Denge ve stabilite yeteneği evrimsel olarak karasal etobur canlıların bir yetisidir.
Avlanan veya rakibiyle savaşan bir carnivor canlı tüm içgüdüsel hareket ve reflekslerini stabil bir zeminde kazanmıştır. Doğal yaşam alanı KARA dır.
Deniz yüzeyi doğal yaşam alanı olmadığı için insan denen canlı bu ortamda çok büyük bir anksiyete yaşar. Bu anksiyetenin zeminini öncelikle denizde boğulma korkusu oluştursa da her zaman hidrofobi, oşinofobi gibi korkular esasen her insanın içinde eser miktarda da olsa bulunur.
Köpek veya kedileri deniz tutar mı? Evet. Tutabilir. Ama onlar kusmazlar. Kusma genel olarak insan organizmasının bir "ALERT" semptomudur. İnsan organizmasının gelişmiş bir beyni vardır. Denizde olduğunun "farkındadır" değil mi? Ama esasında öyle değildir. Deniz tutmasının fizyolojik nedenlerinin bildiğimiz kadar bilmediğimiz de o kadar çok nedeni vardır ki zaten deniz tutmasına iyi gelen şeylerin listesini yapsak dünya üstündeki insan sayısı kadar çare bulabiliriz. Bu da şuna işaret eder: Deniz tutmasına karşı tüm çareler PLASEBO'dur.
Kimi leblebi yer, kimi ufka bakar, kimi haşlanmış patates yer, kimi kulak arkasına bant yapıştırır, kimi dalgalı denizin üst köpüğünden bir fincan deniz suyu içer.... Hepsi büyük oranda plasebodur. Yaptığınız şeyle kendi kendinizi iyi olacağınıza inandırırsınız. Hepsi budur. İyi olunca da bu yaptığınız şeyi herkese tavsiye edersiniz. Bu nedenle deniz tutmasının çoook çaresi vardır.
Gelelim işin fizyolojisine:
Denge ve hareket stabilitesi için insan beyninde bir çok yolak vardır ve bu yetinin çarkçıbaşısı serebellum denen beyincik organıdır.
Bu yeti için stabil bir yerçekimi başattır.
İnsan vücudundaki tüm kaslar sürekli olarak beyinciğe anlık pozisyon verisi gönderir. Kaslar, biz yer yüzeyine göre uzaysal alanda "şu" konumdayız diye rapor verirler. Siz kolunuzu veya bacağınızı hareket ettirmek isteyene kadar hangi konumda olduğunu bilmezsiniz. Kolunuzu hareket ettirmek istediğinizde o an kolunuzun hangi konumda olduğu bilgisi beyne anlık olarak iletilir ve hareketinizi gerçekleştirirsiniz. Yani bilinç düzeyi her kastan gelen veriyle meşgul değildir. Onunla serebellum denen çarkçıbaşı uğraşır. Sadece ihtiyaç halinde beyin gerekli verinin serebellumdan serebruma yani beyne geçmesine izin verir.
Dengeden bahsedip gyro (cayro) dan bahsetmek olmaz. Kaslar serebelluma yer çekimine göre bulundukları uzaysal konuma göre sürekli sinyal gönderir demiştik. İşte o uzaysal konumu beyinciğe gönderen kendi küçük ama fonksiyonu uzaysal bir organ vardır: İç kulaktaki yarım daire kanalları. Bu kanalların içindeki küçük kristaller üç eksende yerleşen yarım daire kanalları içinde bulunur. Bu üç kanal uzaysal olarak x-y-z ekseninde yerleşmiştir. Yer çekimiyle hareket ederek gözleriniz kapalı dahi olsa yerçekimine göre vücudun normal pozisyonda olduğunu algılamaya devam ederler. İç kulaktan gelen sinyaller de serebellum'a uğrar. İç kulak yolundan gelen sinyaller gözden gelen sinir lifleriyle birlikte serebelluma uğrarlar ve vücutta olan eksen kayması vizüel olarak da doğrulanırsa serebellum devreye girerek gerekli kaslara komut yollar ve beyni meşgul etmeden vücudun dengesini sağlar. Belediye otobüsünde ani fren yapınca bilinçsizce ayağınızı ileri atmanız veya önünüzdeki direğe tutunmanız böyle gerçekleşir. Bu işlemler bilinçsiz yani beyinsizdir.
Veya gözlerimiz kapalıyken hareket etmemiz daha zordur. Çünkü gözden gelen sinyaller kesilmiştir ve serebellum beyni göreve çağırır. Beyin otomasyondan hoşlanmadığı için hareketler anında yavaşlar ve tuhaflaşır.
Deniz tutması denen olay esasen gözden gelen sinyaller ile iç kulak cayrosundan gelen sinyallerin birbirini tutmaması, serebellum denen çarkçıbaşının bir süre sonra bana ne amg diyerek "buyur beyin bey top sizde" demesinden başka bir şey değildir. Körebe oyunundan hiç hoşlanmayan beyin organı çarkçıbaşının bu iflasından hiç hoşlanmaz ve evrensel "alert" düğmesi olan, hipotalamusta yerleşik CTZ denen chemotrigger zone adı verilen "kusma" tuşuna basarak: "madem ben huzursuzum sen de huzursuz ol" diyerek kusma fiilini tetiklemeye başlar. Bu nedenle deniz tutmasından kusarak kurtulanlar da vardır. Genellikle kustuktan sonra iyi hissederler. Çünkü CTZ refrakter periyodu uzundur. Beyin organı o düğmeye her zaman basamaz
Resimleri görebilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol veya Giriş YapMevleviler sürekli dönerler. Dönerlerken kafalarının şekline dikkat edin. 45 derece arkaya, 45 derece yana yatıktır. Bu iç kulaktaki kanalların yer çekimine göre en nötr olduğu pozisyondur. Bence dalgalı denizde alınacak ilk önlem cayro pusuladan gelen sinyalleri yavaşlatmaktır.
Aslında tüm fobilerin temelini ölüm korkusu oluşturur.
Ölümden korkmayanı deniz nadiren tutar.
Beyin, yani kaptan biz miyiz?
Vücudumuzun kaptanı mıyız, yoksa kendimizi birilerine adadık mı?