Sıfat, kavram veya sözcük kendini ifade edebilir olmazsa ; bunun üzerinden
yapılan tartışmalarda da hiç bir taş yerine oturmaz, sonuç da alınmaz.
Geçtim şimdilik denizci tekneyi ( soona dönecem ben ona...) ; denizci lafı
bile boş bir laf. Kimdir denizci ? Nedir, ne yapar ? Ayakkabıcı ayakkabı yapar
veya satar. Tesisatçı tesisat yapar.Gazeteci haber yapar, çöpçü çöp
toplar.
Denizciyi denize açılan ; denizin huyunu suyunu bilen anlayan, bir deniz
aracının tüm veya belli işlerini bilen, yapabilen kişi anlamında kullanıyoruz.
Sonra da ; amatör ve profesyonel diye ayırıyoruz...Üstelik çoğunlukla da
amatör derken, sanki yeni merak etmiş, diğerleri ( profesyonelleri ) kadar
bu işten anlamayan , kendince , karınca kararınca bir işe heves etmiş
bazen mazlum, bazen boynu bükük bir meraklıyı tarif ediyoruz.
Diğer uluslar skipper diyor ; buna en yakın karşılık bizde belki reis olmalı...
( Amatör) denizci değil. Ben kendime denizci dediğimde gerçekte ne olmuş
olduğumu bunca senedir anlayabilmiş değilim.
Belki ben abartıyor veya sözcüklere aşırı bir kıymet biçmeye uğraşıyorum ama ;
'' denizci'' dendiğinde ne kastedildiğini bilmeme rağmen bu bana pek bir şey
ifade etmezken ; konu bir de ''denizci tekne''ye gelince , neredeyse içinden
çıkılmaz oluyor zihnimde...
Denizci tekne de ne ? Karacı ve havacı tekneler de mi var ? Gündüzcü, gececi ?
Bir ulus kendi dilinde ''seaworthy '' diyor, bir başkası ''seetüchtig'' , ''seefest ''
ve ''seegehend'' diyor mesela...Bunlardan iyi kötü bir şeyler anlamaya başlıyorum.
'' Denize dayanıklı '' diyor...'' Denize uygun '' veya '' deniz(de) gider '' ''deniz geçer''
demek istiyor.
'' - Yav, demek ki bu kayıklarda olan veya olması gereken bazı özelliklerden bahsediyo
elin adamı...? '' diyebiliyorum. Ama '' denizci tekne '' deyince....Zonk !
Ama işte bahsedilenin denizde emniyetle ve keyif verici biçimde seyredebilen tekne olduğunu,
bunca yıldır bu işin içinde olduğumuzdan anlayabiliyoruz. Fakat dilimizde kullandığımız bu
kavramın aslında hiç bir şey ifade etmediğini görmek gerek.
Denizci tekne denize dayanıklı, denizin yaratacağı şartlardan çekinmeden selametle seyredecek
ve limana sağ salim varacak tekne olmalı demek ki...
Güzel, kolaymış...
Ama değil işte.Yukarıdaki şıpınişi tek satırda tarif ettiğimizi sağlamak için ; o kadar çok kritere
gereksinim var ki...Ayrıca bu kriterler daima birbiriyle çelişecekler. Birini geliştirdiğinizde, diğeri
kötüleşecek. İşte bence en doğruyu yazan MErem Korsan'ın da dediği bu olsa gerekti...
Hemen bir örnek verelim ; Çok sağlam, ağır, sıngın ( ağırlık merkezi mümkün olduğunca suya
yakın ) ve çok enli olmayan bir tekne yapalım. En kötü havalara bile dayansın !
Dayanır mı ? Muhtemelen dayanacaktır. ( Ama bir İngiliz ''denizci '' sözü mealen '' Denize nasıl
davranırsan, o da sana öyle davranır ! '' dermiş...Yani kaba denizde üzerime gelen dalgaya 10
tonluk bir tekneyle vurursam, deniz de bana 10 tonla yüklenecektir. Buna karşın 4 tonluk bir
tekneyle vurursam, o da bana 4 tonluk bir tokat atacaktır. Yani '' cüssemiz '' üzerine de
düşünmekte fayda var... )
Şimdi bu sağlam, alçak, az enli, ağır ve çok su çeken , muhtemelen klasik tasarımlı olması
gereken teknenin genel özelliklerini düşünelim :
Çok bayılacaktır; bu çok serpinti yemek, güverte ve havuzlukta bol bol deniz suyu demektir.
Güverte altında ve kamarada kısıtlı yaşam alanı demektir. Nispeten düşük bir seyir hızına razı
olmak demektir. Ama bence en ama en önemlisi ; hafif ( ve muhtemelen modern ) boydaşına
göre ( yürüyebilmesi için şarttır ) daha fazla donanım, daha fazla yelken alanı demektir.
Muadil tasarımın yürümesi için 50 metrekare yelken alanı yeterli iken bizim teknemize belki 70
metrekare gerekecektir. Aradaki 20 metrekare farkın önemini, sert havada yelken basmış veya
toplamış, ıskota idare etmiş ve dümen tutmuş herkes bilecektir...
Bizim güvenli teknemiz Herkül olmasa da ; epeyce ''sağlam'' ekip gerektirirken, muadil ve modern
teknede işler çok daha az güç gerektirir biçimde yolunda yürüyebilir.
Peki ; bizim tarif ettiğimiz tekne sert havada yürür de, her havada yürür mü ? 2-3 Bf. havada
yürüyebilecek mi ? Dört havada her tekne yürür...Dolayısıyla maalesef bir teknenin sert havada
yürümesi yeterli özelliklerden sayılmaz. Ofisinizdeki metal dosya dolabına direk ve yelken taksanız
4 havada haldır haldır yürür...
Ünlü Fastnet yarışı faciasından sonra ; o yarışta kazaya uğrayan, devrilen ve batan teknelerin
tasarımları ve özellikleri ciddi biçimde incelenmiş ve bir sonuca varılamamıştır. Nedeni hem batan,
hem de o fırtınada salimen limana varan tekneler arasında hafif ve ağır, klasik ve modern, küçük
ve büyük teknelerin olmasıdır. Tüm çabalara rağmen şu tarz ve tipte teknelerin diğerlerine
oranla daha fazla hasar gördüğü veya kazaya uğradığına dair bir bulgu ortaya çıkarılamamıştır.
Bu nedenle x- tipte tekne daha denizcidir demenin veya emniyeti yada denizciliği eski tasarımlarda
aramanın doğru olmadığını düşünüyorum. Tekne tasarımının, taa 1930'larda ABD'lilerin, yat tasarımını
sanat olarak gören İngilizleri ( zaten daha az su çeken, daha geniş posta formlu ve daha hafif teknelerle
Americas Cup'un başladığı 1850lerden beri her yarışta İngilizleri geçmişlerdi ) ilk defa tamamen hesaba
kitaba ve tanklarda model testleriyle denenerek eliştirilmiş ''makinalarla'' mağlup etmeleriyle ; sanat değil
mühendislik olduğu kesinleşmiştir ( J klas Endeavour ( İng.) - Ranger (ABD) rekabeti. Kaldı ki İngilizlerin
eli armut toplamıyormuş. İngiliz teknesinin sahibi zamanın ünlü bir uçak yapımcısı. Mühendisliğin tüm
olanaklarını kullanmış. Teknenin aluminyum direği, güverte donanımı, teçhizatı vs çok ileri teknolojili ve
ABDli rakibinden muhtemelen çok üstün ,ama maalesef tekne gövdesi usta ve şöhretli tasarımcısının
'' deneyim, bilgi ve göz estetiğine göre '' kağıda dökülmüş. Berikiler ise modeller yapıp yapıp havuzlarda
yüzdürmüşler. Veriler toplayıp , değerlendirmişler, tasarımı tekrar gözden geçirip, yeni modeller
üretmiş, yine denemişler...) .
Dolayısıyla türlerinin uyduruk ve kötü örneklerini kenara bırakırsak ; 2000lerin teknelerin tasarım
ve denizciliğinin 1970'lerden, '70'lilerin '50'lilerden kötü olduğunu söylemek olası değil. Rekabetin
getirdiği maliyet baskısı ve charter işletmecilerinin talepleri gibi sonuçları negatif olabilecek kimi
unsurlar dışında muhakkak ki teknelerde gelişme daha emniyetli, daha kolay abranır ve daha hızlı
ve rahat seyir yapabilecek yönde gelişmiştir ( Bunun tek istisnası yeni teknelerin iç yerleşim
planı olabilir...Eski tasarımlara üstünlükleri olsa olsa marinada emniyetle bağlıyken söz konusu
olabilir,denizde değil...Ama o da ayrı ve çok uzun bir konu ).
Bence marinada gördüğümüz teknelerin neredeyse tamamı biz reislerin ortalamasından çok
daha '' denizci''dir. Tekne tasarım ve inşasının vardığı seviyede insan - tekne birlikteliğinde
zayıf halka tekne değil, insandır muhtemelen....
Böööle bi klasik lafla da bu up-uzuuun traşı bitireyim. Okumak için göz nuru dökenlerden
özür dileyerek...
Resimleri görebilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol veya Giriş Yap