0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    E. B.

Sevgili korsan kardeşliği , aşağıdaki yazı , Aali San tarafından yazılmış ve  bir başka konudan alıntılanmıştır. Yazı , yelkenli tekne alacak, ya da değiştirecek, büyütecek kişiler için çok önemli bilgiler içeriyor. Konu içerisindeki birçok başka yazı arasında kaybolmaması için ayrıca bir konu başlığı olarak açılmıştır. şimdiye kadar bu forumda bezer konularda yapılan tartışmaları sonlandıracak açıklıkta bir yazıdır.

Aali San'ı tanıtmak vakit alacağından sadece şunu bilmeniz şimdilik yeterli olur diye düşünüyorum. En son tasarladığı ve imal ettiği,  S/Y Sanela , Sanırım yapıldığı yıl ,önemli bir Alman yat dergisi tarafından yılın yatı seçilmişti. Kendisi aynı zamanda Gezgin Korsan'ın kuruluşuna vesile olmuş fikir babalarındandır.

Aali San'ın yazısı..

Öff...Saatlerce bir roman yazdım. Bir yanlış hareketle ekrandan uçurdum. Tekrar aynılarını yazamayacak kadar tembelim afedersiniz. Bu nedenle kısa kısa düşündüklerimi tekrar yazayım.

 Yaptığımız iş bir hobi olup ; teknemizi ticari bir amaçla kullanmadığımıza göre ; alacağımız tekneyi dilediğimizce seçelim. Aynı paraya aldığımız minibüsle durak komşumuzdan 2 yolcu daha fazla taşıyabilseydik ; ya da alacağımız kamyonet rakip nakliyeci İsmet abinin kamyonetinden 2 m3 daha fazla yükleme alanı sağlayıp, 250 kg daha fazla taşıyabilse bunun önemi vardır.
Bizim bu tarz '' ticari veya ekonomik '' bir kriterimiz ve kaygımız yok. Teknemiz  bize para da kazandırmaz ancak para yer. O zaman isteyen tarzına, isteyen markasına, isteyen kapasitesine, isteyen hızına ; isteyen de uygun fiyatına bakarak seçimini yapsın ; bize ne söz düşer ?

Klasik / Modern tasarım tartışması için ise şu söylenebilir...Tekne sektörü ve denizciler ( ya da yelkenli tekne sektörü ve yelkenciler diyelim...) için her ne kadar hep '' tutucudurlar '' dense de ; yenilikler zor kabul görse de , en geç 1930larda tekne tasarımı ve inşası bir sanat olmaktan çıkıp, bir mühendislik işi olmuştur. O zaman da şimdi kalkıp geçen bu 80 sene içinde bu iş ilerlememiştir ; efem eskiler daha iyiydi, daha denizciydi...filan demek anokronizm olur ; pek bir değer ifade etmez.

Klasiklerin dezavantajlarını artık hepimiz biliyoruz. Genelde sıngındırlar, enleri azdır ; dolayısıyla iç hacimleri küçüktür ; boş alanlar iyi kullanılamaz. Ağırdırlar, çok bayılır ve ıslak yelken yaparlar. Göreceli hızlıdırlar . Islak yüzeyleri ( dolayısıyla sürtünmeleri ) fazladır ; kimisinin dümenleri çok da iyi kumanda etmez. Deplasman tekneleri olduklarından hesaplanan gövde hızını ( buraya döneceğiz birazdan ) geçemezler.

Avantajları da biliniyor : bir kere çok güzeller yahu...İkincisi genelde yumuşak ve konforlu seyir özellikleri gösterirler. Ayrıca '' başlangıç veya ağırlık dengesi, stabilitesi '' denilen bir özelliğe sahiptirler. Bu tipik hacıyatmaz özelliğidir.  Ağırlık merkezleri modern teknelere göre daha alçakta olduğundan ve salmalarında daha fazla safra olduğundan, sakin ve dik konumda yatırıldıklarında düzelme yetenekleri fazladır. Bunun bize faydası ise tekne kuvvetli rüzgarla epeyce yatabilir, ancak bu yatma açısında dengelenir ve kararlı kalır, o an azami düzelme kuvveti oluşturur, sallanıp yuvarlanmadan yol alır.



Modern teknelere gelirsek ; daha yüksek, daha geniş , daha hafif, daha az safra taşıyan ( klasik bir teknede toplam deplasmanın yarısının salt maden ağırlığı olması şaşırtıcı değilken bu modern bir teknede ancak % 30lar civarındadır ), salma omurga olmadıklarından ıslak yüzeyleri ( yani suya dirençleri ) daha az, salma ile dümen palası birbirinden ayrı konumlandırıldığından daha iyi dümen dinleyen teknelerdir. Bu tekneler dengelerini ağırlıklarından değil, gövde formundan alırlar '' form stabilitesi ''. Eh işte gövde ne kadar genişse , denge de daha iyi sağlanır. Daha dik seyrederler. Daha doğrusu klasik tekne yattıkça yürürken modern tekne bir açının üzerinde bayıldığında hem yürümez olur, hem ekibini zorlar, çok tepesi atarsa da laf dinlemeyip orsalar, rüzgarın gözüne dönüp durur. Zira bu tekneler ( klasikler başlangıç stabiliteli idi ) aşırı bir düzelme kuvveti oluşturamazlar. Çok daha fazla iç hacim ( hatta havuzlukları da konuşalım, çok daha büyük havuzluk) sağlarlar. Peki ya hız ? Klasik tekneden belki biraz daha hızlı olmaları çok normaldir. Ama unutmayalım ; bunlar da deplasman tekneleridir. Yani klasikler gibi , bunlar da gövde hızlarını aşamazlar.

Gelelim gövde hızına : her ne kadar formül teoride  Azami hız ( knot) =)2,43 √ Su hattı boyu (m) diyorsa da
( Örnek 11 m boyunda teknemizin su hattı boyu 9 metre olsun bu durumda bu teknenin gövde hızı 2,43 x 3 = 7.29 knot olacaktır )
Pratikte görülmüştür ki bu formül aslında  2,43 - 4.0 √ su hattı boyu aralığında değişmektedir. Bu tamamen tasarımla ilgilidir. Yani yine 9 m su hattı olan bir tekne mesela hafif, hızlı bir gezi yarış teknesi olarak tasarlanmışsa pekala azami 12 knot yapabilir.
Hala deplasman tekneleri için geçerli olan fizik kurallarının dışına çıkmış değiliz ama...

Bildiğimiz gibi motoryatlar çok daha yüksek hızlara çıkabilirler. Bunu özel gövde formları sayesinde becerebilirler. Bu tarz gövde formuna planning hull, kayıcı gövde diyoruz. Tekneyi mümkün olduğu kadar hafif ve geniş yaparsanız yelkenli bir tekne de kendini bir miktar sudan keser, ıslak yüzeyini azaltır, kendi burun dalgasının üzerine çıkar ve bir deplasman teknesine göre çok daha hızlı gidebilir. Seyri de yelkenli tekneden çok bir motoryata benzeyecektir, kötü havalarda da hiç seyir konforu vs aramayın...Dümene yapışık pür dikkat tekneyi rotasında tutmaya çalışmanız gerekir. Yarış yatları böyledir. Pekala 25 knota kadar hızlanabilirler. Eh bunları bir de çift gövdeli veya trimaran yapıp ; bir de kanatlar ( foiller ) üzerinde yüzdürürsek 50 knotu görmeniz mümkündür.

 Yani Böke'nin '' Yelpaze Kıçlıları '' hem muhtemelen marketing sorumlularının üreticilere içerde çok hacim, çok kamara ; efem büyük ve geniş havuzluklar dikte etmesi yanısıra ; biraz da teknenin performansını arttırmak için elzemdir. Ancak bundan çok şey beklememek lazım...Bu tarz tekneler hafif olmalıdır, ağırlığa çok hassastırlar. Bunları çizen tasarımcılar da asla bizim bu tekneye 100 m zincir, iki çapa, 3 veya 4 akü, bir bot, bir de motoru ; ilave su ve/veya yakıt tankları ; pasarella bir ton da ıvır zıvır yükleyeceğimizi düşünmezler ( bilirler de düşünmezler ). Dolayısıyla aldığımız tekneyi çok kolayca ''kıçını sudan kaldıramaz '' ; yani tasarımının özelliklerinden faydalanamaz hale getirebiliriz. Bize de kalsa kalsa aşırı geniş bir teknenin olası kötü seyir özellikleri kalabilir.

Dolayısıyla MErem dostumuzun nenesinin o ünlü sözüne geliyoruz mecburen : Her karar bir vazgeçiştir !

Ben çok bakındım  ; en hızlı, en konforlu, en güvenli , en çok faydalı hacimli tekne yok dostlar.

Bu nedenle siz , ben , o hepimiz  ''kendi '' doğru teknemizi seçeceğiz ; başkalarının ne düşündüğü de vız gelir, tırıs gider.

Klasik / modern tasarım tercihi konusunda bir dövüşe girişeceksek kendi adıma şunu söyleyebilirim ( ama sadece kendi adıma ) :
1800lerin sonlarından kalma çok güzel bir tasarımı alıp, bire bir inşa edip onu şahsi teknem olarak kullanmak istemem ( eğer o teknenin bir tıpkı yapımını yaşatmak ve sahip olmak istemiyorsam ). Bugün iyi bir yat tasarımcısı size klasik teknelerin tarzını koruyarak, modern tasarımların da kimi avantajlarını ekleyerek çok iyi bir tekne çizebilir. Ya da dünya piyasasında bu tarz seri üretim yeni tekneler var. Niye son 100 senede bulunmuş kimi yeniliklerden faydalanmayayım ?

Bir tekne daha alacak olsam , klasik veya modern olmasına aldırmam. Orta - hafif bir tekne olmasına bakarım ve çok geniş '' yelpaze kıçlı '' bir tekne de istemem.
Diyelim 12 m civarı bir tekne alacağım. Gidip 3 metre eninde tam bir klasik almam ; çünkü iç hacmi bana yetmeyebilir . Ama 12 metre boyda 4 kusur metre enli bir tekne de almam. Madem tekne seçimi zaten bir taviz/ uzlaşı konusu ; o zaman mesela 3,70 en de bana yeter. Gayet güzel bir salon ve yeterli kamaraları olur ; ama kötü havada veya geniş apazda teknenin kıçı gezinip durmaz.

Bökenin diğer konusu olan tek direk / çift direk ve yelken alanlarının bölünmesi konusuna gelince...
Bu da net avantajları / dezavantajları olan bir konu.
Özellikle uzun seyirlerde ; dünya turunda rüzgara göre çeşitli seyirler yapılacağından çift direkli bir teknenin daha avantajlı olduğu düşünülürdü. Şu ünlü dünya yarışlarından birinin 70lerdeki versiyonunda galiba bir önceki senenin galibi de olan çift direkli şampiyon tekne sloop tekneye geçilince , bu işten vazgeçildi. Yani burada gezginlerin değil yarışçıların etkisi oldu.
Parçalı yelken kullanmanın kullanım ve seyir kolaylıkları gayet açık. Ama dezavantajı ise ( trim konusu haricinde ) çift direkli bir arma tek direkliye göre daha ağır ( bu da salmada daha da fazla safra olması demek ; tekneyi ağırlaştırıyoruz ) ; ekipmanlar çift ( vinçler, makaralar, halatlar, bumbalar vs vs vs ) ve bu nedenle maliyet de fazla.

He ; Bökecim uzuuun bi yolculuğa çıksam değişik ön yelkenler kullanabileceğim cutter arma ile ketch arma arasında zor karar verirdim diye düşünüyorum. Yani param olsa bir çift direkli Amel alır uzardım...Ama param yok ; ben de yatağıma uzuyorum.

Güzel bir konu ve sohbetti ; açana da katılanlara da teşekkürler ; iyi geceler
« Son Düzenleme: Kasım 27, 2015, 03:31:01 Gönderen: Ersin Böke »


*

    A. B.

Gerçekten Aali San ustamız döktürmüş. Keşke daha fazla yazsa da bilgilerinden daha fazla faydalansak.
Sonuç cümlesine ise katılmayan korsan var mıdır bilemedim şimdi Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
"param olsa bir çift direkli Amel alır uzardım..."


*

    K. T.

Çok güzel yazmış  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


*

    H. E.

Bak, şerefsizim Amel almayı ben de düşünüyordum!  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


*

    İ. E.

                                                     
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap



Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap



Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap



Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

                                                 BÜYÜK ÇATIDA GÜZEL BİR AMEL 54