Gezgin Korsan
Korsan Kıraathanesi => Güverte Sohbetleri => Konuyu başlatan: Recep Ertürk - Mart 13, 2019, 23:43:42
-
İnsanlığın suda giden aracıne zaman icat ettiğini bilmiyoruz. Bildiğimiz en az 5-6 bin yıllık olduğudur. Hem tekne hem de onun yürütücü gücü yelken.
Bir hatırlatma daha yapayım. İnsanlık, yani biz hepimiz tüm yeryüzü 527 sene öncesine kadar "Yeryüzü Asya,Avrupa ve Afrika kıtasından oluşur. Bunların dışında okyanus ırmağı vardır.O ırmağın öbür tarafı cennettir" diye öğreniyorduk. 527 sene önce bu bilgi tümüyle geçersiz kılındı.
Elbette 2-3bin yıl önce de dünyanın yuvarlak olacağına dair teori ve kuramsal kanıtlar vardı. Ama nihayetinde bir iddia idi.527 sene önce kesin olarak kanıtlandı.
O tarihten sonra da insanlığın, tarihin gelişiminde bazı kırılmalar yaşandı. Ama ana çerçeve korundu.
Çünkü teknelerin neler taşıyabileceği daha önce öğrenilmişti. O çerçeve değişmedi. Sadece zenginleşti.
Zenginleşmesi yanında yinelendi. En açık kanıtı Truva'yı zapteden Agamemnon adı, 1918'de bizim kayıtsız şartsız teslim olduğumuz anlaşmanın imzalandığı geminin adı oldu.
Yani İngiliz donanmasında başka gemi mi yoktu? Ayrıca o gemi ne zaman oraya geldi de içinde anlaşma imzalanacak gemi oldu hiç merak ettik mi?
Tekneler veya gemiler neler taşır sorusuna ikinci bir cevap Japonya'nın teslimi ile alakalı. Orada kayıtsız şartsız teslim anlaşması imzalanan Misorui 1946'da İstanbul'a geldi. Utanç verici işlerimizi bir yana bırakıp şu soruyu birlikte düşünelim, biz de ABD'ye kayıtsız şartsız mı teslim olduk. Yoksa "kayıtlı şartlı" mı?
Konuyu dağıtmadan tekneler, gemiler üstünden gidelim. 17.yüzyılda bir japon sahil kasabasına ulaşan İngiliz gemileri toplarını şehre çevirip,şehrin yöneticileri ile görüşmeye gittiğinde "Buraya ticaret yapmaya ve inançlarımızı yaymaya geldik" dediklerinde şehrin yöneticisi siz olsaydınız ne cevap verirdiniz?
Bu olayla 2.savaşta Japonların Anglo-Sakson karşıtı koalisyonla birlikte savaşa katılmaları arasında bir bağ olabilir mi? Yoksa rastlantı mı?
Deval edelim, niye dünya denizcilik tarihi konusunda yüzlerce hatta binlerce kitap varken Finikeliler hakkında kitap sayısı çok azdır?
Birilerinin Fenikelilerin misyonuna el koyup ona başka biçim kazandırmaları ile alakalı olabilir mi?
Unutmayın Fenikeliler sadece tüccar bir halktı ve asla korsan değildiler. Hatta camı ilk onların keşfettiği söylenr. Fenikeliler sadece maden (hammadde) taşıyorlardı. Sonra oralara insan da taşınmaya başlandı.
15. yüzyıl sonrasında tekneler-gemiler ilk kez Akdeniz çanağından çıktılar. Akdeniz Çanağı dışı dünyada denizcilik hiç mi yoktu? Peki biz misal Hint, Çin veya Arap denizciliği konusunda bilgi niçin sahibi değiliz. Arayınca hemen bulacağımız derli toplu kitaplar niye yok bu konulard? (Binbir Gece Masalları ve Denizci Sinbad hariç) :)
Gördüğümüz kadarıyla tekneler maden taşır, tahıl taşır, insan (asker,mülteci, köle, iskan için nüfus),büyükbaş, küçükbaş hayvan ve akla gelebilecek her tür "emtia" taşımıştır yüz hatta bin yıllarca.
Yine Kızılderili şefinden öğrendiğimize göre İncil taşımıştır tekneler.
Daha öteye neler taşır tekneler?
-
hastalik ta tasir. (Veba, kolera vs.)
-
:)
Harika.
Başka?
-
:)
Harika.
Başka?
Bezbol sopası :)
-
Devrim taşır.
-
Kaos taşır.
Balast tanklarında ait olmadıkları çevrelere taşınan canlılar denizleri daha sorunlu hale getirmemiş midir?
-
Umut taşır.
-
Huzur ve özgürlük taşır.
-
Kaçak mal ve yolcu..
-
Bu sorunun cevabı o kadar basit ki, tekneler de diğer tüm araçlar gibi, insan tabiatında, iyi-kötü-güzel-çirkin ne varsa taşır.
Maden tarih ile başladık ben de ekleyeyim; Mesela Agamemnon a zaten istediği savaşı açmak için güzeller güzeli bir sebep te taşıyordu o zaman gemiler. Paris in kaçırdığı Sparta lı Helen...
Bu mesajımdan sonra cinsiyet hassasiyeti olanlardan, vay sen ne arıyorsun, aklın nerede mesajları yada benzerleri gelir sanırım :D :D
-
eskiden altın taşirmış
-
Onu bilmem ama Gemilerin Tarihte taşıdıkları en Kötü yük
HERNAN CORTES 'dir herhalde...
-
Edirneye gitmek istediğim zaman Çanakkalede beni ve arabamı taşıyorlar.
-
Bence denize sevdalı yürekler taşır huzur ve mutluluk taşır ama beni taşımıyor maalesef maddi durumdan bu senede teknem yok sadece hayali var.. Saygılar.....
-
Bence denize sevdalı yürekler taşır huzur ve mutluluk taşır ama beni taşımıyor maalesef maddi durumdan bu senede teknem yok sadece hayali var.. Saygılar.....
Bu kadar sevgiye, mutlaka kavuşursun teknene merak etme 1w5ey8
-
hüzün taşır... bir de bakliyat..
(https://karikaturistan.files.wordpress.com/2014/05/kuru-bakliyat-gemisi-ugur-gursoy.jpg)
-
Suriyeli
-
Gemiler timsah taşır.
Sene 1996, Şadan Kalkavan'a ait bir yük gemisinde 3.kaptanım.
Gemi kirada, Papua yeni Gine'nin bir yerlerindeyiz, ağaç kütüğü yüklüyoruz.
Medeniyet bizim bildiğimiz anlamda bölgeye uğramamış. Geniş bir nehirin içinde 27.000 tonluk gemiyle demirdeyiz.
Gemi Avustralya'dayken kiracı yerlilerin dilinden anlayan bir adamı gemiye koymuştu zaten.
Süvaribey adama süpercargo diyor, dolayısıyla biz de süpercargo diyoruz.
O zamanlar öyle gps filan yok, elimizde bölgenin (nehir ve ağzının) haritası yok. Bildiğiniz gez-göz-arpacık süpercargo'nun tarifiyle gidiyoruz. Bugünkü aklım olsa hayatta yapmam. Süvaribey yaşlı, tecrübeli, görmüş geçirmiş bir kaptan. Ben bahriyeden yeni ayrılmışım, savaş gemisi düzeninden sonra böyle bir ortama hemen ayak uyduramıyorsun. Ben stresten ölüyorum süvaribey gayet rahat.
Nehirde 2-3 gün kadar bekledikten sonra küçük mavnalarla suda çekerek kütükleri getirmeye başladılar. Süpercargomuz adamlarla konuşuyor biz de gemi kreynleriyle sudan kütükleri teker teker alıyoruz. Kütükler öyle bizim bildiğimiz ağaç kütüğü gibi değil, çapları 1 ile 1.5 metre arasında değişiyor. Kütükler birbirlerine sürttüğünde, ıslak olmalarına rağmen, sanki çelik birbirine sürtmüş gibi kıvılcımlar çakıyor.
Neyse uzatmayayım, Biz bir ay boyunca nehirin içinde kütükleri yükledik. Suyumuz bitti, kumanyamız bitti.
Burada anlatmaya zamanın yetmeyeceği bir sürü maceradan sonra demirimizi aldık. Süpercargonun yardımlarıyla nehirden çıktık, süpercargo nehir boyunca bizi takip eden tekneye binip gemiden ayrıldı.
Oh be sonunda açık denize çıkmıştık. İlk iş kumanya ve su alabilmek için Port Moresby'e gittik. Kütükler Suudilere gidiyordu. yolumuz uzundu. Singapura kadar yetecek kumanya alıp yolumuza devam ettik.
Sıkıntı bu noktada başladı. Aşçıbaşı kumanyalık gece kilitliyken kumanyanın çalındığını söyledi. Kumanyamız Port Moresby'den kalktıktan sonra 2 gün içinde yarı yarıya azalmıştı.
Süvaribey herkesi topladı. Her zamanki babacan ama otoriter tavrıyla, kimseye bir şey olmayacağını ama bu işin daha fazla devam etmemesi gerektiğini açıkladı. Durum gerçekten ciddiydi. Her ne kadar kumanya kalomalı alınmış olsa bile kalan kumanyanın yetmesi gerçekten zordu. Bu iş hemen çözülmeliydi. Süvaribeyin Gemi dışına durumun bildirilmeyeceğinin sözünü vermesi üzerine kamarot bombayı patlattı.
Kamarotumuz timsah derisinin Avrupa'da çok pahalı olduğunu duymuş. Çok akıllı olduğu için yerlilerden timsah yavrusu istemiş. Yolda yavruyu besleyecek, gemi bir Avrupa limanına geldiğinde de satacakmış. ;D &+^^
Yavru timsaha karşılık yerlilere gemide kullandığımız bisikletlerden birini vermiş (yerliler harbi yerli, yeşil dolarlar onlara hiç bir şey ifade etmiyor). Yavru timsahı bir torbanın içinde getirmişler. Kamarotta boş kamaralardan birine timsahı koymuş. Eh büyümesi içinde kumanyalıktan aldığı yiyecekleri kullanmış.
Süvaribeyin yüzündeki ifadeyi hiç unutmuyorum, sandım ki önce kamarotu timsaha yem yapacak sonra da sinirinde oturup timsahı yiyecek.
Neyse kamarota bir şey olmadı. Gemide olan gemide kaldı. Olan zavallı timsah yavrusuna oldu. Uzun uğraşlar sonrasında yakalayıp denize atmak zorunda kaldık.
Diyeceğim odur ki gemiler yeri gelir timsah taşır, yeri gelir kimsenin aklına gelmeyecek sırları taşır.
Selametle...
-
Gemiler timsah taşır.
Sene 1996, Şadan Kalkavan'a ait bir yük gemisinde 3.kaptanım.
Gemi kirada, Papua yeni Gine'nin bir yerlerindeyiz, ağaç kütüğü yüklüyoruz.
Medeniyet bizim bildiğimiz anlamda bölgeye uğramamış. Geniş bir nehirin içinde 27.000 tonluk gemiyle demirdeyiz.
Gemi Avustralya'dayken kiracı yerlilerin dilinden anlayan bir adamı gemiye koymuştu zaten.
Süvaribey adama süpercargo diyor, dolayısıyla biz de süpercargo diyoruz.
O zamanlar öyle gps filan yok, elimizde bölgenin (nehir ve ağzının) haritası yok. Bildiğiniz gez-göz-arpacık süpercargo'nun tarifiyle gidiyoruz. Bugünkü aklım olsa hayatta yapmam. Süvaribey yaşlı, tecrübeli, görmüş geçirmiş bir kaptan. Ben bahriyeden yeni ayrılmışım, savaş gemisi düzeninden sonra böyle bir ortama hemen ayak uyduramıyorsun. Ben stresten ölüyorum süvaribey gayet rahat.
Nehirde 2-3 gün kadar bekledikten sonra küçük mavnalarla suda çekerek kütükleri getirmeye başladılar. Süpercargomuz adamlarla konuşuyor biz de gemi kreynleriyle sudan kütükleri teker teker alıyoruz. Kütükler öyle bizim bildiğimiz ağaç kütüğü gibi değil, çapları 1 ile 1.5 metre arasında değişiyor. Kütükler birbirlerine sürttüğünde, ıslak olmalarına rağmen, sanki çelik birbirine sürtmüş gibi kıvılcımlar çakıyor.
Neyse uzatmayayım, Biz bir ay boyunca nehirin içinde kütükleri yükledik. Suyumuz bitti, kumanyamız bitti.
Burada anlatmaya zamanın yetmeyeceği bir sürü maceradan sonra demirimizi aldık. Süpercargonun yardımlarıyla nehirden çıktık, süpercargo nehir boyunca bizi takip eden tekneye binip gemiden ayrıldı.
Oh be sonunda açık denize çıkmıştık. İlk iş kumanya ve su alabilmek için Port Moresby'e gittik. Kütükler Suudilere gidiyordu. yolumuz uzundu. Singapura kadar yetecek kumanya alıp yolumuza devam ettik.
Sıkıntı bu noktada başladı. Aşçıbaşı kumanyalık gece kilitliyken kumanyanın çalındığını söyledi. Kumanyamız Port Moresby'den kalktıktan sonra 2 gün içinde yarı yarıya azalmıştı.
Süvaribey herkesi topladı. Her zamanki babacan ama otoriter tavrıyla, kimseye bir şey olmayacağını ama bu işin daha fazla devam etmemesi gerektiğini açıkladı. Durum gerçekten ciddiydi. Her ne kadar kumanya kalomalı alınmış olsa bile kalan kumanyanın yetmesi gerçekten zordu. Bu iş hemen çözülmeliydi. Süvaribeyin Gemi dışına durumun bildirilmeyeceğinin sözünü vermesi üzerine kamarot bombayı patlattı.
Kamarotumuz timsah derisinin Avrupa'da çok pahalı olduğunu duymuş. Çok akıllı olduğu için yerlilerden timsah yavrusu istemiş. Yolda yavruyu besleyecek, gemi bir Avrupa limanına geldiğinde de satacakmış. ;D &+^^
Yavru timsaha karşılık yerlilere gemide kullandığımız bisikletlerden birini vermiş (yerliler harbi yerli, yeşil dolarlar onlara hiç bir şey ifade etmiyor). Yavru timsahı bir torbanın içinde getirmişler. Kamarotta boş kamaralardan birine timsahı koymuş. Eh büyümesi içinde kumanyalıktan aldığı yiyecekleri kullanmış.
Süvaribeyin yüzündeki ifadeyi hiç unutmuyorum, sandım ki önce kamarotu timsaha yem yapacak sonra da sinirinde oturup timsahı yiyecek.
Neyse kamarota bir şey olmadı. Gemide olan gemide kaldı. Olan zavallı timsah yavrusuna oldu. Uzun uğraşlar sonrasında yakalayıp denize atmak zorunda kaldık.
Diyeceğim odur ki gemiler yeri gelir timsah taşır, yeri gelir kimsenin aklına gelmeyecek sırları taşır.
Selametle...
1w5ey8 1w5ey8 1w5ey8 1w5ey8
Çok güzel..
Son söz ayrıca çok güzel..
Diyeceğim odur ki gemiler yeri gelir timsah taşır, yeri gelir kimsenin aklına gelmeyecek sırları taşır.
Profesyonellerin bazı ifadeleri ayrıca çok çarpıcı.. "Her ne kadar kumanya kalomalı alınmış olsa bile" :)
yerliler harbi yerli, yeşil dolarlar onlara hiç bir şey ifade etmiyor :o Amerikan egemenliği ve 'Batı uygarlığı'nın zihinlere girmediği yerler daha nasıl güzel ifade edilebilir?
Elinize sağlık..
-
Doların bir şey ifade etmediği bir nokta kaldı mı acaba şu zavallı dünyada ;??^+%%
-
Cenk bey çok teşekkürler. Yazı üslubu ve kullanılan tabirler çok hoş. Malum sitemiz ağırlıklı olarak yelken camiası bu yüzden böyle değişik konulara ihtiyacımız var diye düşünüyorum.👏👏