımızda
      esaslı bir düşüş daha yaşayacağız...Ama askerlik öncesi, askerlik sonrası şu kadar senedir
      hiç ara vermeden durmaksızın çalışmışsam, kendimi şımartmak için bir şey yapma hakkına da
      sahibim. Bu bir otomobil olsaydı, onun değer kaybı tekneyle kıyas edilmez derecede çabuk ve
      yüksek olacaktı...Tekne değerce o derece hızlı aşınmıyor ; hatta bakımı ( yani masraf ! ) iyi
      yapılmışsa, bir yaştan sonra hiç değer kaybetmiyor.
      Yani hayat da da hep yatırım ve ileriyi düşünmekle geçerse, iyice sevimsizleşecek.  

7 )  Tekne evinizden sonra ( ve bence bir yazlıktan da önce ) en çok vakit geçirebildiğiniz yer.
      Haftasonu teknecisinin bile bir hafta sonunda 10 - 20 saati rahatlıkla teknede geçebilir.
      Bu bir senede önemli zaman eder.
      Tekne yerine antika otomobilim, bir küçük uçağım veya tablo koleksiyonum olsaydı, onlarla
      bu zamanı geçiremezdim. '65 model nefis bir Mustang'ım olsa, hafta sonu onu Boğazda bir
      yere park edip, 8 saat içinde oturamam ki ?

8 ) Unuttum...( vardı aklımda bişiler ; uçtular ) Bulursam yazarım yine.

Gördüğünüz ve benim de kabul ettiğim gibi ; argümanlarım karşı konulmaz sağlamlıkta değiller,
ama gayetle '' insana , denizciye mahsus''lar deyu diye düşünürüm...

Hoşçakalınız Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    C. B.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #23 : Aralık 21, 2008, 23:06:40 »
Ali San üstadım;
Taş gibi argümanlar..
Sahte alçak gönüllülük yapmayınız.. Sizin ciğerinizi okuyorum bilesiniz..
Çok güzel anlatmışsınız..Bence "bir tekne sahibi olmak neden çok zevklidir" diye bir topikte açabiliriz bu yazıya dayanarak tabii genişletmek şartı ile..
Elinize sağlık..
Ama hep dediğimiz  gibi seçimler.. seçimler..
*

    A. S.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #24 : Aralık 21, 2008, 23:58:38 »
 Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Efem, ciğerimi okuduğunuzun farkındayımdır...
Ama inanınıss bu beni asla korkutmuyor , telaşlandırmıyor.
Çünkü tüm zıtlıklarımıza rağmen, fena halde birbirimize benziyoruz.
Bundan büyük memnuniyet duyuyorum.
 Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Sureti yanda görülen şeytan'ın bir gün sizi örneğin harika bir
ahşap yeni klasik, beni de modern plastik ( kevlar plastiği, lütfen ! )
bir Standfast 40' sahibi yapmasını diler ve o gün çok güleceğimi
peşinen söölerim. İçkiler ve ortaya ıstakoz benden ossun o gün !

Hörmetlerimle,
*

    A. S.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #25 : Aralık 22, 2008, 00:04:22 »
Düşündüm de...Müşkülat yaratmaya gerek yok.
Yani ısrarım ille Standfast değil ; Finngulf 40 Racing de olur...

*

    A. S.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #26 : Aralık 22, 2008, 00:15:49 »
Heeee....Sekizinci argümanımı hatırladım şinci.
Bi Amerikalı tekne delisi varmış ABD'nin doğu kıyılarında bi yerde ; 7-8 tane klasik teknesi, bir kaç yarış yatı filan olan. Ama amcam accık da sıyırmış olduğundan herhalde ; özellikle o ahşap klasikleri saklamak üzere,
kapalı ve klima kontrollü bir '' tekne garajı''na da sahipmiş. Tabii bu durumda bir süre soona şanının yürümesi
ve alay konusu olması kaçınılmaz olmuş.

Amcam da bir amerikan yat dergisine verdiği ropörtajda konu buraya gelince benim unuttuğum 8. argümanı
patlatmış :
'' Benimle dalga geçildiğini biliyorum. Ama beni kafaya alanların hiçbiri hayatlarında tekdüze yağan bir yağmurun
ahşap güverteye vurduğu sırada teknelerinde yataklarına uzanıp güzel bir öğle uykusu uyumamışlardır . Ben de
onlara acıyorum ''.

Yüzde yüz haklı. Tek problem bizden farklı olarak dolar milyoneri olması.
İşin şu yönünü de halledebilseymişiz ?
*

    C. B.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #27 : Aralık 22, 2008, 10:46:06 »
Yüzde yüz haklı. Tek problem bizden farklı olarak dolar milyoneri olması.
İşin şu yönünü de halledebilseymişiz ?

Yeeesssss!!!!
Zurnanın zırt dediği ve bütün tartışmalarımızın başladığı nokta budur.....

"Sonsuz ihtiyaçların, sınırlı olanaklarla karşılanması" durumu yani...

"O yağmurda , o güvertenin altında, odunları mis gibi ıslak sedir ağacı kokan  o ahşap  kamaradayız..   
Kapının öte yanında teknenin salonunda, E.fitzgerald canlı canlı unplogged söylerken, Armstrong ve bir perdesiz gitar ona eşlik etmektedir.
Rita Hayword'la halvet olmanın sonrasında, 7 yıldızlı bir V.S.O.P courvoısıer yudumlar ve cohıbo tütününü ciğerlerimize çekerken kıç palamarlarının hafiften duyulan tatlı gıcırtısı fonda nerede olduğumuzu hatırlatmaktadır..

Kim istemez böyle bir GeKo gezi anısı yazısına başlamak..

Ama işte geçekler .. Yanlız gerçekler.. Sadece gerçekler...Yapabileceklerimiz, yapmak istediklerimize karşı..


 
*

    A. E.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #28 : Aralık 22, 2008, 10:50:59 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
[sildim]
Rita Hayword'la halvet olmanın sonrasında,
[sildim]
 

Aha gelio terlik Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    E. O.

Ynt: Benim Teknem
« Yanıtla #29 : Aralık 22, 2008, 11:08:09 »
"İnsanlar ikiye ayrılır, denizciler ve olmayanlar.
Denizciler üç e ayrılır, karadakiler, limandakiler, denizdekiler.
Karadakiler, hayallerinde yaşatırlar, heyecan duyarlar, imkân olursa yaparlar.
Limandakiler, büyük çoğunluk, güvensizlik taşırlar.
Denizdekiler, şövalye ruhuna sahiptirler"


Bu yazıyı geçmiş günlerin birinde yelkenci sitelerimizden birinde okumuştum...