0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    M. B. A.

Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Her şey sen doğduktan sonra ters gitmeye başladı. Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Hiç böyle düşünmemiştim Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


*

    M. T.

Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Şimdi tüple dalanlar zıpkın kullanmıyor diye biliyorum. Yanlış mı biliyorum acaba?
Tuple zipkin yasak bildigim kadari ile Nedim abi


*

    Ü. S.

Biriki küçük hata vardı.  Düzeltilmiş son hali budur.  Dr. Güngör güven 1967 yılında bildiğimiz ilk zıpkıncı kaybıdır.
eskilerden duyduğum kadarıyla Tuzladaki olaydan bahsedeyim.
Rahmetli Doktor Güngör Güven bu kazaya kadar hafta sonları tuzlaya gelir scuba donanımı ile yerel balıkçılardan bir tekne kiralar ve fener adasının İstanbul yönünde olan kayalara dalıp yiyeceği kadar balığı zıpkınla avlayıp dönermiş. O zamanlarda gene böyle bir çarşamba günü şu an oda rahmetli olan Kambur Kenanın teknesi ile yanlarına Güngör Güvenin 2 oğlu da olmak üzere açılıp aynı yere dalışa giderler. Scuba donanımı ve zıpkınını hazırlayıp dalar ve sonrasında bu üzücü olay gerçekleşir. O zamanlarda her türlü sinarit, mercan, kılıç gibi şu anda olmayan türler ve baltabaşlarında 5-6 kilolukları mevcutmuş.
Cam gibi gözüken suda bir anda fokurdamalarla beraber kanda görününce teknedeki çocukların halini bir düşünün.
Sonrasında Rahmi Koçunda aralarında olduğu bir gurup dalgıç yaptığı aramalarda rahmetlinin bedeninden yalnızca elini, yırtık elbisesini ve maskesini bulabildiler. Köpekbalığı iri yelesiyle tuzla sahilindede dolaşıp çevreye korku salmıştır. üzerine boşaltılan 1 şarjör tabanca mermisinide iplemeden uzaklaşır gider.
Şu anda o kaya "doktorun taşı" diye anılmaktadır. 15 metre giden mera bir anda taşlarla karışıp 30 metrelere düşüyor böyle bir bölge. Oraya nadiren yaptığımız dalışlarda zaman zaman o korkuyu bizlerde hissederiz.

Sonrasında ülkemizde ilk kez zıpkınla balık avı yarışması Doktor Güngör Güven adına Tuzlada yapılmıştır. müsabakada Yılmaz Aygün şampiyon olmuştur.

Merhumun bedeninden sadece eli olduğundan cenaze töreni tartışmalı yapılmıştır. Saldırıya uğradığı yere temsili bir mezar taşı olarak 0.5*0.5 m. civarında bir küp taş blok  sualtına arkadaşlarınca hazırlanıp bırakılmıştır.
sonrasında merhumun eşi ve bir gurup arkadaşı her ölüm yıldönümünüde o bölgeye gidip suya hazırladıkları çelenki bırakıp "temsili mezarı" ziyaret eder olmuşlardır.
Mezar taşını pek bilende yoktu birkaç kez bölgere yaptığım dalışta orda olması garibime giden taşı yaşı büyük balıkçılardan biri olan Haydar Mustafaya bahsedince anıt mezar olduğunu o söyledi. 

O yıllarda Tuzlada fokta mevcuttu; beyaz köpekbalığının en önemli besin kaynağı olan fokları izlemiş olması ihtimal dahilindedir.
Tuzlanın en eski balıkçılarından rahmetli Şaban reisle yaptığım sohbette o yıllarda köpek balığınında para ettiğinden parekete ile köpek balığı yakaladıklarınıda söylemişti.
Ancak irileri çoğu zaman oltayı ve pareketenin ana ipini kopardıklarından parekete hasar görüyormuş.
Birgün askeriye uçağı hedef planör çekerken kullandığı çelik tel uçaktan kopup denize düşüyor ve Şaban reiste bu telin yeterince sağlam olduğunu düşünüp pareketede kullanıyor. Ve bu pareketede oltayı ısırıpta değilde çelik tele bir şekilde dolanarak Tuzlada o güne kadar yakalanan en büyük köpekbalığı yakalanıyor. Anlatılan balık büyük ihtimal büyük beyaz. Çünkü bu sularda sırtında yeleli büyük camgözler bulunmuyor.
Bunun dışında tuzladan her yıl 1-2 büyük camgöz çıkar fakat bunlarda 4 metreyi aşan yok gibidir daha büyüğüde olabilir ancak ağa vurmuyor yada vursada ağı parçalayıp gidiyor. Bu balıklar derin sulara atılan mezgit ağlarından çıkarlar ve sırtlarında yele(sırt yüzgeci) yoktur. Oysa yakalanan balık 6 metre civarı ve sırt yüzgeçli ve boyuna görede oldukça kalın imiş. Bu tanım sadece büyük beyaza uyuyor.
Tuzla sahilinde görülen büyük köpek balığının yeleli olduğundan ve Güngör Güveni parçalayanında yeleli olduğundan bahsedilir. Yani nadirende olsa o yıllarda büyük beyazlar Tuzla sığlıklarına kadar giriyorlarmış.
Çocukluğumuzun geçtiği Tuzla sahillerinde 70 li yıllarda her büyük lodosun ardından sahiller yarı baygın yada ölmüş şekilde karaya vurmuş yüzlerce köpekbalığı olurdu.

1970 sonrası büyük beyazı yörede gören olmamıştır. Yakın dönemde ağlardan çıkanlar en az 100 metre derinlikte olan dip camgözleridir.
Şaban reisle yaptığım o sohbetten biriki aklımda kalanda o yıllarda attığı bir ağdan 90 istakoz çıktığı ve diğer bir ağı ise kaldırırken ağın tamamen parçalandığını ve etrafta üzerinde ağ parçalarıyla 10 ar kiloluk mecanların yüzdüğünü unutamadığını söylüyordu. Yani binlerce mercan ağı paramparça etmiş üzerinde ağ parçalarıyla 20 ye yakınını çevreden topladığını söylemişti.
Ve motorunda olmadığı o yıllarda Tuzlada tutulan deniz mahsulleri kürek gücüyle adalara yada İstanbul haline ulaştırılırmış.
Ne günlermiş... Eskileri yakaladığınızda biraz kurcalayın bakın neler çıkacak.
Güngör Güveni rahmetle anarken Allah böyle üzücü olaylardan herbirimizi korusun.
Güngör Güvenin ölümünün bir kısım insan ise dinamitten olduğunu söylüyor. Buda bir görüştür. Çünkü köpekbalığının bir insanı bu kadar parçaladığı görülmüş bir durum değildir. Vucuttan sadece bir el bulunmuştur. Dalgıcın üstünde balık taşımaşı ve çevrede beyaz köpekbalığının besleneceği kadar fok olmaması belkide bu sonucu getirdi bilemeyiz. Belkide vucudun ana kısmı o zaman dalgıçların dalamıyacağı bir derinliğe yada başka bir yere akıntıyla sürüklendi.
Halkın söyledikleri bunlar. Birde o zamanlar buralarda dalan, bu spor henüz "elit" iken yapan iki değerli insanın birbirinden farklı iki görüşünüde "sualtı dünyasından" alıntı iki farklı bölümle sizlerle paylaşmak isterim.
Giovanni Calich:
Burgazada 1929 doğumlu Coni Calich, dalmaya 10 yaşında başlamış. Calich, maske ve paleti Türkiyeye ilk getiren kişi. Adalar su sporları kulübünün kurucusu. Lakabı ise "şnorkelci coni"
röportajda şunları söylemiş.
Ben dinamit yüzünden olduğuna inanıyorum. Doktor Güngör Güven yıllar önce Tuzlada dalarken ölmüştü. Yalnızca elbisesinden bir parça, ezilmiş maskesi, tüpü, ağırlığı ve dört el parmağı bulunmuştu. Bunun bir köpekbalığı vakası olduğunu söylediler ama ben orada atılan bir dinamit yüzünden öldüğünü düşünüyordum. Çünkü köpekbalığı olsaydı neden elbisesindenbir parçayı bulsunlar. o basınçta elbisenin çıkması mümkün değil. Hayvan çekirdek yer gibi bu parçayı tükürdümü?
Bu gerçekten çok ürkütücü bir olaydı. Ben bu olaydan sonraki cumartesi günü korkumu yenmek için oraya gittim; ve daldım. Bu korkuyu yenmek çok önemliydi. Bende üzerine gittim. İlk gece dalışını yaptığımdada dibe inip fenerimi söndürmüştüm. Sonsuz bir karanlıktı, o zaman ölümü hissetmiştim. tekrar yaktığımda ise sanki yeniden doğmuş gibi olmuştum.
Güngör Güvenin öldüğü yer gerçekten balığın çok bol olduğu bir yerdi. Oğlumu her sene düzenlenen yarışmalar için o kayaya götürdüm. Roberto (coninin oğlu) 1979 yılında Güngör Güven taşında sekiz lipsoz vurararak hem sualtı zıpkınla balık avlama yarışmasında birinci oldu hemde Türkiye şampiyonu oldu.

Zareh Magar:
Zareh Magar ilk dalıcılarımızdan olmasının yanısıra Türkiyenin ilk sualtı fotoğrafçılarından. İlk sualtı fotoğrafını 1958 de çekmiş.

Röportajda şunları söylemiş.

1967-68 yıllarıydı. Tuzlada belçika sualtı federasyonundan bir bayan ve eşi ile dalıyorduk. O gün denizde anormal bir hareketlilik vardı. Sanki balıklar aşağıdan yukarıya çıkıyordu. Hatta belçikalı bayan "burası kızıldenizmi kuzum nasıl bu kadar bolluk oluyor?" dedi. "banada öyle geliyor ama nedenini bilmiyorum" dedim. Doktor Güngör güven bizden 50-60 metre açıkta dalıyordu. Sonra biz dalışı bitirdik, çıktık. Kambur Kenan diye bir balıkçı vardı. "doktor bey yardım" dedi, "güngör beyin kabarcıkları yok oldu" ve bir yarım dalış elbisesi gösterdi. Elbisenin üzerinde baklava baklava diş izleri vardı. Şöyle bir baktım, "evet, ne düşündüğünü biliyorum ama inip bir bakmamız gerekli. belki bir yere sıkışıp kalmıştır." dedi. çocuklarda ağlamaya başladılar. "ne olur babamızı kurtarın" diye. Biz kalktık gittik hatta Belçikalı çiftin arasında bir tartışma oldu. Adam eşinin dalmasını istemedi. Bunun üzerine eşi madam rose "beraber daldık, doktoru yalnız bırakamam bizimde gitmemiz gerekli yoksa boşarım seni" dedi. Aşağı yukarı 43 metreye daldık. Sonraları doktor bomba atıyormuş gibi söylentiler çıkarttılar. Ama hiçbiri doğru değil. Bomba atılmış olsa etrafta balık ölüleri ve bulanıklık olurdu. Oysa öyle bir şey yoktu. Ancak ağırlık kemerini ve maskesini bulduk. maskesi çatlamıştı. Belliki üzerine büyük bir basınç gelmişti. Tüpü yoktu. sonra Aya Yorgi burnunda bulundu. Birde sol elinin 4 parmağını buldular.
Aslında Güngör Güven çarşamba günleri hiç dalmazdı. Cumartesileri dalardı. Ogün çarşamba günü dalmıştı. Bunada bir rastlantılar zinciri sebep olmuştu. Nejat Eczacıbaşı yakın dostumdu. Ona uzun zamandır bir balık sözüm vardı. Tuzlada 12-13 metrede uzun bir etek vardır. İşte orada 8 kiloluk bir sinarit vurmuştum. Nejat beye telefon ettim "istediğin balık hazır" diye "görüyormusun yine şansım yok. Bu akşam Almanyaya gitmem gerekiyor. Sen onu bir tanıdığa verde bana yine bulursun" dedi. Düşündüm bizim amerikan hastanesinde Erdoğan adaş diye bir ortopedist bir arkadaş vardır. Ona telefon ettim " sana 8 kiloluk bir sinarit versem sevinirmisin" dedim. "şakamı ediyorsun bu akşam Güngörler yemeğe gelecekler" dedi. "nerede vurdun?" dedi. "uzun etekte" dedim. o gece Güngör Güvene anlatmış oda inanmamış. "12-13 metrede sinarit olmaz. Ben biliyorum onlar mercan kayasına dalıyorlar. Çarşamba günü bende gidip onları takip ederim" demiş. bende hep çarşamba dalardım. O gün birlikte açıldığı balıkçı Kambur Kenan gelip "bu gün sizin misafiriniziz" demişti. Doktor Güngör Güvenin birde alışkanlığı vardı. Yarım elbise giyerdi. Köpek balığındada daltonizm vardır. Hem siyah hemde hareket eden birşey görünce saldırır. Bir gün evvelde pendikten Hasan Bravo diye bir balıkçı, akşam ağları toplarken suyun yüzüne çok büyük bir kütle çıkmış. Arkadaşlarına "sakın ses çıkarmayın, canavar çıktı" demiş. Sonrada dili tutulmuş. O gün bu gündür adamcağız konuşma güçlüğü çeker.
Güngör Güven için öldüğü yere bir lahit bırakmıştık. Arada sırada gidip üstündeki yosunları temizlerdik. Ama artık kimse ilgilenmiyor. yerini benden başka kimsede bilmiyor.
Diye bitirmişki sadece son cümle hatalı Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Hazırlayan Ünsal Sezer
Emekli Albay Tarık Var dan edindiğim o yıllardaki Hayat mecmuaları ve eski balıkçılardan tekrar dinlediklerimle en güncel hali budur.


*

    H. E.

Hocam! Kendinizi tanıtın lütfen balıklama dalmadan önce Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


*

    H. E.

Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Biriki küçük hata vardı.  Düzeltilmiş son hali budur.  ...

Hazırlayan Ünsal Sezer
Emekli Albay Tarık Var dan edindiğim o yıllardaki Hayat mecmuaları ve eski balıkçılardan tekrar dinlediklerimle en güncel hali budur.

Çok teşekkürler. O anıt mezar, lahit, kübik taş... Onu bulup yosunlarını temizleyelim.

*

    Ü. S.

Yardımcı olurum yeri konusunda.  Hatta müsait olursam bende dalarım.  Akıntılı bir meradır genelde.  Suyuda yazları pistir.  Sonbahar dalışa en uygun zamandır orada Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap  Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    Ü. S.

İlk resim kaza sonrası güngör güvenden arta kalıp bulunanlar.
Sonraki şaban reisin yakaladığı köpekbalığı.
*

    Ç. Ş.

Daha önce paylaşıldıysa tekrar için özür dilerim, çok değerli bir çalışma bence,

Hakan KABASAKAL a emekleri için teşekkürler.

Türk sularında köpekbalıkları,
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    Ç. Ş.

Öldükten sonra bile insanların elinden kurtulamayan hayvanlardan biri.

Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap