0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    A. Ç.

Bir transfer öyküsü
« : Ağustos 18, 2009, 15:56:50 »
12 Ağustos Çarşamba: Bir telefon... Teknemi Ayvalık'tan İstanbul'a getirtmek istyorum müsait misiniz?
- Evet müsaitim
- Bu akşam ben Ayvalik'a bağlayacağım. Yarın alabilir misiniz?
- Tamamdır, akşam otobüs2e biner yarın sabah yola çıkarım.
- Ücret?
- 250 mildir, mil başına 2,5 TL alırım. Mazot giderlerini ve bağlanma ücretlerini de ayrıca ödersiniz.
- Tamamdır.

12 Ağustos Çarşamba gece Ulusoy ile hareket, 13 Ağustos sabah 8 gibi Ayvalık marenaya varış ve tekne anahtarını güvenlikten alma. Tekne üzerinde bir kontrol, sancaktaki başa yakın vardavela ayaklarından biri eğrilmiş. ok önemli değil, sahibi biliyordur, sen yaptın derse düzeltirim, çok önemli bir sorun değil. Yola çıkış, akşamüstü Atilla korsan ile telefon görüşmesi, Çanakklae'ye bağlanmış. İyi olur ben de oraya kadar çıkayım, yol kazanırım, ertewsi gün belki doğrudan İstanbul yaparım. Çanakkale'ye giriş ve Esperanza'nın yanının yanına bağlanma.

14 Ağustos saat 7 gibi kalkma, Atilla korsan yola çıkmış bile. marinaya ücreti sorma. 40 TL imiş kredi kartı almıyorlar ve üstümde para yok. Çıkıp hemen marinaya yakın Ziraat Bankasından para çekip marina ücretini ödeme.. Makbuz? vermiyoruz. Eh ne yapalım 40 lira için kavgaya gerek yok. Tekne sahibi hani makbuzu derse, almıyorum vazgeçtim derim.

Boğazı çıktım . Atilla korsan aradı, benden yaklaşık 2 - 3 saat öndeymiş. İyi yolculuklar. Gemi hattını Kuzeye doğru geçip Mürefte'ye doğru gideceğim, geç kalırsam orada konaklayacağım.  Mürefte'ye geldim, saat daha 15:00. Bu saatte mola verilmez. Marmara Ereğlisine kadar çıkmayı planladım. Halim yok gece İstanbul'a devam edemem. Gece saat 22:00 gibi Marmara Ereğlisine ulaştım. Niyetim limana girmek değil, kuzey batı sahiline 4 metre suya girdim demirledim. Demir zincirinin makara üstündeki sesi beni çok rahatsız eder. Bosa vurdum, yattım uyudum. Daha doğrusu uyuyamadım. Tekne solugan nedeni ile iskele sancak sallanıyor. Kafayı takmayıp uyudum. Sabah yine 7:00 gibi kalkış ve hareket. Doğrudan Kalamış, yerini bulup bağlanma ve eve gidiş. Teknede birşeyler unutmuşum. Tekne sahibini arama ve öğle için randevulaşma, çekek yerinde bir ozmoz ölçümü, De Luxe'de kahvaltı ve hemen arkasına bir kaç kadeh beyaz şarap.

Tekne sahibi gelmiş. çıkıp tekneye gittim. Tekne sahibi dertli. tekne başında çok sayıda vuruk var.
- Sen mi yaptın?
- Olmaz kardeşim ben yapmadım.
- Bu vuruklar nasıl olur?
- Ben de anlamadım.
- Ben tekneyi karaya çekiyorum, bu halde kullanam
- Bence gerek yok. sezonu bekle zehirliye çektiğin zaman yaptırırsın.
- Yok hemen çekiyorum.
- Peki çek, ben onarırım.
Tekne karaya çekiliyor, yarın başlamak üzere sözleşip ayrılıyoruz. Benim niyetim, hiç alakam olmasa da tamiratını ücretsiz yapmak. Akşam telefon:
- Ben tekneyi ... yaptıracağım. sen gelme.
- Peki

Bir kaç görüşmeden sonra,

-Senin transfer parasını ödemeyeceğim.  Sigortacı ded ki biz öderiz sonra tekneye kaptanlık yapan kişiden tahsil ederiz. Ben rica ettim, sana gelmeyecekler.
- Benim paramı öde, sigortacına da söyle, elinden geleni ardına koymasın. Yapmadığım bir hasar için istediği kadar üstüme gelsin. Adalet yanlış işlerse de katlanırız.

Sonuç: Paramı alamadım, masraflarını ödiyeyim dedi, onu da ben kabul etmedim. Tekne bana emanet olduğuna göre mesuliyetini yükleniyorum ama başta böyle bir hasarı yapmak için tekneyi defalarca vurmam lazım. Böyle bir şey yapmadım. Eksperler hasarın büyük olasılıkla şamandırada olmuş olabileceğini söylemişler. Yani şamadıraya bağlı bir tekneyi bırakırsanız, sakin havada tekne şamadıraya çarpa çarpa hasar verebilir. Bunu kabul ediyorum. Ancak ben hiç şamandıraya bağlanmadım. Bağlanmam da, birincisi şamadıralar genelde sahiplidir. Gece yarısı sahibi gelip beni uykumdan ederse, kendi kendime çok sinirlenirim. İkincisi, yalnız başıma şamandıraya bağlanmayı hiç denemedim. Motorla üstne gideceksin, tam baş üstüne geleceği zamanı kestireceksin, koşup şamandırayı tutacaksın ve halatla bağlanacaksın. Bu bana göre kesinlikle kaçınılması gereken bir davranıştır.

De ki bağlandım. Şamandıranın tekneye o hasarı verebilmesi için rüzgar olmaması lazım ki tekne boşta kalsın, şamadıraya doğru gitsin ve çarpsın.Tüm yol boyunca rüzgar hep vardı.

Sonuç: 3 günlük güzel bir seyahatten sonra, profesyonel düş kırıklığı.

Olumsuz bir vaka oldu diye vazgeçecek değilim, çalışmaya devam, ancak tedbir alacağım:

1. Sözleşmesiz transfer yapmayacağım, şartları belli ve iki tarafın da imzaladığı bir sözleşme olacak. Bu konuda nelerin dahil edilmesi konusunda yardımlarınızı istiyorum. Hem tekne sahibini hem beni korumalı.

2. Tekneye çıkmadan dıştan ve içten her yerini kontrol edeceğim. Bu yaptığım sörveyler kadar detaylı olacak, sadece rapor yazmayacağım. Teknenin denize çıkmasına engel olan bir eksikliği varsa veya bana göre eksikse işi reddedeceğim ve o zamana kadar yaptığım masraflara katlanacağım. Eğer göze çarpan denize çıkmayı engellemeyen hasarlar varsa, bunları tekne sahibine aynı gün sözlü olarak ve yazılı olarak bildireceğim ki sonradan bana gelmesin.

3. Transfer ettiğim teknelerle ilgili olarak sigorta arayacağım. Bu bir tekne sigortası olmayacak. Mali mesuliyet sigortası olacak. Böyle bir sigortam olsaydı bu vaka da kesinlikle kullanmazdım. Yapmadığım bir hasarı sigortacımın da ödemesin ikabul edemem.   

   
*

    H. E.

Ynt: Bir transfer öyküsü
« Yanıtla #1 : Ağustos 18, 2009, 16:07:12 »
Hay Allah,
Üzüldüm ya Ahmet Abi... Neyse felekten 2 gün çalmışsın. Atilla Korsan ve Necdet Korsangillerle birlikte olmuşsun. Bunlar kardır en azından.


*

    M. E.

Ynt: Bir transfer öyküsü
« Yanıtla #2 : Ağustos 18, 2009, 16:28:29 »
Geçmiş olsun, Ahmet Ağabey...
Ama kötü misal emsal olmaz derler.
Bence dımdırıktan bir tekne sahibine rastladın diye, hemen prensiplerini gözden geçirip, hepsini aynı kefeye koyma...
Ama ders çıkartmak da gerekir tabii!

*

    E. O.

Ynt: Bir transfer öyküsü
« Yanıtla #3 : Ağustos 18, 2009, 16:35:17 »
Ahmet Ağabey ben de üzüldüm, geçmiş olsun...
Bizlerle paylaştığınız içinde çok teşekkürler... Hani hiç aklıma gelmezdi böyle şeyler...
Demek ki hayatta herşey olabiliyor...
Neyse ya canın sağolsun...
*

    T. N.

Ynt: Bir transfer öyküsü
« Yanıtla #4 : Ağustos 18, 2009, 16:38:55 »
Sevgili Ahmet,
Bizim Merem Korsan'ın anneannesinin bir sözü vardır : Bir musibet bin nasihate bedeldir.
Sen zaten bu başına gelen musibet neticesinde tedbirlerini de düşünmüşsün ve özellikle bundan sonra mutlaka uygulamalısın.
Hem tekne sahibi hem de senin açından son derece üzücü ve sıkıcı bir olay.
Geçmiş olsun.
Sevgiler

Gezgin Korsan Sosyal Medya Hesaplarını Takip Ediniz

               


*

    M. A. B.

Ynt: Bir transfer öyküsü
« Yanıtla #5 : Ağustos 18, 2009, 16:45:30 »
Geçmiş olsun Ahmet bey..Benim ilk aklıma gelen şey şu; Sözleşmeye ek olarak, tekneyi teslim alırken her iki bordadan da fotograf almak..Belki başı ve kıçı da dahil edebilirsiniz. Teslim aldığınız teknede küçük bir ihtimal ama, eğer hasar var ise bunu da fotoğraflamak bence iyi bir tedbir olur..
*

    N. B.

Ynt: Bir transfer öyküsü
« Yanıtla #6 : Ağustos 18, 2009, 16:46:01 »
Bence kötü niyet var. Ya da durumdan yararlanma gibi küçük insan davranışı Ahmet Korsanım.

Teknenin o anki durumunu tesbit eden birkaç fotoğraf da çok işinize yarayabilir.


*

    m.

Ynt: Bir transfer öyküsü
« Yanıtla #7 : Ağustos 18, 2009, 18:08:26 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Bence kötü niyet var. Ya da durumdan yararlanma gibi küçük insan davranışı Ahmet Korsanım.

Teknenin o anki durumunu tesbit eden birkaç fotoğraf da çok işinize yarayabilir.

Aynı fikirdeyim...
Tekne sahibi durumu büyük ihtimalle biliyor ve parasını sigorta dan almaya çalışıyor. Bunun için Ahmet Korsanı da fazla işin içine sokmamış gibi yapıyor. Onun  içinde sonradan ben yaptıracağım diye telefon ediyor..
Geçmiş olsun... Ama bu tip uyanıkların üzerine gitmek gerekiyor..
*

    A. M.

Ynt: Bir transfer öyküsü
« Yanıtla #8 : Ağustos 18, 2009, 21:16:28 »
Ahmet korsana cok gecmis olsun...Bence en iyi cozum tekne sahibinin tayin ettigi bir adami  yaninda tasiyacaksin Ahmet abim..Hem yardimci hemde sahit olarak...Bizim yurdumuzun insanlari kontratli calismadan anlamayiz..
*

    A. K.

Ynt: Bir transfer öyküsü
« Yanıtla #9 : Ağustos 18, 2009, 21:46:42 »
Gemiş olsun. Çok can sıkıcı bir durum.
Problemin siz teslim almadan önce mi ya da, teslimden sonra mı olduğunu anlayamadım. Teknenin önceki bağlandığı yerlerden bir hasar oluştuğuna dair gören birilerini bulabilir misiniz acaba? Oradaki GeKo'lar, tanıdıklar, vs.

Kötü niyet varsa bence sonuna kadar üzerine gitmelisiniz.
Fotoğraf mantıklı görünüyor ama niyet kötüyse, fotoğrafla nereye kadar korunabilir?

*

    E. O.

Ynt: Bir transfer öyküsü
« Yanıtla #10 : Ağustos 18, 2009, 22:31:24 »
bu vatandaşın adı ve teknesinin adını öğrensek ayıp mı olur?
Hani bir yerde karşılaşırsak vs...
*

    M. G.

Ynt: Bir transfer öyküsü
« Yanıtla #11 : Ağustos 18, 2009, 23:22:19 »
Olayın diğer tarafının söz hakkı şu an bulunmadığı için mesajlarımızda istemeden de olsa incitici olmaktan kaçınılmasını rica ederiz.

Yaşanan bu olaydan dolayı her iki tarafa da geçmiş olsun dileklerimizle...
*

    C. G.

Ynt: Bir transfer öyküsü
« Yanıtla #12 : Ağustos 18, 2009, 23:47:51 »
İşte "Doğru ve Hakkaniyetli" moderasyona en güzel örnek.
Tebrik ediyorum.
Anlatılan veya aktarılan olayın her iki tarafını da dinlemeden yargıya varmak ne kadar doğru olabilir?
Tek tarafın anlattıklarından yola çıkarak hemen "gaza gelmek", konuşmamış ,dinlenmemiş tarafa ithamda bulunmak doğru mudur?
« Son Düzenleme: Ağustos 19, 2009, 00:01:49 Gönderen: Cem Gür »
*

    A. Ö.

Ynt: Bir transfer öyküsü
« Yanıtla #13 : Ağustos 19, 2009, 01:16:46 »
Once adasima gecmis olsun diyorum.

Anladigim kadariyla gecimimi bu yoldan surduren bir korsanimiz.

 Ne tekne ismi, ne de sahibinin ismini vermis.

Sagdece cani sikildigi icin burada bizlere icini dokmus.

Sempatiyle karsilayip hic yorum yapmiyorum.

Sevgilerle
*

    m.

Ynt: Bir transfer öyküsü
« Yanıtla #14 : Ağustos 19, 2009, 01:29:24 »
Tabiidir ki doğru... Bu yönünü düşünmemiştim
Fakat Ahmet Korsanın iyi niyeti ile paylaştığına inandığım ve değerlendirdiğim çerçeve içinde bu konu hakkında yorumlar yaptığımın düşünülmesi gerektiğini söylemek isterim...
Kabul edilirse...

Örnekse;
Geçen gün Kumla da Mustafa Korsanın yaşadıklarını anlattığı, öğrendiğimiz olayda ki gibi...  Fark varmıdır ?