0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    H. T.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #30 : Haziran 29, 2015, 05:25:16 »
Günler haftaları, haftalar ayları tüketirken ben hala tükenmeyen bir sabırla zımpara yapıyordum. Tüm kasara ahşabına kadar tertemiz çıktı ortaya. Tüz çatlaklar ideal karşımını bulduğumu düşündüğüm macunla (Semparoc+dolgu verniği+ahşap talaşı) dolduruldu. Bu arada bütçe tükendi. Marintürk'le anlaşma ihtimali yalan oldu ve Kaş yolu göründü.


Öyle apar topar çıktım ki hayatımın yolculuğuna... ne tekne hazırdı, ne ben. Kervan yolda düzülür dedim, çıktım sonunda. 64 günlük destansı bir yolculuktan sonra Kaş'a vardığımda ben artık eski ben değildim. Odysseus ya da Aeneas'ın yolculuğundan farkı kalmamıştı seyrin. Ne zaman çözsem palamarı kafadan bindiren hava, durmadan çıkan arızalar, parasızlık; her koldan bindirdi yol boyunca. Ama asıl canımı sıkan artık Yengeç'e güvenmiyor olmamdı. Kaş'a vardıktan sonra da devam eden sorunlar bir ara neredeyse pes etme noktasına kadar getirdi. Aküler sorunlu, buzdolabı bozuk, bok tankı patlak, nereye baksam çürük ahşap, her yağmurda sırılsıklam ıslanan yataklar... ve tüm bunlarla birlikte yaşama zorunluluğu her geçen gün daha ağır gelmeye başladı.


Kasım itibarı ile bir ev tuttuk Kaş'ta ve Yengeç'ten taşındık. Gerçi çok da bir şey değişmedi hayatta. Her rüzgar uğultusunda yataktan fırlayıp limana uçarak geçti kış. Hele yılbaşı sabahı iki tonozu birden koparıp karaya bindirince iyice huzursuz olmaya başladı Kaş'ta yaşam.


Bir telefonla fırladım yataktan, ikibuçuk dakika sonra limandaydım ve gördüğüm manzara karşısında çöktüm. Yengeç'in o güzel kıçı limanın betonuna vurup dururken başı da yandaki tekneye yaslanmış. Gözlerim dolmuş mudur bilmiyorum ama bir parçam kopmuş gibi bir histi. Aslında çok da bir şey yoktu ama yine de canım yanıyordu. Ucuz atlatıldı nihayetinde ama bir level daha atlattı bana bu lanet kaza.


10 Şubat'ta liman yıkılırken, karadaki tekneler teker teker devrilirken, denizdekiler karaya çarpıp, babalarını kırarken Yengeç dalgaların üzerinde fütursuzca salınıyordu. Gün biterken tek kaybım zaten gözden çıkartıp bir kenara attığım bot oldu.


Marmara'da denizci sanmışım kendimi bunca yıl. Oysa tekne bağlamayı bile bilmiyormuşum meğer. Bir tonoz, iki koltuk; yan gel yat. Kaş'ta bunun bedeli çok ama çok ağır. Burada, Akdeniz'de her şey büyük; dalgalar kolayca devasa boyutlara ulaşabiliyor, rüzgar kolaylıkla 50 hatta 60 knot'lara kadar çıkabiliyor. Daha da önemlisi, Marmara'da denizdi belirleyici olan, burada dağlar. Her şeyi yeniden öğrenmeye başladım burada. Lanet rüzgar o dağdan, bu tepeden bir yerden dönüp dolaşıp bir şekilde buluyor adamı burada. Tam karşımız tepe, hatta İstanbul'la karşılaştırırsak bildiğin dağ ama gel gör rüzgarı kesmek şöyle dursun; yuvarlayıp gönderiyor tepemize.


Şubat'ta kadar biraz mesafe koydum Yengeç'le arama. Tayland'ta sürttüm bir ay. Dostlara emanet ettim, arkama bakmadan kaçtım Kaş'tan. Artık yorulmuş hatta neredeyse tükenmiştim...


*

    H. T.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #31 : Mart 25, 2016, 00:53:45 »
11 Mart'ta döndüm memlekete. Ve doğruca Kaş'ın yolunu tuttuk. 14 Mart büyük gün. Yengeç sonunda karaya çıkacak. Tonozlar koptuğunda sigortadan aldığım 4.250 tl'ye güvenip anlaştım marinayla. 16 gün. Çek-at dahil tam da bu kadar tutuyor.


İş planı basit. Ahşaba kadar yak, yokla, at macunu, vur zehirliyi dön bir an evvel denize.


Tabi ki öyle olmadı.


Daha karaya aldığımız gün 30 yıl sonra ilk kez hastalandım. Bronşite kadar ilerletmişim durumu. Mertcan ilk günler tek başına çalıştı desem abartmış olmam. Hastalık geçti bu sefer de yağmurlar başladı. 16 günlük program daha ilk hafta bitmeden patladı.


Mertcan da insan evladı, yirmi gün falan dayanabildi. Mart yağmurlarla, Nisan fırtınalarla geçerken Yengeç hala karadaydı. Artık öyle bir rutine bağlandı ki bildiğin mesaili bir iş oldu çıktı Yengeç. Ama asıl soru günler ilerledikçe biriken marina parasının nasıl ödeneceğiydi. 23 Nisan, 19 Mayıs, sayısız Pazartesi... hepsi birer fantazi olmaktan öteye geçemedi. Mayıs'ın son günleri gelirken Yengeç hala karadaydı ve ben hala ne kadar ödeyeceğimi, daha da önemlisi nasıl ödeyeceğimi bilmiyordum.


Yengeç'in façası düzeldikçe ben insanlıktan çıkmaya başlamışım meğer.


Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


Bitmiyor. Bitmiyor çünkü bir türlü iş içime sinmiyor. Bir türlü hava düzelmek bilmiyor. Macun yapacağım, yağmur yağıyor. Yağmur duruyor, öyle bir esiyor ki macun kürekten uçuyor. Ağzım, yüzüm, başım, kıçım her yerim macun. Bildiğin eğlencesi oldum Kaş'ın. Artı her gören işi makaraya vuruyor. Küfür yiyeceklerini bile bile aynı soruyu soruyorlar: "Bitti mi Hakan abi?"


Sonunda bir gün toplayıp tüm cesaretimi marina ofisine doğru yollandım. Dedim "Şimdi burası restoran olsa bulaşıkları yıkarım. İnşaat olsa amelelik yaparım. Harbi, hesabı ödeyemeyene ne yaptırıyorsunuz burda?" Gülüştük. Ama farkında olmadıkları mevzu, ben gayet ciddiydim yahu Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


Tuncay beyle (marina müdürü) görüştük. Keyifli bir adamdı. Hepsinden önemlisi az da olsa rahatlattı beni. Binbir hesaptan sonra farklı bir paket almış oldum ve 2 Haziran'a kadar zaman kazandım.


Son günlere doğru fırsattan istifade komple bir zımpara-vernik olayına gireyim, denize kalmasın dedim. Demez olaydım. Bitmiyor. Hayvan çoook büyük. Sonunda bir gün Nükhet isyan etti. "Senin bitireceğin yok, bari geleyim yardım edeyim de bitirelim şunu." dedi ve geldi. Bu arada Mayısla birlikte hava ısındı hatta insafsızca sıcak olmaya başladı. İki koldan başladık zımparaya. ya 4 ya da 5. gündü. Havuzluğa geldim ki Nükhet oturuyor. "Ne o, yoruldun mu?" dedim. Demez olaydım. Sonunda patladı. "Sittir git, bul birini, neyse parası ben veririm." dedi ve gitti Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


Mayıs'ın ikinci haftası geride kalırken hala karadaydık. Artık hesabı biliyor ama nasıl ödeyeceğimi bilmiyordum. Daha da önemlisi ta 2 Haziran'a kadar biteceğine dair en ufak bir umudum yoktu. Umurumda da değildi galiba artık. Ne de olsa hayat dediğin sabah dokuzdan akşam sekize kadar zımpara, macun, vernik vs ile geçen bir döngüydü benim için. Gerisini çoktan unutmuştum...


*

    Ö. T.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #32 : Mart 25, 2016, 04:52:02 »
Gözünü seveyim Ahşap teknenin.  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


*

    K. T.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #33 : Mart 25, 2016, 08:42:26 »
Ahşap işi ve hele ki zımpara işkence gibi geliyor bana , hele ki yengeç'i ve o kadar işi düşünmek bile adamın psikolojisini bozar ! Gelmiş geçmiş olsun Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


*

    H. T.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #34 : Mart 25, 2016, 10:05:36 »
Geçmiş olsun mu??? Yok öyle bir şey ahşap teknede. Bugünlerde yine aynı işler, zımpara, vernik Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

S/Y Yengeç Tırhandili


*

    S. G.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #35 : Mart 25, 2016, 10:49:24 »
İnsan ahşap zımparalamaya vernik atmaya imrenir mi imrenir , Hakan korsan yakınlarda olsan bilki yanındaydım maskem ve alet edevatlarımla Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap.

 Çok kolay gelsin .
« Son Düzenleme: Mart 25, 2016, 10:49:43 Gönderen: Serkan Güvenen »
*

    U. K.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #36 : Mart 25, 2016, 18:29:49 »
Hakanım, diline, sevdana kurban
Ellerine sağlık.
Tuncay hakikaten çok tatlı adamdır
*

    H. T.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #37 : Mart 25, 2016, 22:14:41 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
İnsan ahşap zımparalamaya vernik atmaya imrenir mi imrenir , Hakan korsan yakınlarda olsan bilki yanındaydım maskem ve alet edevatlarımla Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap.

 Çok kolay gelsin .

İnan bende son derece keyif alıyorum. Ama tekne büyük olunca bitmek bilmiyor ya, bir yerden sonra umutsuzluğa kapılıyor insan. Ama bitince de dünyanın yedi harikası da neymiş len falan gibi bir duyguya kapılıyor Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Hakanım, diline, sevdana kurban
Ellerine sağlık.
Tuncay hakikaten çok tatlı adamdır

Sağolasın Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    H. E.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #38 : Mart 25, 2016, 22:46:02 »
Bugün bir tirhandil fotoğrafı paylaşılmış Facebook'ta. Altına şöyle yazdım:
- Zımpara, vernik, çit-len-bik!

 Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    H. T.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #39 : Mart 25, 2016, 22:57:55 »
Hayatım boyunca mantıkla varolmaya çalışıp sonra bir tırhandil sahibi oldum ya, cezası bu işte; zımpara-vernik, zımpara-vernik, macun, zımpara, vernik... böööyle süregidiyor Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


Mantıklı hiç bir açıklaması yok. Seviyorum ülennnn' gibin bişii...
*

    E. D.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #40 : Mart 25, 2016, 23:50:21 »
Yav, Hakan hocam, Bugün senin iletilerini görünce Kaş'a geldim ve doğruca marinanın çekek yerine gittim. Yengeç'i göremedim. Belediye limanına gittim orada bağlıydı, ama sen yoktun. Biraz geç anladım ama  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap, resimlerle birlikte bugün tarihli yazın geçen senenin hikayesiymiş Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap.
*

    H. T.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #41 : Mart 26, 2016, 00:11:11 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Yav, Hakan hocam, Bugün senin iletilerini görünce Kaş'a geldim ve doğruca marinanın çekek yerine gittim. Yengeç'i göremedim. Belediye limanına gittim orada bağlıydı, ama sen yoktun. Biraz geç anladım ama  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap, resimlerle birlikte bugün tarihli yazın geçen senenin hikayesiymiş Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap.

Yahu yine mi görüşemedik, şaka gibi Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Öğleye kadar teknedeydim, öğleden sonra İstanbul'dan misafirleri eğledim. Pes valla Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    Ş. K.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #42 : Mart 26, 2016, 14:30:58 »
okuyan için nefis hikaye! yaşayan suya indirip havuzlukta otururken ne hissetti ise aynısını hissettim okurken. Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    C. Ç.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #43 : Mart 26, 2016, 16:10:14 »
süper bir hikaye Hakan Korsanım kaleminize sağlık  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    H. T.

Ynt: Ölçüsüz emek: Ahşap Tekne...
« Yanıtla #44 : Mart 27, 2016, 00:49:45 »
Teşekkürler efenim. Devam edelim.


Her sene 5 Haziran benim için yılın en özel günüdür. Çocuğum gibi bir şeydir Konuşan Balık Deniz ve Çocuk Şenliği. Yerimde duramam, çocukla çocuk olur, sekerim ortalıkta. İşte bir yandan talaş içinde yuvarlanırken bir yandan da 6. Konuşan Balık'ı organize ediyorum. İstanbul'da tüm ekip endişeli, sayılı günler kala ben hala marinanın çekek alanında Yengeç'le boğuşuyorum. Şenlikten yana kafam rahat, zaten daha önce 5 tane yapmışım, bir şekilde hallolur da asıl mesele bir kaç gün sonra denize geri dönerken kalan parayı nereden bulacağım...


29 Mayıs günü son kez revize ediyoruz planlarımızı. 30 Mayıs, saat 14:00'te denizlere döneceğiz artık. Tam bir yıl önce de Pendik'ten çıkmıştım, denk geldi. Motorsikletimi satmıştım, bir gün öncesine kadar ona güveniyordum, kafam rahattı. Fakat Cuma mesai saati bitti ve yine bana gelmeye başladılar. Len ertesi gün tekneyi indireceğim ve hala para yok ortada.


Bu arada 75. günün sabahında hala bir ton eksik var, deli olmak içten bir şey. Sabah 07:00'de işbaşı yaptık Nükhet'le. O son kat zehirliye girişti, bende alt yumruların ve façanın boyasına. En azından Nükhet insafa geldi, yoksa ne halt ederdim bilmiyorum. İşin doğrusu fiziki yorgunluk kadar yalnızlık bitirdi beni bu süreçte. Öyle zamanlar geldi ki iskeleden aşağı düşen zımpara kağıdını almak için geçen birisini beklediğim oldu. Öyle yorgun, öyle bitkindim artık. Bir daha sefere hiç kimseyi bulamazsam köpeğimi alacağım yanıma Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


Neyse, öğleye doğru aldık bizim koca karınlı hatunu lifte, indirdik felenkleri, geriye kalan astar ve zehirliyi vurduk. Bu arada artık ofise gitmem ve tekneyi indirebilmek için borcum olmadığına dair kağıt almam lazım. Yine Tuncay'ın kapısında bittim ve yine bodoslama girdim mevzuya:


"Olup olan bu abicim, **** kadar eksik kaldı. Şimdi durum şu; bugün tekneyi indiremezsem, akşam İstanbul'a uçuyorum, çünkü çocuk şenliğim var ve paketin süresi de biteceğinden muhtemelen yeni çıkacak hesabı ödeyemeyeceğim ve nurtopu gibi bir tırhandiliniz olacak. Ya da borçlu kalacam, alıp teknemi gidecem, bakiyesini önümüzdeki ay vereceğim."


Tuncay (bey demek istemiyorum inatla, bir çok arkadaşımdan daha fazla iyiliğini gördüm) yine son derece kibar ve daha önemlisi rencide etmeyen bir tavırla destek çıktı. Kağıdımı aldım, uçarak gittim.


İşte 75 günlük drama böyle başladı;


Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


böyle bitti Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


Dile kolay, 75 gün. Len bir Kaş'a geleyim dedim, 64 gün. Karaya çıkalım, adam edelim hatunu dedik, 75 gün. Artık kesinlikle eminim, sorun bende Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


Diğer taraftan Pendik'ten ayrılmadan hemen önce hissetmeye başladığım duygu artık hissetmenin çok ötesine geçmişti. Yengeç'in girmediğim, görmediğim, ellemediğim bir santimetrekaresi yok artık.


Çevrenizdeki insanların size deli gözüyle bakmasına alışacaksınız. Bitmek tükenmek bilmeyen laf sokmalarına, esprilerine alışacaksınız. Eşinizle, ailenizle sıkça karşı karşıya geleceksiniz. Kısacası kimse sizi anlamayacak. Zaten sizin de umurunuzda olmayacak Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


Çünkü ahşap tekne demek ölçüsüz emek demek. Ve insanı farklı kılan belki de en önemli değerlerden biridir emek. Basit şeyleri bile kıymetli kılar; değer katar. Hani son derece mütevazı bir şekilde "O zaten oradaydı, ben dışarı çıkarttım sadece" der ya heykeltıraş... yeteneği değildir sadece onu ortaya çıkartan, emeğidir. Belki biraz da böyle hissettiriyor bana Yengeç. O çürümüş ya da verniği pul pul dökülmüş ahşap biraz emekle bir sanat eserine dönüşüyor. Gün be gün çirkin ördek yavrusu bir kuğuya dönüşüyor gözünüzün önünde.


Ve bugünlerde aynı kuğu yine çirkin ördek yavrusuna dönüşmekte Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Yine zımpara, yine vernik. Su alan yerlere izolasyon. Bol sika, bol macun. Bir tuvalet kağıdı rulosunu dolduracak kadar yapılacak iş listesi. Ve tabi yine sorun aynı; vakit var ama nakit dar Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
« Son Düzenleme: Mart 27, 2016, 00:50:57 Gönderen: Hakan Tiryaki »