0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    Ö. Y.

MILES ve BERYL SMEETON
« : Ağustos 19, 2008, 00:17:12 »
‘Bir kadın düşünün; Güney Okyanusu’nda fırtınada baş-kıç takla atan bir tekneden denize düşüp kırık köprücük kemiği ve yarılmış kafasıyla tekneye geri yüzsün ve hayatta kalabilmek için saatlerce su boşaltsın.

Aynı kadını düşünün; direkleri kırılmış teknesi metrelerce yüksekliğindeki dalgalarda sallanırken parçalanmış kamara damını üstünkörü çivilemek yerine marangozhanede çalışıyormuşçasına her vida için delik açarak tamir etsin.

İşte Beryl Smeeton böylesi bir yaşam enerjisine sahipti. Ondaki macera aşkı sönmeyen bir alevdi.’



Miles ve Beryl Smeeton tekneleri Tzu Hang’la Cape Horn yolunda iki kez baş-kıç takla atıp direkleri kırılan ve batmalarına ramak kala kurtulup 1000 milin üzerinde yol alarak sağsalim limana ulaşan, karadan ve denizden dünyanın hemen tümünü gezen unutulmaz bir ikilidir.

Smeeton’ların 1950 ve 60 lardaki deniz yolculukları binlerce deniz aşığının ufuklarını açmıştır.

Onlardan önce açıkdeniz yelkenciliği sadece çekirdekten yetişmiş denizcilerin veya fırtınalı denizlerde hayatını kaybetmekten çekinmeyen maceraperestlerin işi olarak görülürdü.

Smeeton’lar denize ilk kez elli yaşlarının başında çıktılar, yelkenciliği ve denizde yaşamayı öğrendiler, kızlarını teknede büyüttüler, 75 yaşına kadar sefer yaptılar, dünya denizlerinin çoğunu gezdiler, yelken dergilerine yüzlerce makale yazdılar, 12 kitap ve birçok ülkede verdikleri konferanslarla yüzbinlerce insana deniz sevgisi aşıladılar.

Profesyonel denizci olmayan bir karı-kocanın kimseden yardım almadan, küçücük bir bütçeyle yıllarca denizde yaşayabileceğini gösterdiler.

Bugün dünya denizlerinde gezen karı-koca (veya sevgili) ekiplerinin öncüsü olan az sayıda çiftin en meşhuru Smeeton’lardı.

Miles Smeeton 1905’te doğdu. Köklü bir ailenin çocuğuydu.

İngiliz ordusunda subay olarak 20 yıla yakın askerlik yaptı.

1930’larda Hindistan’da koloni subayı olarak prensler gibi yaşadı. II. Dünya Savaşı’na katıldı, Mısır’da Rommel’in tanklarına, Burma’da Japonlara karşı savaştı.

Yaşam arkadaşı Beryl de 1905 doğumlu, iyi yetiştirilmiş bir İngiliz kızıydı.

Hindistan’daki sömürge ordusunda asker olan, kendisinden 14 yaş büyük bir İngiliz subayıyla evlenmişti.

Çevresindeki Hintli halkın ‘memsahib’ olarak hitap ettiği, evinde bir hizmetçi ordusu çalıştıran, çay partileri düzenleyen bir genç kadındı. Ancak maceraperest ruhu onu başka bir hayata sürüklüyordu.

Tek başına seyahatler yapmaya başladı.

1934-1938 yılları arasında üçüncü sınıf tren biletiyle, atla, eşekle, katırla, sandalla, hatta yaya olarak Tibet, Nepal, Bhutan, İran, Çin, Rusya, Moğolistan, Kore, Japonya, Burma, Siyam, Tayland, daha sonra da yük veya basit yolcu gemileri ile giderek Brezilya, Arjantin, Uruguay ve Şili’yi gezdi, Patagonya’ya Magellan Boğazı’na kadar gitti.

Beryl yaşamı boyunca erkek olmadığına üzüldü.

Ancak kadın olmasının hayatını istediği gibi yaşamasına engel olmayacağına karar vermişti.

Her zaman ‘Erkeklerin yaptığı her şeyin daha iyisini ben de yaparım.’ diye düşünürdü. Korku nedir bilmez ve asla durup dinlenmezdi.

Bitlenmek, hastalanmak Beryl için önemsizdi.

Her yeni gün yeni bir macera demekti.

Yerel pazarlardan halkın yediklerini yemek, açık havada uyumak, yeni ülkeler görmek, gezdiği yerlerde yeni insanlarla tanışıp dostlar edinmek onun hayatının temeliydi.

***

Miles ve Beryl 1931’de tanıştılar.

Beryl’in kocası Miles’ın komutanıydı, ondan Beryl’e at binmeyi öğretmesini istedi.

Sömürge ordusunun tutucu ortamında sınırlı bir dostluk başladı.

1934’te Beryl yıllık izninde Süveyş Kanalı üzerinden gemiyle İngiltere’ye gitmeyi planlayan Miles’a birlikte karadan gitmeyi teklif etti.

Bombay’dan gemiyle Basra’ya geçtiler, Irak, Ürdün, Kudüs, Suriye ve Hatay Cumhuriyeti üzerinden Türkiye’ye vardılar.

Dağcılığa hevesli olan Miles’in önerisiyle Erciyes’e tırmandılar. (Daha sonraki yıllarda birlikte dünyanın en zor zirvelerinden 7000 metrelik Hindi Kush dağına ve birçok başka zirveye tırmandılar. ) Ankara, Bursa, Mudanya üzerinden İstanbul’a vardılar.

Gemiyle Varna’ya geçip Avrupa’yı gezerek İngiltere’ye ulaştılar.

Bu yolculukta birbirlerine aşık olmuşlardı.

Büyük bir rezalet çıkmasını önlemek amacıyla bir yıl görüşmemeye karar verdiler ama aşkın gücüne dayanamadılar.

Beryl eşinden ayrıldı ve iki aşık 1938’de Londra’da gizlice evlendiler, nikah şahitleri yoldan geçen bir seyyar satıcıyla, yakındaki bir dükkanda müşteri bekleyen bir kasaptı.

Miles’ın görevi nedeni ile Hindistan’a geri dönen çift yaşamlarını İngiltere ve Hindistan’ın sınıflı toplumu dışında kurmaya, yeni dünyaların birine yerleşmeye karar verdiler.

Bu sırada II. Dünya Savaşı başladı.

Miles savaştayken Beryl Clio adlı bir kız çocuğu doğurdu ve Şubat 1942’de bir yaşındaki kızı ile Avustralya’nın güneyindeki Tasmanya Adası’na yerleşti.

Elektriği, suyu, tuvaleti olmayan bir kulübede yaşarken savaş bitince bu adada bir çiftlik kurma hayaliyle uzun geziler yaptı.

Küçük kızını bakıcıya bırakarak bisikletle 1.500 km pedal çevirdi, yerleşip çiftlik kurabilecekleri bir yer aradı.

Ancak bu sırada Avustralya’da İngilizlerin onları Japonlara karşı korumadığı inancı ve genel bir İngiliz düşmanlığı vardı, Beryl Tasmanya’ya yerleşme hayalinden vazgeçerek kocasını görebilmek umudu ile deniz yoluyla Hindistan’a dönmeye karar verdi.

Japon denizaltılarının çok sayıda İngiliz gemisini torpilleyerek batırdığı bir dönemde yola çıktığı için bizim deprem çantalarına benzeyen bir torpil çantası yapıp, içine hayatta kalmalarını sağlayacak eşyalar koydu.

Hindistan’a vardığında cephedeki kocasıyla telgrafla haberleşerek buluşabildi.

Miles her fırsatta birliğinden izin alarak veya kaçarak Beryl ve Clio’yu görmeyi başardı.

Beryl 1943’te bir çay sohbeti sırasında tanıştığı bir Kanadalı’dan Kanada’nın güneybatısında, British Columbia eyaletinde Saltspring adlı bir adada, uzun yıllardır kullanılmayan 450 dönümlük bir çiftlik satın aldı.

1945 başında da Miles’ın birliği Burma’daki Japonlar’a karşı savaşa gönderildiğinde kocasına yakın olmak için gönüllü hemşire olarak yazıldı.





*

    Ö. Y.

Ynt: MILES ve BERYL SMEETON
« Yanıtla #1 : Ağustos 19, 2008, 00:22:41 »
Savaş bitince Miles erken emekli oldu ve Kanada’daki çiftliklerine yerleştiler.

Çiftlikten yakındaki kasabaya gitmek için ‘Froggie’ isminde, 5.5 m boyunda, içten takma motorlu bir sandal aldılar.

Bu ilk tekneleriydi.

II. Dünya Savaşı sonrası yıllarda bütün dünyada ekonomik kriz vardı, Miles’ın emekli maaşını ve Beryl’in ailesinden kalan yüklü bir parayı da İngiltere’den çıkartamıyorlar, Kanada’da para sıkıntısı çekiyorlardı.

Çare olarak İngiltere’den küçük bir yük teknesi satın alıp Kanada’da satarak paralarını kurtarmaya karar verdiler.

İngiltere’de tekne ararken yük teknesi yerine yelkenli almaya karar verdiler, yelkencilikle ilgili bulabildikleri tüm kitapları okudular ve sonunda gönüllerine ve bütçelerine göre bir tekne buldular.

Çin merhamet ve denizcilik tanrıçasının adıyla ‘Tzu Hang’ adı verilmiş olan bu tekne bir İngiliz subayı tarafından 1938 yılında Hong Kong’da yaptırılmış, tam boyu 46 ft ama su hattı boyu 36 ft olan 18 tonluk bir keçti.

Kurşun safrası 7 ton olan Tzu Hang’ın eğrileri kafur ve ipol ağaçlarından yapılmış, bordasındaki burma tiki latalar binlerce bakır perçin ile tutturulmuştu.

Farş ve eğrilerin bir kısmı çelikle güçlendirilmiş, güvertesi 3 kat tikle kaplanmıştı.

Omurgası ve yuvarlak kıçı yakal denen bir ağaçtan, direkleri Çin çamından yapılmıştı.

Tzu Hang’ın ana direği güverteden 50 ft, mizana direği ise 35 ft boyunda idi.

Yaptıran subay teknesini 1939’da gemi ile İngiltere’ye nakletmiş, 1948’de ilk kez suya indirmişti, teknesini çok seviyordu ama bakım masrafları çok ağır geliyordu.

Mart 1951’de Smeeton’lar Tzu Hang’ı satın alarak yaz sezonuna hazırladılar.

Bu arada tanıştıkları yelkencilerle seferler yaparak denizi tanıdılar, Manş Denizi’nde Hollanda’ya kadar uzanan geziler yaptılar.

1951 yılı Mayıs ayında 10 yaşındaki kızları Clio, onun hamsteri ve kedileriyle birlikte Atlantik’e açıldılar.

Panama Kanalı’ndan geçtikten sonra Galapagos Adaları’na uğradılar, Haziran 1952’de Kanada’daki çiftliklerinin önüne demirlediler.

Clio dünya denizlerinde gezerek, teknede anne ve babasından ders alarak büyüyen çocukların ilkiydi.

Hayatlarında daima bir kedi, bazen de bir köpek onlara arkadaşlık ederdi. Pwe adlı Siyam kedileri Smeeton’larla birlikte 20 yıl denizde yaşadı.


***

Tzu Hang’ın küçük bir benzinli motoru ve iki aküsü vardı ama motor sık sık arıza yaptığından motorsuz bir tekne sayılırdı.

Smeeton’lar ömürleri boyunca navigasyon aracı olarak sekstant, paralel cetvel, pergel, barometre, kronometre, kıçtan sarkıttıkları bir parakete ve bir radyodan başka birşey kullanmadılar.

Dünyayı dolaştıkları 16 yıl boyunca tuvalet ihtiyaçlarını kovayla giderdiler.

1967’de ilk defa tuvalet taktılar.

Seyir feneri ve kamara ışığı olarak gaz lambası, ocak olarak gece lambası vazifesi de gören pompalı gaz ocağı kullanıyorlardı.

Teknenin karinasını delmek istemedikleri için lavabonun altına bulaşık suyunun birikeceği bir kova yerleştirmişlerdi.

Birkaç yıl daha çiftlikte yaşadıktan sonra bir yol ayrımına geldiler, çiftlik ve deniz hayatı uyuşmuyordu, kararlarını verdiler, çiftliklerini satarak 18 ay sürecek bir Pasifik turuna çıktılar.

Çiftliklerinde yetiştirdikleri sebze ve hayvanlardan kendi yaptıkları konservelerle ve en az bir yıllık gıdayla yola çıktılar.

Amaçları 1956 Melbourne Olimpiyatları’nı izlemekti.

San Francisco’da kendi yaptığı 6 metrelik Trekka teknesi ile Kanada’dan gelen marangoz John Guzzwell’le tanıştılar ve Yeni Zelanda’ya kadar aynı rotada seyir yapmaya karar verdiler.

Yeni Zelanda’da John Guzzwell teknesini karaya çekti, birlikte Melbourne’a geçtiler, Olimpiyatlar’dan sonra Clio’yu İngiltere’ye yatılı okula gönderdiler ve Guzzwell ile birlikte Cape Horn’u dönerek Kanada’ya gitmeye karar verdiler.


11 Şubat 1957’de Cape Horn’un 900 mil batısında denizde 48. günlerinde 9 kuvvet havaya yakalandılar.

Çıplak direkle 4 knot hız yapıyorlardı.

Tekneye arkadan dağ gibi dalgalar çullanıyordu.

Beryl dümendeyken aniden içi birşeyler olacakmış duygusuyla doldu.



*

    Ö. Y.

Ynt: MILES ve BERYL SMEETON
« Yanıtla #2 : Ağustos 19, 2008, 00:28:56 »
‘Arkama baktım ve aniden kör oldum sandım. Arkamdaki tüm ufuk hattı büyük gri bir duvarla örtülüydü, bu ön yüzü tamamen dikey olan bir su duvarıydı. Tzu Hang’ın boyundan çok daha yüksekti.

Hiçbir tekne burnu üzerinde durup dengesini koruyamaz, ama teknenin kıçı dalgaya tam dik açıdaydı. Yapabileceğim başka hiç bir şey yoktu. Artık Tanrı’nın elindeyiz diye düşündüm. Teknenin kıçı hızla yükseldi, sonra birdenbire kendimi suda buldum.’



Aynı anda Miles da felaketi hissetti.

‘Çok şiddetli bir sarsıntıyla birlikte gökgürültüsü gibi bir ses duydum, kamaranın önüne doğru savruldum. Tzu Hang yırtılıyormuş gibiydi, etraf kapkaranlık oldu, kamaranın içine sular doldu, çıkabilmek için boğuşurken teknenin battığını düşündüm. ’

Dev dalganın altında kalan Tzu Hang baş-kıç takla atmıştı.

Dümendeki Beryl’in emniyet kemerini tutan bronz kilit dağılmış, köprücük kemiği ve bir omurgası kırılan, başı yarılan Beryl tekneden 30 metre uzağa savrulmuştu.

‘Çok üşümüyordum, ama tekneyi göremeyince beni bıraktılar, ölümüm çok uzun sürecek diye düşündüm. Sonra tekneyi gördüm, durumu çok kötüydü, ama bana cennet gibi gözüktü.’

Yüzerek tekneye ulaştı. Direkler kırılmış, dümen palası kopmuş, güverteye bağladıkları bot, hatch kapakları ve kamaranın damı denize gitmişti.

Kamaradaki yataklarından yuvarlanan Miles ve John şaşkınlık içindeydiler, Beryl’i tekneye alırlarken ikisi de sonlarının geldiğine emindi.

Beryl’i tekneye almaya yardım bile edemedim. Zaten batıyoruz, ben de suya atlasam diye düşünüyordum.’


Tzu Hang’ın anbarı yarıya kadar su doluydu ve her gelen dalga ile güvertedeki deliklerden su giriyordu, tekne batmak üzereydi.

Beryl’in ilk sözü ‘kovaların nerde olduğunu biliyorum’ oldu.

Bu söz hepsini harekete geçirdi, marangoz olan John yelken parçaları ve farş tahtaları ile güverteyi yamarken Miles ve Beryl binlerce kova su boşalttılar, tekneyi yaşanır hale getirdiler, alaboradan sonra üçüncü gün 6 metrelik bir geçici direk ve dümen olarak kullandıkları 4 metrelik bir pala ile Şili’ye doğru yoldaydılar.

‘Tzu Hang’ın batmaması mucizeydi. Kaza geceleyin olsaydı kesinlikle boğulmuştuk.’

Otuzyedi gün sonra Şili’nin Coronel limanına vardılar.

Burada edindikleri yeni dostların yardımıyla sekiz ay boyunca uğraşıp Tzu Hang’ı tamir ettiler, kendi elleriyle yeni direkler, yelkenler yaptılar.

Kuzeye doğru akan Humboldt akıntısıyla kolay yoldan Panama Kanalı’na gitmek yerine bu kez yanlarında John Guzzwell olmadan, Siyam kedileri Pwe ile birlikte tekrar Cape Horn’a doğru yola çıktılar.

Vazgeçmek nedir bilmiyorlardı.

Eğer attan düşersen hemen tekrar binmelisin. Hemen binmezsen bir daha asla at binemezsin.’

26 Aralık 1957’de yine Gürleyen Kırklar’daydılar ve bir fırtınada Tzu Hang ikinci kez devrildi.

Yine iki direği kırıldı, yine tüm yelkenler, çarmıhlar ve mandarlar denize gitti.

Bu kez kamarasını ve dümenini güçlendirmiş oldukları için daha az hasarla kurtuldular.

‘Fırtına boyunca kötü bir şey olacak hissi vardı, olduğunda tüm endişemiz kayboldu. Hem bu kez ilki kadar korkunç değildi, kedi bile durumu daha kolay atlattı.’

Bu kez acil durum marangozluğunu Beryl üstlendi, John’dan öğrendikleri sayesinde önce tekneyi su almaz hale getirdiler, sonra yaptıkları geçici direkle yine Şili kıyısına döndüler ama Coronel’e girerek onlara çok yardım eden fedakar insanları üzmek istemediler, 300 mil ötedeki Valparaíso’ya dümen tuttular, buradan tekneyi şileple İngiltere’ye gönderdiler.



*

    Ö. Y.

Ynt: MILES ve BERYL SMEETON
« Yanıtla #3 : Ağustos 19, 2008, 00:34:09 »
‘Beryl inatçı bir kadındı, yaşam boyu kendi kendine yetebilme çabası içindeydi. Yenilmez bir varlık, sönmez bir ruh gibiydi. Bazen yüzünde kararlı bir gülücükle rüzgara doğru, dalgaları yara yara giden bir deniz aslanına (eski teknelerin pruvasındaki ahşap heykellere) benzerdi. Kendine acımaktan nefret ederdi.

Tekne İngiltere’de yeniden elden geçti. Bu sırada Miles Güney Okyanusu’ndaki maceralarını anlattıkları ‘Once Is Enough - Bir Defa Yeter’ adlı kitabını yazdı.

1959 yılı Mayıs ayında Smeeton’lar Norveç’e doğru yelken açtılar, Avrupa’nın Batı kıyısını dolaşarak Le Havre’da direkleri söktüler, Sen Nehri’nden Paris’e indiler, kışı Paris’in ortasında teknede geçirdikten sonra 1961’de güneye doğru yelken açtılar.

Cebelitarık’tan Akdeniz’e girdiler, Türkiye ve Kıbrıs’a uğradıktan sonra Süveyş Kanalı’ndan geçtiler, Afrika’nın doğu kıyısındaki Mombasa’da teknelerini bırakıp bir Volkswagen minibüs satın aldılar, üç ay boyunca Afrika Kıtası’nın içlerini gezdikten sonra Hint Okyanusu’ndan doğuya Seylan’a ve Filipinler’e doğru yol aldılar.

Yol boyunca II. Dünya Savaşı öncesinden tanıdıkları dost ve arkadaşlarını ziyaret etmek için oyalandılar.

1964-1965 kışını Japonya’da geçirdikten sonra kuzeydoğuya Aleut Adaları’na yelken açtılar.

Bu adalara giden ilk amatör tekneler arasındaydılar.

9 Eylül 1965’te Kanada’ya vardılar.

Birbuçuk yıl sonra Panama Kanalı’ndan geçerek Amerika’nın doğu kıyısı ve İzlanda yoluyla İngiltere’ye döndüler.

Tekrar Kanada’ya gitmeye karar verdiklerinde yat dergilerinin birinde Tzu Hang’ın Cape Horn geçişi yapmaya uygun olmadığını yazan bir mektup okudular.

Beryl ve Miles için bu açık bir meydan okumaydı.

Panama Kanalı’ndan kestirme geçiş planını hemen akıllarından silerek arkadaşları Bob Nance ile birlikte 18 Ağustos’ta İngiltere’den yelken bastılar.

Aralık 1967’de Cape Horn’u bu kez zor taraftan, yani doğudan batıya doğru geçtiler, Tzu Hang ve ekibi kendilerini kanıtlamışlardı.

Hawai’de mola vererek Kanada’ya döndüler.

‘Dev dalgalardan yediği onca dayağa rağmen hem kendini hem bizi kurtaracak gücü gösteren güzel teknemiz Tzu Hang daha birçok kasırgayla karşılaşıp öncekilere dayandığı gibi onlara da dayanacak ama umarım onu deviren kasırgalar gibisiyle bir daha karşılaşmayacak.’

Yetmişli yaşlarına gelen Smeeton’lar Tzu Hang’ı arkadaşları Nance’a satıp Alberta’da ‘Wildlife Reserve of Western Canada’ adlı çiftliği kurdular.

Hayvanlara ömür boyu sevgi ile bağlanmışlardı. Kurdukları çiftlikte Kuzey Amerika’nın soyu tükenen hayvanlarından ‘swift fox’ denilen bir çeşit tilki, nadir bir kuğu ve az bulunan 1 ton ağırlığındaki bir mus geyiğini yetiştirmeye çabaladılar, Kuzey Amerika tilkisini soyu tükenmekten kurtardılar.

Bir taraftan da yaşlılığın getirdiği hastalıklarla boğuşuyorlardı.

Miles’ın dizlerinde yürümesini güçleştiren, ameliyat olmasına neden olan artroz vardı.

Beryl meme kanseri oldu, hastalık ilerledi.

Birlikte 20 yıl geçirdikleri, iki kez devrilen tekneden kurtulan, bir kez okyanusun ortasında bir kez de Paris’te nehre düşüp Beryl’in kurtardığı sevgili kedileri Pwe öldü.

Avcılar gizlice arazilerine girip Beryl’in taparcasına sevdiği, Peterkin adını koyduğu mus geyiğini vurdular.

Pes etmeyen Smeeton’lar Bob Nance ile birlikte Tzu Hang’la son kez denize açıldılar, Atlantik’i aşıp Avrupa’ya vardılar.

1979 da Kanada’ya döndükten kısa süre sonra Beryl çok sevdiği çiftliğinde, iç marangozluğunu kendi eliyle yaptığı evinde, hayvanlarının arasında son nefesini verdi.

Yaşlı Miles Smeeton ömrünün kalan kısmında yeni kitaplar yazdı, konferanslar verdi, dünyanın dört bir tarafına yayılmış, sayıları binleri bulan dostları ile mektuplaştı ve 22 Eylül 1988’de günlerdir başında bekleyen John Guzzwell ve kızı Clio’nun kollarında öldü.

Dünya doğuştan liderlerle, çok başarılı bilimadamlarıyla, güçlü dağcılarla, cesur denizcilerle, kahraman ve sevgi dolu ruhlarla doludur. Smeeton’ları bu kadar olağanüstü bir çift yapansa bunların her birindeki en iyi nitelikleri kendilerinde toplamış olmalarıdır. Bir ikili olarak bireysel güçlerinin toplamından çok daha kuvvetliydiler.’


*

    Ö. Y.

Ynt: MILES ve BERYL SMEETON
« Yanıtla #4 : Ağustos 19, 2008, 00:36:09 »
Kitapları:

Miles Smeeton’un kitapları:

Once is Enough

Because the Horn is There

The Sea was Our Village

The Misty Islands

Sunrise to Windward

A Taste of the Hills

A Change of Jungles

Moose Magic

Completely Foxed

Alligator Tales

Beryl Smeeton’ın kitapları:

The Stars my Blanket

Winter Shoes in Springtime

Haklarında yazılan:

High Endeavours, Miles Clark (Kendisi de yelkenci olan yazar Smeeton’ların manevi evladıdır.)

*

    K. K.

Ynt: MILES ve BERYL SMEETON
« Yanıtla #5 : Ağustos 19, 2008, 00:45:02 »
pes etmemek.....hayatı deniz gibi algılamalı....ne fırtınasından
ne de dağ gibi dalgalarından korkmamalı demiyorum......korkmalı elbette....ama pes etmemeli...korkularımızın dibine kadar gittiğimizde kendimizinde ne olduğunu anlarız o zaman...
*

    Ö. Y.

Ynt: MILES ve BERYL SMEETON
« Yanıtla #6 : Ağustos 19, 2008, 00:46:55 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
korkmalı elbette....ama pes etmemeli...korkularımızın dibine kadar gittiğimizde kendimizinde ne olduğunu anlarız o zaman...

ben dediğinizi hep şöyle düşündüm:
kendi sınırlarını zorlayarak, kendini tanımak ve keşfetmek.