0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    M. Ö.

Ynt: deniz/yelken kitaplarımdan rastgele seçmeler..
« Yanıtla #15 : Ocak 05, 2011, 21:41:11 »
Nilüfer korsaniçe;
İnanıyorum ki her bir  kitapta  tekrar tekrar  okunacak bir dolu hikaye var.
Elinize sağlık.
Teşekkürler.


*

    N. Ö.

Ynt: deniz/yelken kitaplarımdan rastgele seçmeler..
« Yanıtla #16 : Ocak 05, 2011, 23:38:34 »
Denizde Yaşamak – Meriç Köyatası

            Teknelerde metal aksamın tuzlu sudan etkilenmeyip paslanmaması için krom kullanılır. Kromun da iki cinsi vardır. 304 krom ve 316 krom… Teknede kullanılan 316 kromdur. Paslanmaz, tuzlu suya ve rutubete dayanıklıdır.
   Allah gani gani rahmet eylesin…mekanı cennet olsun.tertemiz yüreğindeki coşkulardan fışkıran bestelerini, kadife gibi sesiyle söyleyen Fikret Kızılok’da, son zamanlarında her şeyi bırakıp teknede yaşıyordu.kendisiyle röportaja gelen bir gazeteciye, “teknedeki kadın 316 krom gibi, tuzlu suya ve denize dayanıklı paslanmaz olmak zorunda, yoksa bu iş gitmez” demişti.
                 Sayfa 55

Deniz huzurdur…
Deniz mutluluktur…
Deniz yaşamın farkına varmaktır…
İster bir teknede yaşamayı, ister bir kıyı kasabasına yerleşip günübirlik denizlerde dolaşmayı seçin, biz deniz insanlarının, Sadun Boro’dan öğrenip kendi aramızda söylediğimiz temenni sizler içinde tekrarlanacaktır.
Omurganızın altında yeteri kadar su…
Pruvanız neta…
Rüzgarınız kolayına…
Denizleriniz sakin…
Neşeniz daim olsun…
                  Sayfa 128 


*

    C. D.

Ynt: deniz/yelken kitaplarımdan rastgele seçmeler..
« Yanıtla #17 : Ocak 06, 2011, 00:52:10 »
bu güzel alıntılar için çok teşekkürler...


*

    A. M.

Ynt: deniz/yelken kitaplarımdan rastgele seçmeler..
« Yanıtla #18 : Ocak 06, 2011, 02:43:23 »
Cedavili Riyaziye(Askeri Deniz Matbaası basım yılı1944) sahife 17.
Kutup yıldızının semti.-(Nücumi vakit) e göre hesap edilerek bu cetvelde yazılan hakiki semtlerin kullanılması ile kutup yıldızı,münasip bir irtifada göründüğü zaman pusula hatasının  tayini için kullanılır.

17.Sahifeden bir misal:
Şimali arz: 45 derece ,Nücumi Vakit: 21h 40m iken  semt açısına 1.5 derece şarki  tatbik edilir.
*****
Yani, 45 derece enleminde saat 21:40 da kutup yıldızını pusulamızda 358.5 derecede kerteriz ediyor isek pusulamızda hata yok demektir..(Bulundugumuz bölgede mutlaka bir dogal sapma etkisi vardır ve en başta göz önüne alınması gerekir. Hesaplamada bu etkiyi sıfır kabul ettik. )

Bu cetvel,5 ila 65 derece kuzey enlemleri arası için yapılmış bir cetvel. 24 saatlik zaman dilimi içinde, kutup yıldızının, bulundugumuz enlemde gerçek kuzeyden sapma açısını gösteriyor. Sapma,Oglen ve gece yarısı sıfır dereceye yakın iken sabah saat 7 ila 8 arasında ''eksi 2 derece'', aksam 19:00 ile 20:00 arası ''artı 2 derece'' oluyor...

Biraz romantizmi bozdu sanki ama en azından kutup yıldızının bile acıık bir kusuru olduğunu ogrenmiş olduk..



*

    N. Ö.

Ynt: deniz/yelken kitaplarımdan rastgele seçmeler..
« Yanıtla #19 : Ocak 06, 2011, 23:03:21 »
Merhaba Denizci – Haldun Sevel

O günlere ait anonim olmuş Balıkçı (Halikarnas) sözleri vardır.
“Dünyanın sisini pusunu ne temizler? Poyraz bir, Balıkçı’nın merhabası iki…”
“Eloğlu bahçeyi alır çekirdek vermez, Balıkçı çekirdeği alır bahçe verir…”
“Sözün rengi olsa Balıkçı’nın ki mavi olurdu…”
“Balıkçı yosun, pas ve para tutmaz…”
“Anadolu gibi yurdun olsun, Balıkçı gibi dostun…”
“Ne mutlu ki Balıkçı’ya Anadolu’su; ne mutlu Anadolu’ya ki, Balıkçı’sı var…”
                     Sayfa 26
           Deniz yaşamı, büyük ve lüks tekneler hariç, sanıldığının tam aksine, kara yaşamından ucuzdur… tabii çok daha fazla beceri ve kültür birikimi ister, fakat çok daha huzurlu, dingin ve sağlıklıdır.
           Mutluyum; denizlerde, yaradılışın baş eserleri arasında geçen, sınırsız ve durmadan değişen ve cennet koylardan koylara devam eden, sevgiliyle sevgi dolu bir hayatta, insanın mutlu olmaması mümkün mü?
                      Sayfa 30

*

    N. Ö.

Ynt: deniz/yelken kitaplarımdan rastgele seçmeler..
« Yanıtla #20 : Ocak 07, 2011, 12:15:45 »
Yol – Ayça Kirişçioğlu
 
            On iki yıldır dünyayı Peregrine adındaki teknesiyle dolaşan komşumuz jean ile arkadaş olduk. Jean altmış dokuz yaşında ve tek başına çıktığı dünya turunu San Francisco’da bitirecek. Hayali yetmişinci doğum gününde Golden Gate’in altından geçmek ve eve dönmek… hani bize çılgın gözüyle bakanlar için iyi bir örnek olabilir diye Jean’in durumunun özellikle altını çizmek istiyorum. Adam diyorum ki yetmişinde tek başına dünya turu yapıyor. “Yaşlıyım, hastayım, bizden geçti artık.” Bu laflar yok.
                     Sayfa 75
            Bütün gece, fırtına tüm hızıyla devam etti. Cebelitarık’tan Kanarya Adaları’na inerken, dikkat edilmesi gereken çok önemli bir konu var. Atlantik Okyanusu, Fas Kıyıları’nda bir anda sığlaşıyor. Fas Kıyıları’na yakın gidildiği zaman, binlerce metrelik derinlikten gelen okyanus, sığ yerlerde dev dalgalar oluşturuyor. Bunun çok tehlikeli olduğu konusunda uyarılmıştık. Bir fırtınaya yakalanma durumunda, son yapılması gerekenin, kaçmak için Fas’a sığınmaya çalışmak olduğunu pek çok yerden duyduk. Mümkün olduğunca bu bölgeden uzak kalmak ve açık denizde seyir etmek en doğrusu.
                     Sayfa 81
            Başımıza neler gelmedi ki? Yolda ilk haftamız dolmadan, otopilotumuz kendi kendine “mola” vermeye karar verdi. Her şey gayet yerinde seyrederken, bir anda rüzgarda, yelkenlerde bir anormallik hissediyoruz. Bir bakıyoruz ki otopilotumuz kendine bizimkinden başka bir rota çizmiş! Bunu öyle sadece boralarda falan da yapmıyor. Aklına esince yapıyor… bu yolda ona güvenemeyeceğimiz kesin.
                      Sayfa 112
*

    O. B.

Ynt: deniz/yelken kitaplarımdan rastgele seçmeler..
« Yanıtla #21 : Ocak 07, 2011, 12:38:28 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Biraz romantizmi bozdu sanki ama en azından kutup yıldızının bile acıık bir kusuru olduğunu ogrenmiş olduk..
Kutup yıldızı Dünyanın tam ekseninde değildir. Öyle olsaydı eğer, bulunduğumuz yerden kutup yıldızının görünen yükseklik açısı bulunduğumuz noktanın tam enlemi olurdu(yine de çok yakındır).

Bulunduğumuz yerde baş parmağımızla kutup yıldızını, işaret parmağımızla ufuk çizgisini gözümüzle hedeflersek iki parmak arasındaki açı yaklaşık olarak bulunduğumuz noktanın enlemini verir.
Kutup yıldızı Dünya ekseni etrafında maksimum 1 dereceye kadar değişen yarıçap etrafında dolaşır. Kutup yıldızının bu küçük daire üzerindeki pozisyonu aynı zamanda bulunduğumuz noktadaki yerel saati belirler.
Parmak veya basit bir aletle kutup yıldızının açısını ölçmeye eskiden "star shooting" derlerdi.
Aşağıdaki resimdeki gibi:
Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
« Son Düzenleme: Ocak 07, 2011, 12:46:20 Gönderen: Orhan Barut »
*

    N. Ö.

Ynt: deniz/yelken kitaplarımdan rastgele seçmeler..
« Yanıtla #22 : Ocak 08, 2011, 01:04:14 »
Deniz Tutkunlarına Tekne Sofraları – Deniz Gürsoy

        Denizcilik bir zamanlar erkek sporuydu. Erkekler teknelerle açılıp yeni kıtalar fethederken, deniz savaşına, balık tutmaya, hatta kayık ya da kanosuna binip nehrin ya da denizin öte tarafındaki ormanlarda avlanmaya giderken kadınlar hep evde bırakılırdı. Yüzyıllar boyunca teknede kadın bulunması uğursuzluk sayıldı.
        Yirminci yüzyılın ortalarından bu yana artık kadınlar da teknede. Hatta çocuklar. Daha da ötesi köpekler. Yani ailece deniz tutkunu olanlar artık hayatlarının bir bölümünü ailece denizde geçirir oldular.
               Sayfa 13
Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,
Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervasız,
Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!...
İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.
                                            Yahya Kemal


   Denizcilere tekneye binerken erzak temininin ne kadar önemli olduğunu Tanrı bile hatırlatmak ihtiyacı duyar. Nuh peygambere gemiye binmeden önce: “…yenilen her yemekten kendine al ve yanına topla ve sana ve onlara da yiyecek olacaktır.” Diye öğütler Tanrı. İnsanlık tarihinin bu denli önemli deniz yolculuğunun sona erdiği gün olarak hem Musevi geleneğinde hem de Müslümanlıkta 10 Muharrem’de aşure dağıtılır. Geminin seyri boyunca erzak ambarından sağa sola saçılmış buğday ve kuru baklagillerden yapılan bu yemek, gemiden çıkanların ilk yemekleri oluverir. Binlerce yıldır konu komşuya o gün anmak için aşure dağıtılır.
      Sayfa 17
        Tekneye en yakışan yemekler kuşkusuz balık yemekleridir.
En iyisi balığın tekneden tutulmasıdır. Eğer tutuyorsanız, size Yüksel Kurtis’in en büyük tüyosunu vereyim. Balığın ağzından oltayı çıkarır çıkarmaz yarı yarıya buz ve su dolu kovaya atın. Buzlu suda balık ölünceye kadar bekletin. Bakın pişirdiğinizde balığınız ne muhteşem bir lezzete kavuşacak.
         Balığı buzdolabına koyup öğün zamanına kadar bekletecekseniz, ayıklayıp deri yüzeyini tuzlayın ve tuzu elinizle her tarafa yayın. Sonra açık karın kısmına hem tuz hem de karabiber sürün. Balıkları buzdolabında böyle bekletin.
        Büyük balıkları fileto yapmaya karar verirseniz, baş ve kılçıklarını balık çorbası yapmak için ayırın.
Hamsi yapacaksanız kılçıklarını atmayın. Onları yarım un, yarım mısır unu, tuz ve az pul biber ektiğiniz karışıma bulayarak kızgın yağda çevirin. Aperatif içki yanında sunabileceğiniz şahane bir çıtır çerez olacaktır.
                  Sayfa 220
   
(kitapta 9 kahvaltılık, 10 soğuk çorba, 12 sıcak çorba, 13 ekmek üstü, 19 salata, 40 soğuk meze, 10 zeytinyağlı, 27 sıcak meze, 5 makarna, 8 makarna sosu, 13 pilav, 12 yumurtalı yemek, 9 sebze yemeği, 24 et yemeği, 4 tavuk yemeği, 30 balık yemeği, 15 tatlı, 11 serinletici içki ve 24 içki, toplam 295 teknede kolaylıkla hazırlayabileceğiniz denenmiş tarif mevcut… arka kapak.)
*

    N. Ö.

Elimin altındaki yelken dergilerinden rastgele seçmeler..
« Yanıtla #23 : Ocak 13, 2011, 14:43:57 »
Yelken Dünyası – Nisan 2010 – Ali San

          Rehber fenerine rota tutarak liman ağzına giren tekne ekibi, birden arkalarında dört metrelik bir dalganın oluştuğunu fark ederler. Bir şey yapabilecek zaman olmadığı gibi, çift dalganın tam Hippopotamus’un kıçında kırılacağını anlarlar. Sonke eşine “tutun!” diye bağırırken dalga tekneyi kaldırır ve yan çevirir. Bir iki saniye sonra her ikisi de suların altındadırlar. Etraflarında sadece kaynayan bir büyük beyazlık vardır. Sönke dümene sarılmışken, Judith anayelken ıskotasına tutunmaya çalışmaktadır. “Tüm gücümle tutunmalıyım” diye düşünmektedir, direk tepesinin suya değdiği anda teknenin 100 dereceden fazla bayılmış olacağını bilmektedir.
          Uzun, korkutucu saniyelerden sonra Hippopotamus doğrulur, ekip suların içinden çıkmıştır. İlk bakışta birbirlerinin teknede olduğundan emin olurlar. Tüm olayın en güzel anı budur. İkinci bakışta armanın yerinde durduğunu algılarlar. Rüzgar gülü windex kırılmıştır, ama o an bunu görmemişlerdir. Hemen bunun ardından fark ettikleri, motorlarının hala çalışmakta olduğudur. Hemen harekete geçip teknenin burnunu açık denize doğru çevirerek tehlikeden uzaklaşmaya çalışırlar…   
                       Sayfa    67

Yelken Dünyası – Eylül 2010 – Evren Ertür

           1950’li yıllardan sonra Akdeniz limanlarında turistik ilk link sefer yapan Devlet Deniz Yolları’nın Ankara Gemisi ve bu geminin efsane kaptanı Şefik Kaptan ile genç yaşımda iken tanışma fırsatı bulduğumda, bana latife ile karışık, “Bak denizci! İstanbul’dan ayrıldıktan sonra yedi fener geç, evli isen nikah düşer, bu işi sağlamlaştırmak için Bozcaada’ya vardığında Aburga Ahmet Dede’ye bir yasin okumak şartı ile” demişti.
            Şefik Kaptan çok dakik ve denizde çok prensipli, hava şartlarını çok iyi değerlendiren, dediği saatte dilediği limana ulaşmakta çok mahir olan biriydi. Bir rivayete göre genelde Karaköy’den öğle saat on ikide hareket ederken gemi düdüğüne bastığında, Karaköy, Eminönü esnafı saatlerini ayarlarmış. Bir sefere çıkarken de yanında gelecek eşini, beş dakika geciktiği için rıhtımda bırakıp yola çıktığı söylenir.
                       Sayfa    56

Yelken Dünyası – Ocak 2011 – Yücel Köyağasıoğlu


   Yıl 1949: Bir Pazar günü, her zaman olduğu gibi Yıldız tam arma, Moda Deniz Kulübü’nün önünden kalkıp Adalara doğru yelkenle seyir ederken, rüzgaraltında gitmekte olan yandan çarklı vapurun iskele tarafından geçerken, nasıl olduysa baş tarafından tam çarkların olduğu yere bindirir. Cıvadrasının ucundaki baş ıstralya çarka dolanır ve koca tekne 90 derece yana yatar. Bir anda ıstralyası kopan Yıldız tekrar dikilir ve düzelir. Fakat üzerinde hiçbir şey kalmamıştır. Baştarafı kırılmış ve pupa direği sakatlanmıştır. Faciayı görüp yardıma koşan tekneler arasında olan İpar yatı, Yıldız’ı yedekler ve Moda’ya götürür. Burada arması sökülen tekne, Fenerbahçe mendireğine kıçtankara bağlanarak kaderine terk edilir. 
                            Sayfa   43
*

    N. Ö.

Ynt: deniz/yelken kitaplarımdan rastgele seçmeler..
« Yanıtla #24 : Ocak 26, 2011, 00:30:39 »
        Siperliğimin kenarından fincanıma yağmur damlaları düşerken en son kara parçasını görüşümün üzerinden kaç gün, kaç saat ve hatta kaç dakika geçtiğini hesaplamaya çalışırken buldum kendimi. Abuk sabuk sayıları birbirine çarpmaktan vazgeçtim, hiçbir anlamı yoktu nasıl olsa. Önemli olan sıcak bir şeylerdi. Sıcak kuru bir çizme mesela. Anlamsız rakamlara satılan UGG denen –ve benim nefret ettiğim- Avustralya çizmeleri geldi nedense aklıma. Evet, şimdi o çizmelere o parayı verebilirim. 
        Yolculuğuma eşlik eden şakacı tropikal squall’lerden biri daha, bir kaç dakika önce tepemden geçip CE yapmıştı. Çok uzaklara gitmediğini biliyorum, uzun ıslak kuyruğu teknemin üzerinden sürtünerek geçiyor. O bana bu kez pek de nazik davranmamış olsa da ben hanımefendiliğimi bozmayarak onu bir anakondaya değil tavus kuşuna benzetiyorum – ki üzerimden bir kuyruk geçecekse bari bu bir tavus kuşuna ait olsun – hayran hayran ışıltısına bakıyorum. Renkli tüylerinden biri rüzgar gülüme takılıp döne döne teknemin içine, yanı başıma düşüyor. Çaktırmadan alıp sırılsıklam montumun cebine tıkıştırıyorum. Bir sonraki squallin sırf bu yüzden bana iyi davranacağını düşünüyorum.
         Amerika’da büyük kasırgalara kadın ismi veriliyor. Ben de üzerimden geçen sert rüzgarlara Shakespeare karakterlerinden isimler vermeye başladım. Az öncekine de, oyunun sonunda; “Bir at, bir ata krallığım” diye bağıran ihtiyar Kral Lear’ın adını verdim.
         Dün ki hırçın, vurup kaçıveren ve sağa sola çarpmaktan her yanımın morarmasına sebep olan dengesiz rüzgara da Hırçın Kız oyununun baş karakterine ait olan Katharina adını koydum. Bu gece bir squall daha gelirse adını Othello koyacağım.
        “Duydun mu kara gecenin rüzgarı!!” diye bağırdım önümde uzanan boşluğa ve boşlukta yükselip alçalan swell’lere. “Sana içiyorum!!” diye fincanımı uzatıp büyük bir yudum aldım ve hemen tükürdüm. Tanrım buz gibi olmuş.
        Dümenin başından kalkmadan termosa uzanmaya çalıştım. Parmaklarım değiyor ama termosu kıstırdığım lastiğin içinden çıkartmak için kalkıp bir iki adım atmam lazım. İmkan yok. Çok ağır bir çuvalım şu an.
“ah! Delirmeyim, delirmeyim, sevgili tanrılar;
Aklımı başımda tutun; delirmek istemiyorum.”

   “Hey Lear, duyuyor musun beni?” diye bağırıyorum kuyruğunun ucuyla hala beni gıdıklayan Kral Lear adını verdiğim Squall’e; “Bunlar benim değil, Shakespeare’in sana söylettiği sözler!”

   Termosa doğru bir hamle daha yaptım. Bu kez lastiğin kopçasına ulaştı parmaklarım. “Birkaç dakika sonra sıcak çay içeceğim.” Dedim kendi kendime “O zaman şu yelkenlere de bir el atar trim yaparım.” Ya da yapmam, bence bunca dengesizlikte gayet iyi gidiyor….

                    sayfa  157

*

    N. Ö.

Ynt: deniz/yelken kitaplarımdan rastgele seçmeler..
« Yanıtla #25 : Ocak 26, 2011, 15:18:05 »
alıntının yapıldığı kitabın adını yazmayı unuttuğum uyarısı özelden geldi ama sanırım genelde yazı çok dikkat çekmedi Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
bu kitabın henüz adı yok... takriben 10 sene kadar sonra tarafımdan yaşanarak yazılacak bir gezi kitabının kurgu demosu sadece Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
dün gece sırılsıklam girdiğim evimde cama vuran yağmur eşliğinde kitaplarımı karıştırırken kurgulandı...
satar mı sizce  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    A. Ç.

Ynt: deniz/yelken kitaplarımdan rastgele seçmeler..
« Yanıtla #26 : Ocak 26, 2011, 15:27:38 »
Şmdilik bir masal kitaı olan eserinizin gerçekleşerek gerçekten yaşanmış bir hikaye kitabına dönmesini bekliyorum.
*

    K. K.

Ynt: deniz/yelken kitaplarımdan rastgele seçmeler..
« Yanıtla #27 : Ocak 26, 2011, 15:37:17 »
Mavi Sürgün- Halikarnas Balıkçısı

İstiklal mahkemesinin verdiği ''Bodrum kalebentliği'' sürgünü olarak aylar süren yolculuktan sonra kah arabayla kah yayan tam da Bodrum a girmek üzereyken...


''En nihayet yokuşun tepesine gelmiştik. Yolcular ‘Neredeyse Bodrum görünecek’ dediler. Yüreğim çarpıyor. Kaç aydır buraya gelmeye çalışıyordum yahu… Tepedeki bir dönemeci dönünce ‘şırrakguuuur’ diye Arşipel’ in koyu çividisi ölçülmez açıklıklara kadar yayılıverdi. Hani büyük camilerde ya da kiliselerde bir din adamı, bir şey söyler de, cemaat o sözü tekrarlar. Tekrarlanan söz en yakınımızdaki binlerce dudaktan, binlerce insan öteye kadar dalga dalga sıcak bir uğultu halinde enginler. Böyle bir güür…r’ler de, secdeye varılışlarla olur. Yalnız burada üstümüzü kapayan bir kubbe değil, bir derinlik var sonsuz. Akşamın çividisinde koyulaşan koca Arşipel -eski deniz varlığını bana öyle bir heybetle bildirdi. Masmavi bir gürleyişti o. Ben diyeyim yüz bin deniz mili, en berrak bir açıklığa uzuyor. Doğduğum tepeden sonsuzluğu seyrediyormuş gibiyim. Güvercinlik Körfezinde de böyleydi. Ama orada, ne de olsa karşı kıyı vardı. Burada göz yaylımına hiçbir engel yoktu.Bakış ufukları belirledikçe adalar, sonra kıyıların denize sarılıp sarlaşmış kalabalık burunları ve koyları.

Bunların ortasında hilal şeklinde iki liman, ortada kaleyi taşıyan yarımada. Doğrusu ben, kalenin kulelerini daha basık sanıyordum. Bembeyaz yükseliyorlar. Yüreğimdeki kaygı artıyor.

Ne de olsa Bodrum adının yüreği sıkan bir karanlığı, bir boşluğu var. Oysa gördüğüm ışık ve berraklık, buğuyu üfüren meltem gibi izbeliği ve loşluğu öylesine sildi ki, hapsedilsem bile, hapishanenin göğü gören bir penceresi, bir kapısı olur diye içim aydınlanıyor. ''

*

    m.

Ynt: deniz/yelken kitaplarımdan rastgele seçmeler..
« Yanıtla #28 : Ocak 26, 2011, 17:44:41 »
Ben diyorum zaten...
"Bu forum gizli yazarlarla dolu..." Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Bence biraz daha Türkçe...
Çünkü karşılığı var...
*

    N. Ö.

Ynt: deniz/yelken kitaplarımdan rastgele seçmeler..
« Yanıtla #29 : Ocak 26, 2011, 18:00:45 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Şmdilik bir masal kitaı olan eserinizin gerçekleşerek gerçekten yaşanmış bir hikaye kitabına dönmesini bekliyorum.
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Ben diyorum zaten...
"Bu forum gizli yazarlarla dolu..." Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Bence biraz daha Türkçe...
Çünkü karşılığı var...

teşekkür ederim, çok naziksiniz Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
o kadar çok okyanus geçisi vs anısı okudum ki korkarım ben geçişimi yaparken sürekli bir "bu anı daha önce yaşamıştım" hissine kapılacağım  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
hayal kurmak güzel....