0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    E. O.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #15 : Ağustos 17, 2019, 16:31:49 »
Emra korsan, yazdıklarınızı ilgiyle okudum, açık yürekli, samimi paylaşımınız için teşekkürler...

Bir kaç seyir sonrası, bu yazdıklarınızı gülümseyerek okuyacaksınız.

Selametle,


*

    E. E.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #16 : Ağustos 17, 2019, 17:22:59 »
Tsklr Eyup korsan,
Hedefim sizin gibi seyirler yapmak.Öğrenmeye devam ediyorum.
Slmlr


*

    D. E.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #17 : Ağustos 17, 2019, 19:39:28 »
Elinize sağlık, bu kadar temkin ve hesapla en doğrusunu yapıyorsunuz. Bana 2 yıl önceki halimi hatırlattınız. (Bu foruma yolladığım 2. mesaja ve devamına bakabilirsiniz)

17 metreye 55 metre zincir konusunda "literatür"ün dediğine bir şerh düşmek lazım. Derinlik arttıkça daha az kaloma oranı tolere edilebilir. Sebebini şurada yazmıştım:

Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap


*

    E. E.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #18 : Ağustos 17, 2019, 21:17:03 »
Dogan korsanim
Ilk seyir deneyiminiz ile ilgili paylasiminizi defalarca okudum.Diger yazilarinizi da okudum.Bende yasadiklarimi paylasmam gerektigini bu nedenle dusundum.Bana katkiniz cok oldu.

Tsklr


*

    A. İ.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #19 : Ağustos 18, 2019, 18:11:37 »

Emre Korsanım, öncelikle anlatımınız çok güzel...
Ben de yaz başında ailem ile ilk tekne kiralama serüvenimizi yaşadık...Siz ikinci kiralama ile bizden daha tecrübelisiniz  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Eğitimleri eşim ile aldım..Ama oğlum ve kızım konudan bihaberdi..İlk bağlanmalar zorlu oldu  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Turunuzla ilgili naçizane düşüncem Çomçalık'a 3 ve Bencik'e 2 gün ayırmanızın gezi keyfinizi törpülediğini düşünüyorum...
Biz her gün en az 2 koy veya iskele değiştirdik...Ne kadar çok macera o kadar tecrübe olur dedik  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap  Kimisinde kalomayı tutturamadık, kimisinde yanda ki teknenin tonozuna salmayı taktık, restoran iskelesinde dibe oturduk vs vs..Ayrıca her müsait havada seyirlerimizi yelken ile yaptık..Zaman zaman sağanaklar bizi korkuttu ama genel olarak keyif aldık..
Selimiye ile ilgili anlattıklarınız da kulağımıza küpe olsun. Aslında orayı Çevre ve şehircilik Bakanlığı işletiyor..Adama göre muamele hiç hoş değil Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Tecrübelerinizi paylaştığınız için teşekkürler..En azından acemilikte yaklaşık aynı ruh halinden ve yollardan geçtiğimizi de anlamış oldum..
« Son Düzenleme: Ağustos 18, 2019, 18:12:40 Gönderen: Alper İynem »

*

    G. T.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #20 : Ağustos 19, 2019, 11:38:05 »
Emre Korsanım,
Keyifle takip ediyorum paylaşımlarınızı. Benzer bir deneyimsizlik sürecini paralel yaşıyoruz. Buradan hem deneyimlerini paylaşan acemi korsanlara hem de yol gösteren deneyimli korsanlara teşekkür etmek istiyorum. Zira başım her sıkıştığında hem forumdan hem de gezgin korsan whatsapp grubundan aldığım yardımlarla süreç ilerliyor. İlk olan her şey başlı başına bir gerilim oluyor. Gitmek istediğiniz bir nokta için irtibat numaralarından tutun da, tonoz var mı, demir atıp mı bağlanılacak her şey başlı başına bir konu haline geliyor. Bayram tatilinde ilk defa Pendik çıkışla Sedef adası güney batısında tonoza bağlandık. Daha önce tatbikat modunda usul usul gezinmiştik oralarda. Neyse gözümüze kestirdiğimiz bir tonoza doğru yaklaştık. Burcu kaptan elinde kakıçla tonoz halatı avına geçti baş kısma. Ben kokpitte tonozu tepelemeden durabilme heyecanında. Aldın mı diye bağırıyorum arkadan Burcu daha var diyor. oldu mu diyorum az kaldı diyor. Zaman geçmiyor sanki neyse, Tamamdır dediğini duydum ki zannedersiniz boraları aştık. Tonoz halatının kasasını koçboynuzuna geçirivermiş halde döndük kokpite. Daha ne olduğunu anlamadan bir bot bitiverdi dibimizde. Restauranta gelecek misiniz diye. Köpeğimiz var o bota atlayamaz nasıl olacak ki, hık mık derken kendimizi botta bulduk. Botla giderken botu kullanan arkadaş sağlam bağladını abi değil mi tonoz halatını dedi. O an anladım yaptığım hatayı. Koç boynuzuna kasayı öylesine geçirmek yerine kasayı koç boynuzu ayakları arasından geçirip iki boynuz ucuna oturtmam gerektiğini hatırladım. Sağolsun arkadaş bizi bırakınca dönüp usulünce halletti. Yemek sonrası tekneye dönüp de uykuya dalınca Burcu'nun çağırışıyla apar topar çıktım havuzluğa. Arkamızdaki motor yat kıç kıça gelmiş haldeyiz. O da tonozda biz de. Nasıl oluyor aynı yönde değiliz ve temas ediyoruz. Apar topar tonoz halatına asılıp boşunu aldım voltaladım. Ondan sonrası halüsinasyon gören yavru kediler gibi sabaha kadar ikide bir kafayı kaldırıp motor yatla aramızdaki mesafe kontrolüyle geçti. Olsun ilk tonozda geceyi ciddi bir maraza olmadan atlattık ya. Sabah 05.30 ortalığı neta edip saat 06.00'da tonoz halatı atıldı, istikamet Trilye.
Ders 1 Tonoza bağlanmak güzel bir imkan ama, etrafı kolaçan edip diğer tonozdaki teknelerle çapariz yaşamayacak şekilde plan yapmak gerek.
Ders 2 Tonoz halatı kasasını sağlam bir şekilde tekneye usulunce bağlamak gerek, etraftaki teknelerin durumuna göre de asılıp tonoz halatı boşluğunu alarak voltalamak da gerekebilir. Her ne olacaksa olsun o halat usulünce tekneye bağlanmalı.
Soru 1 Tonoza bağlanmak üzere manevra yaparken yakında demirlemiş bir tekne var ise ne yapılmalı. Eğer tonoza bağlanırsanız demirdeki tekneye yakın düşecek iseniz ne yapmak lazım. Zira biz tonoza bağlanınca böyle bir durum oluştu. Çok büyük olmayan bir motor yat biz bağlanınca tonoza demir alıp ileleyerek tekrar demir attı. Kusurumuza bakmayın diye seslendik sorun yok dediler ama aslında tonoza bağlanan olursa çapariz çıkarmayacak bir şekilde demir atmış olmaları gerekmeiyor muydu?
*

    S. K.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #21 : Ağustos 19, 2019, 11:54:56 »
Ben de bunu anlamıyorum; yani tonoz veya demir - ki tonoz bu konuda daha sağlıklı olmalı, neticede tonoz taranmaz ama demir taranır...


Demek istediğim, alargada kalırken, daha doğru anlatımla demir veya tonoz noktalarında birbirine mesafe hesabı neden 360 yapılılır ki? Evet, tekne 360 derece salınacak; ama o salınmayı sağlayan rüzgar veya dalga o ortamdaki her kayığa eşit yönden etki yapacağına göre neticede mesela batı rüzgarında benim teknem pruvasını 270'e çevirip 30 metre doğuya kayacaksa, benim demirime göre tam 50 metre doğuma demir salan diğer tekne de pruvasını 270'e çevirip kendi demirinden 30 metre doğuya kayacak demektir.. Aynı anda demir attığımızda ırgatlarımız arasındaki mesafe 50 mt, benim kıçımla onun başı arasındaki mesafe 35 metreyse (tekne 15 mt yani) rüzgar nereden eserse essin o mesafe hep 35 metre olmayacak mıdır..? Demirde bu mesafe değişiyorsa bir taraf tarıyordur; peki tonozda? neden değişir ki?
*

    S. K.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #22 : Ağustos 19, 2019, 11:59:39 »
Bu arada Emre korsan... Sizin ramazan bayramı seyri bana ilham olmuştu ve ta o zaman ağustosun son haftasına bir kayık kiraladım, teknede yasal ehil (fiilen ehil miyim göreceğiz) sadece ben olacak şekilde... Şimdi kurban seyrinizi de okuyunca daha bir emin oldum yapmak üzere olduğum işten; özellikle de benim kafama takılanların hepsini yaşadığınızı, benim unuttuğum hiçbir şey yaşamadığınızı görünce Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    E. D.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #23 : Ağustos 19, 2019, 12:12:52 »
    Tonoz ve demir atmadaki çaparizlerdeki etken, tonoz kalomasının kısa demir kalomasının uzun olmasından kaynaklıdır. Siz tonozdaki teknenin de sizin kadar salınım yapacağını düşünürsünüz ama olmadığı için üzerine düşersiniz. Tonozun yerini değiştiremeyeceğinize göre demir atanın buna göre hesap yapması lazım. Ayrıca demirdeki iki teknenin de salınımda çapariz olmaması için kaloma miktarlarının yaklaşık eşit olması lazım. Birisi 20m diğeri 50m kaloma vermiş iki teknenin aralarındaki mesafe de uygun değilse birbirlerinin üzerine düşebilirler. Bazen de sıfır havada herşey usulüne uygun bile olsa, teknenin biri bir yöne diğeri ters yöne salınım yapabilir ve yine birbirlerinin üzerine düşebilirler. Kısaca, yeterli bir mesafeden biraz daha uzakta kalmakta yarar var. Olmadı, özür diler bir kahve ikram edersiniz Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap.
*

    E. E.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #24 : Ağustos 19, 2019, 12:47:54 »
Gürkan korsanım,
Biraz stres biraz uykusuzluk öğrenicez artık,gezgin korsan forum olmasa benim için her şey çok daha zor olurdu.Bu whatsapp grubundan faydalanma konusu çok iyiymiş.Ben nasıl dahil olabilirim?İlk seyir için zello programını yüklemiştim,ama o gruptan hiçbir paylaşım konuşma olmayınca sildim.Tonoz konusunda da bazı korsanların, bakımlarının iyi yapılmadığı çok güvenilir olmadığı konusunda ki yazılarını okumuştum.Serçe de bağlandığım tonoza dalıp baktığımda birbirine dolanmış eski kopuk halatlar görmüştüm.Bu sebepten yine iyi bir uyku uyuyamamıştım.Aslında en rahat ettiğim anlar alarga da kaldığım zamanlar,ama alarga konusunda da kafamda ki bazı sorulara cevap bulabilmiş değilim.Demir taramasından çok çekinmesem de ,dönme çapı ve demiri attığım yönün tam tersi istikametine teknenin dönmesi ve çapanın kurtulma ihtimali olması konuları tedirgin ediyor.Belki de boşuna endişe ediyorum ama acemiyim işte,bilgi ve tecrübe olmayınca stres kaçınılmaz oluyor.

slmlr
*

    E. E.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #25 : Ağustos 19, 2019, 12:58:36 »
Sedat korsanım,
Umarım seyriniz güzel geçer,benim yazdıklarım biraz stres'e neden olabilir yapım itibari ile.Doğan Erbahar korsanın ilk seyir denemesini paylaştığı yazısını okumadıysanız mutlaka okuyun.Keyifli taraflarıyla çok güzel anlatmış.
Kısmetse eylül 3. haftası  bir plan yaptım hava şartları da bana uygun olursa 0-10 knot arası Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap gerçekleşirse onuda buradan paylaşırım.

Slmlr
*

    G. T.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #26 : Ağustos 19, 2019, 13:14:59 »
Emre korsanım,
Forumda whatsapp grubuna katılma talebi başlığı var. Oradan talepte bulunursanız yardımcı oluyorlar. Açıkcası çok aktif ve ihtiyaç anında hızla yanıt geliyor. Ben Gezgin Korsan grubuna olan gönül borcumu nasıl öderim bilmem ama son Trilye seyrimizde marinada bir Gezgin Korsanın yanaşması esnasında palamarlarına yardımcı olduğumda büyük mutluluk duydum. Aynı konuya gönül vermiş insanların birbirini tanımaksızın birbirine duyduğu saygı ve sevgi gerçekten çok güzel. 
*

    S. K.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #27 : Eylül 03, 2019, 22:24:44 »
Başka başlık açmadan ben de yazayım geçen haftaki ilk çekirdek aile charter denememi…

GÜN 0 ve 1:

Malum, buradan da sormuştum korsanlara; nette de biraz araştırma yaptığımda Türkiye’de bareboat motoryat charter diye bir kavramın var olmadığını anladım… O soruma değerli gekolardan birinden “yelken açmayınca her yelkenli aynı zamanda bir motoryattır” minvalinde bir cevap gelmişti… Diğer pazarın kapalı olmasıyla yelkenli bakmaya başladık biz de… Koylar görece boş olsun diye bayram tatilini değil, deniz kendini biraz toparlasın diye hemen sonraki haftayı da değil ama artık sonbahar da olmasın diye 24-31 ağustos haftasını belirledik hedef olarak.. Yine forumdan aldığım tavsiye firmalardan yelkenli yatçılık sitesinde diğerlerine göre makul fiyatlı 2005 model bir Oceanis 373 kestirdik gözümüze ve 1-2 mailleşme sonunda tuttuk kayığı… Sonrasında hazırlıklar başladı…

Kayığın owner değil charter versiyon olduğunu anladığımda bagajın yarısını kamp çadır falan için aldığım 50 litrelik portable buzdolabına ayırmam gerektiği de belli oldu çünkü bu versiyonda sadece üstten açılan köşe buzdolabı var, önden açılan 2. buzdolabı yok… İskelede dolaptan kazanılan alana ownerda sancak tarafta duran navigasyon masası konmuş, böylece hem wc biraz büyümüş hem de 3. Kabinin kapısına yer kalmış… Yanıma ayrıca kendi halatlarımı ve birkaç da karabina aldım; niye böyle bir şey yaptım bilmiyorum ama pontonda yürürken havalı oldu; tekneye kendi halatını götüren bir ben vardım bir de diğer chartercılardan birinin tuttuğu ücretli kaptan  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Neyse; 24’ünün sabahı yeni açılan yola da güvenerek erken sayılmayacak bir saatte attık kendimizi yola ve 6 saatten az bir sürede tek molayla Orhaniye Martı Marina’ya ulaştık… Biz gittiğimizde henüz bütün kayıkların housekeeping işleri bitmemişti… Eşyamızı kayığın başına taşıtıp; sözleşmemiz, depozitomuz, market alışverişimiz falan uğraşırken; hadi bir de yemek sıkıştıralım diye marina kulübün restoranında ilk ve son olmasını umduğumuz, basit ama basitliğinden beklenmeyecek kadar pahalı bir kayıntıyla yol yorgunluğunu atarken bir de baktım ki bizimki hariç tüm tekneler suda; saat de 17:00 mi ne… Taksimetre çoktan açılmış ama biz hala bambu koltuklara bira eşliğinde kendi kıç ve baş omuzluklarımızı gerdirerek vakit kaybediyoruz.. Hafif bir alarm halinde teknenin başına döndük; bavulları ve alışverişi yerleştirdik, küçük bir kontrol.. ve.. tank-1 ¼ dolu tank-2 tamamen boş… Öyle çıksak daha o gece hane halkı kısıtlı su kullanımına alışamadan susuz kalacağız.. Personel bulundu, su temin edildi falan ve artık 18:00 olmuş veya geçmişken anons yaptık palamar için.. bunu niye yaptık hala anlamış değilim; çevremizdeki herkes gitmiş ve pontondaki yerimizden marina çıkışı hatta karşı sahile kadar apaçık bir alan var önümüzde ama şirket illa çağırın dedi; ben de murphy yasası tecrübelerim yüzünden/sayesinde pek ısrarcı olmadım… Dümen üzerindeki tutamağa kendi telefonumu ve navionicsimi kurmuştum çoktan ama kapakları açınca bizim tekneye de (resimlerinde olmayan) tablet tipi navionics yüklü raymarine kurulmuş olduğunu gördüm.. Olsun, crosscheck yaparız… Usturmaçalar yukarı, bot aşağı, engine-start… İstikamet Bencik…

2000 devirde sakin bir seyirle tridataya göre 4.8 telefona göre 5.9 raymarine’e göre 6.0 kt hızla gidiyoruz… Olsun sonuçta gidiyoruz bir şekilde… Otopilota “dişlice kayalarına bindir” talimatını verip teknenin tabletinin ekranından Bencik için önceden belirlediğim 7-8 demirleme alternatifini gözden geçirmeye başladım… Gerçek rüzgar 8’in altına düşmeyen S/SW ve benim de mürettebat sayısı nedeniyle kendimi otomatik klonlamama izin verecek, yani rüzgarı kafadan alıp koltuk için suya girebileceğim bir yere yanaşmam lazım… Çünkü tornistanla kafayı rüzgara çevirip demiri germeden yanaştıktan sonra ben atlayıp koltuğu bağlayana kadar kayığın sağa sola fazla oynamaması lazım… Seçeneklerim arasından kıçı N/NE ‘ye en yakın şekilde verebileceğim yer MTA gibi duruyor, üstelik oraya 6 tekne varsa 7. bile olabilirim; bir de karasında Bugdaybueque yazan şeyin karşısında böyle kısa bir bant var ama max. 2 kayık alır gibi... Havayı stabil S yakalayabilirsem de MTA’nın karşısındaki doğu sahilinde minnak bir kuytu var heryere kapalı, Everyway but South daha doğrusu (tam istediğim ürün)…

45dk kadar sürüyor sanırım Bencik ağzına gelişimiz… Hava koyun dışında aydınlıktı ama içeri girince sanki 10dk içinde 1 saat geçmiş gibi karardı neredeyse… Az yollu ve haritada görülmeyen olası fırsatları kollayarak süzülüyoruz içeri… Planımızdaki sıkıntının ne olduğu hemen çıkıyor ortaya… O gün Martı marinadan kaç tekne çıkmışsa hepsi ilk durak olarak Bencik’i belirlemiş (bunu tahmin etmiştim aslında) ve bir o kadar daha başka tekne zaten oralardaymış (bunu etmemiştim işte)… MTA’nın önü düzensiz birkaç kıçtan bağlı tekne ve 2-3 de çapı belli olmayan alargacıyla kapanmış… Buğdaybükünün karşı kıyısı da öyle… Oradan daha ilerisi 2 metre görünüyor – ki içeride sadece birkaç ufak tekne var hiç yelkenli yok, bizim draftımız 1,5 ama o riske girilmez… MTA’nın karşısındaki girinti de %100 doluluk oranında (iki tekne var yani kısaca).. Geri dönmek mümkün değil, artık karanlık çöktü iyice.. havaya bakıyorum, windy’den gecenin devamına bakıyorum, derinliklere kayalara falan bakıyorum ve whatskenaydusamtayms diye MTA’nın karşı sahilinin önlerinde güneyi kesintisiz alan (yani gelirse alacak) bir yerde 10mt derinliğe boşaltıyorum 45 metre zinciri… Hem demiri kontrol hem de kayığa ne yönde gideceğini öğretmek için tornistanda yürüyorum biraz o benim olması gereken kuytuya bağlanmış iki teknenin üzerine doğru… Fazla mı yaklaştık yav diye panik yapıp verdiğim zincirden bi 7-8 metreyi alıyorum geri… Tamam istediğim şekilde duruyor tekne…

Yemekler yeniyor (sandviç yani)… Rüzgar o an için kolayıma ama arada 15’lere vurarak esiyor… Başlıyorum ekran üzerinde rüzgar n’olursa n’olur senaryolarına… Kuzeye dönse.. sıkıntı yok… batı zaten beni koyun ortasına açar… O olursa bu olursa; yok yani problemsiz bir alarga gibi duruyor… ..ken ortadan geçen bir 2x300 motorlu botun dalgası, bizi hafif salladıktan sonra hemen sancak tarafımdaki çok yakın kayalarda patlayınca tüylerim diken diken oluyor… Neredeyiz lan biz? Diye haritaya daha dikkatli bakıp tam zoom yaptığımda o ana kadar hiç düşünmediğim şeyi görüyorum… Arkadaki teknelere yaklaştım diye karanlıkta 8-9 metre zincir toplayınca ve biraz da rüzgar azalıp gerginliğini alınca epey ilerlemişiz ve şu an olduğumuz yerde koyun batı sahili denize doğru yaptığı 10-15 metrelik bir çıkıntının tam önündeymişiz… Derinliğimiz de attığım 8 metrelerde değil, 3.8 metrede… “Harita ve karanlık aldatıyor, herşey yakın görünüyor, baksana karşı sahil bile ne kadar yakında halbuki nereden baksan en az 150 metre; zaten haritadaki tekne figürü eşşek kadar, boyu hiç değişmiyor ve bu zoom seviyesinde o kayığın 100ft falan olması lazım..” diye kendimi teselli ediyorum; Yok canım bişey olmaz diye kendi kendime yalanlar söylüyorum.. Alla’m olmasın yani saat gecenin yarısı, ay da yok-ki olsa da son dördünün sonunda, ölmek üzere olan ay yani… Kalkıp içeriden koca LED’li feneri kapıp geliyorum havuzluğa.. Yakıp bakıyorum; acı gerçek, yakındaki kayayla aramda bir tekne boyu ya var ya yok; maksimum 15 metrede falanız ve sandığım gibi kıçımın değil baş kamara kapısının falan hizasında; çizeceğim polyanna parabol sayesinde de kıçı kurtaramıyoruz yani, herhangi bir SE durumunda 2dk içinde tepesindeyiz kayaların… Kalomayı 1’e 2 seviyesine çekmeyi düşünüyorum bir an; hava tamamen kalacaksa belki olur ama eserse bu defa tarayacağız ve her yöne sıkıntı yaratacak…

Nedense o an yapılmayacak tek şeyin oradan ayrılmak olduğuna inatla inandırmışım kendimi; yedek çapayı bota koyup iskele tarafa 50 metre açılıp suya atmayı İtalyan işi koltuk almayı bile düşünüyorum ama “çapa 22kg, ben 110 kg, bot sadece 2 mt ve yumuşak tabanlı, ayrıca saat 00:30” datasını beyne girip enter’a basınca bunun da saçma bir fikir olduğu ortaya çıkıyor… Eşim huzursuzlanıyor benim stresimden ve en korktuğum da ailemi ilk deniz seferlerinde tedirgin etmek… Sürekli “neden ayrılıp başka bir yere demir atmıyoruz?” diye soruyor; ben de direkt “olmaz hayatım” diyorum, içimden de “cahil işte” diye geçiriyorum.. Devamında nöbet tutmaya karar veriyorum… Siz yatın diyorum; ben uzandığım yerden gökyüzüne bakarak kontrol ederim.. Ya nereye ediyorsun, sabah 07:00’de kalkıp 600 km araba kulanmışsın, saat 00:45 ve bünyende ciddi bira dolaşıyor; 10 dakikaya döne döne uyursun… Neden sonra eşimin yer değiştirme teklif/sorularından birine yine “olmaz bebeğim” dediğimde beynim “nesi olmaz bro?” diye çıkışıyor… Kendime bahaneleri sıralamaya başlıyorum.. Başka tekneler var (gözüm yalanlıyor, yarım saattir gelen geçen yok, hem ışıklarımız var)… Rüzgar bizi atar (gözüm ekrana takılıyor, 15 metre tepede bile rüzgar 2kt falan, suyun yüzeyi ayna gibi)… Ortaya doğru derinlik çok fazla (devreye navi ekranı giriyor, max yeri 20 metre…)…

Pes ediyorum ve “tamam” diyorum, “haydi başa git demiri çek suda görene kadar”… Motoru çalıştırıyorum; hanım demiri alıyor… O sürede sağdaki kayalar nasıl canavarlaştıysa artık gözümde, hiç bakmıyorum o tarafa, tripli sevgili gibi kırıyorum iskeleye ve rölantide ayrılıyoruz kendi çektiğimiz korku filminden… Koyun ortasına doğru 105’e seyirtiyorum hafif hafif; gözüm derinlikte… 7 metre, 10 metre, 12 metre, 15.. 17… 15… 13,5… Durduruyorum motoru… her iki ekranı da açıp haritadan yerimizi kontrol ediyorum; dabılçek.. MTA’nın önlerinde haritanın 17mt yazısının olduğu yerdeyiz tam olarak.. 17 rakamının olduğu yer 13,4mt yani… Feneri kapıp başa gidiyorum, ileride kıçı tam provamdaki tekneye tutup gözümle ölçüyorum aramızdaki mesafeyi… O teknede muhabbettekiler de bana dönüp… …bişey demiyorlar ama içlerinden “manyak mıdır nedir” demişlerdir herhalde… Kıçları bendeyken 40 metrede falanlar, iyi yani mesafe… Irgatla uğraşacak vaktim yok, kayık hafif hafif akıyor hala üstlerine; alıyorum elime vinç kolunu, şaaarrrrr!!!! İlk 30 metreyi boşaltıyorum suya yarım saniyede… Sonra hanımı başa gönderip dümene geçiyorum, kayık troll hızında demirin kasmasıyla dönüyor, o sırada bir 15 metre de hanım salıyor… Kıç-kıça olduğumuz anda bile aramız 25 metrelerde ki bu daha iyi, ilk bakışta karanlıkta yanlış ölçmüşüm demek… hemen demiri bıraktığım yerden her yöne 60 metrelik bir perimeter çiziyorum ekran üzerinde, pergelim sigara kutusunun kısa kenarı.. Hiçbir durumda hiçbir objeye 15 metre yaklaşmadığımız gibi, sandığımın aksine koyun trafiğini de engellemiyoruz… Rahat bir nefes alıyorum ve bir bira daha açıyorum… Gece boyunca rüyamda döne döne oraya buraya çarpıp milletin teknelerini batırıyoruz madmax işi her tarafı sivri zırhlı teknemizde…

Sabah tam 06:00’da açıyorum gözümü havuzlukta.. Telefonum şarj uyarısı veriyor o anda… Ekrana baktığımda gece yanlışlıkla free-route mu ne o zımbırtıyı açmışım ve karşı sahilden gelişimiz dahil yaptığımız her yol sarı renkte işlenmiş harita üzerine… İlginç olanı da ben uyurken tekne kendi boyunun yarısı kadar bile yer değiştirmemiş hiç, olduğumuz yerde dönüp durmuşuz… Cırcır böcekleri başlıyor mesaiye tam olarak 06:10’da… Enfes şafak fotoğrafları çekip devriliyorum, yarım saat daha uyuyorum…

İlk gece benim için normalde de önemli olduğu için biraz uzun yazdım sanırım… Sonrası da az maceralı olmadı gerçi ama ilkler önemlidir…

Bu geceden bazı dersler de aldım tabi:
1-   Suyu yakıtı aküyü falan muhakkak kontrol etmek gerek…
2-   Marinadan çıkan son tekne (ilk durak yakında ve bilinen bir yerse) olmamak gerek…
3-   Bilinmeyen yerlere girerken saatin çok geç olmamasına dikkat etmek gerek…
4-   Çevre kontrolü yaparken demir yeri seçerken haritayı muhakkak maksimum zoom seviyesinde kullanmalı…
5-   Yardım istemek ayıp değil yahu (bunu sonra öğrendim gerçi ama)… Eşimin koluyla ağır iş yapamaması nedeniyle o an pratikte tek kişi sayılırdım ve rüzgarı tayfa gibi kullanmaya çalışmak yerine boş bir yere yanaşmaya çalışıp bağırarak koltuk için yardım istesem; eminim çevremden pek çok kişi gelip halatımı bağlardı…
*

    Y. A.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #28 : Eylül 04, 2019, 10:29:57 »
Devamını bekliyoruz Sedat korsan  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    S. K.

Ynt: Acemi Korsan ilk seyir deneyimim ve tavsiyelerim
« Yanıtla #29 : Eylül 09, 2019, 18:44:10 »
Kaldığımız yerden devam...

GÜN-2:

Saat 07:00 gibi hem bizim ekip hem diğer tekneler uyanıyor... Karaya bağlananların ikisiyle bir alargacı kalkar kalkmaz toparlanıp gidiyor ve ben anlamsızca koyun ta ortasına demir atmış sapık görünümünde kalıyorum etrafımdakiler uzaklaşınca... Ama aynı durum sıfır havada bir fırsat da açılıyor önümde, hiç demiri yerinden kaldırmadan tornistanla kıçın kıçın sokuluyorum karaya doğru; hanım da başta, zincirin dik açısını bozmasına izin vermeyecek şekilde besliyor denizi lazım oldukça; ne demişler: teknede duracağına suda dursun (bu lafı o gün öğleden sonra öğrendik ama sabah da sözü bilmeden uyguluyorduk yani)... kıyıya bir tekne boyu kalana kadar bu şekilde gidiyoruz.. boşa alıyorum, hanım biraz daha zincir verip durduruyor ırgatı; biraz bekliyoruz, yok, hareket etmiyor.. hemen deniz ayakkabılarımı giyiyorum, iki koltuk halatımdan daha kısa olan 30 metreliğin paketini açıp atlıyoum suya... MTA rıhtımının önünde her yer taş ama bağlanacak tipte olanı yok.. rıhtımı bitirene kadar yürüyorum suda, yine kaya yok ama ağaçlar var.. Ağaca bağlanana ceza yazıyorlarmış ama hemen sağımda iki tane o şekilde bağlanmış tekne var zaten.. karaya çıkıyorum, önde gövdesinde halat izleri olan ağaçlara değil de bir arka sırada hırpalanmamış bir ağaca geçiriyorum halatı... Tekneye dönüp ırgata geçiyorum... Boşunu alır gibi yapıyorum sadece, maksat kayık oraya buraya gezmesin gibi bir görüntü oluşturuyorum; halat laf olsun kabilinden bağlı ve suyun içine kadar esniyor, hani gelen olursa "valla biz ağaca kuvvet uygulamıyoruz" diyebilelim (neyi değiştirecekse artık bu)...

Kahvaltımızı bu şekilde bağlı olarak ediyoruz.. Sonra biraz yüzüyoruz, videolar resimler çekiyoruz.. Bencik suyu berrak değil, fazla alüvyonlu; denizden çok tatlı su gibi, bu haliyle Gomel - Kiev ve Dnipro gibi birkaç farklı yerinde yüzdüğüm Dnyeper nehrini anımsatıyor bana; tek farkı o kahverengiydi bu yeşil... Öğle üzeri çıkmaya karar veriyoruz Bencik'ten; duruma göre dönüşte bir gece daha yapabiliriz burada...

Seyahat öncesi planladığımız rotamızda ilk 3 gün Kargı'ya kadar kuzey sahil hattını takip etmek; sonrasında da kendimizi hazır hissedersek yelken açıp Oğlanboğuldu'ya geçmek vardı... Hatta bu rotayı Siminin içinden geçerek yapacaktık... Gündüz sürekli güneyli havalar esecek olmasından dolayı bundan vazgeçiyoruz... İstikamet Dirsek... Navionics bizi Kocaada'nın doğusundan adalar kanalına indirmeye çalışıyor; öyle 1s15d falan sürecek... "ne gerek var kardeşim" diye Dişlice'yi bordalar bordalamaz çeviriyorum pruvayı 235'e, dümdüz gidiyoruz işte... Tabi yarı yoldan itibaren güzel bir dayak yemeye başlıyoruz neredeyse bordadan aldığımız dalgalardan; kendime kızıyorum "ulan sanki sabah akşam burada geziyorsun da milyar dolarlık aletle inatlaşıyorsun"... 55dk'da giriyoruz Ağıl burnundan içeri...

İçeri girdiğimizde hemen yine önceden belirlediğim yerlere bakıyorum… Alarga için koyun kuzeydoğu köşesinin açıkları 10mt derinlikle oldukça müsait  ve henüz orada kimseler yok; sadece yine o köşede koltuk almış 1-2 gulet var ki gidecekler mi yoksa yeni mi geldiler belli değil; bunlar genelde sabah yedide çıktıklarına göre gelmiş ve geceleyecek olduklarını varsayıyorum… Ama bizim ilk hedefimiz doğru dürüst bağlanmak çünkü 4 yaşında çocuğu alargada yüzmeye salmak tehlikeli geliyor orasından burasından geçenler olur vs diye... Bunun için de o an esmekte olan batı rüzgârını kullanmam ve koyun doğu ve güneydoğu kıyısında tam batıya bakan yerleri kollamam lazım… Bunları kolaçan etmek için de taa dibine, dirsek restoranın önlerine kadar geliyoruz… Bir ara gözüme restoranın alarga tonozları ve bir el etsem fırlayıp bizim kafayı tutup kurbanlık koç gibi çekiştire çekiştire kesime.. öhöm.. iskeleye götürecek zodiac takılıyor; sonra yaptığım araştırmada burasının çok $$$$ işaretli olduğunu hatırlayıp vazgeçiyorum… Yanda koskoca Azimut 46E’nin flay-b-riçinde sucuk kızartılırken bizim kiralık 373’le restorana bağlanmamız nankörlük olur gibi geliyor… O sırada gözüme rüzgar göstergesi takılıyor; ibre boş boş dönüyor, dijital değer de 0 (sıfır)…   Sanırım burası dışarıya tam kapalı bölge ve öyle olunca hemen sancağımızda kuzeybatıya dayalı yamacın önünde iki tekne arasındaki 30-40 metrelik boşluk parıldıyor “gel” diye…  Karar veriyorum, akşama kadar koy içinde dolanıp kafadan rüzgar bekleyecek halimiz yok ya, boşlukta şuracığa girelim işte, Bencik stayla bağlanıveririz; 2dk müsaade etsin yeter…

Çok az yol veriyorum; açığa doğru biraz çıkıp kafayı da henüz çok açılmamış sağ sahile biraz uzattık mı; tek tornistanda şak diye giriveririz… Dediğim gibi kafayı karşı sahilde bağlı kayıkların arasına sokup kayığı durduruyorum… Sonra arkaya bakınca fark ediyorum ki tahminimden az mesafe var; idealde daha geriye ilk metreyi gitmeden demiri salmaya başlamamız lazım – ki bizim kafamızla karşılıklı baktığımız kayıklarınki aynı hizadayken bu %90 birinin zincirinin üzerine zincir sermek demek… Hatta biz kimsenin üzerine sermeden yanaşsak bile bu defa karşıya yanaşacak biri yine %90 bizim üzerimize serecek; totalde %180 ihtimalle kurban veya fail, %81 ihtimalle hem kurban hem fail olacağız, ortalığı birbirine katacağız yani… Derinlik de 18 olması gerekirken 12 mi 14 mü ne… Dedim herhalde karşıya doğru biraz derinleşip tekrar azalacak, en iyisi karşıya meyilli tarafa geçince demir atmaya başlayalım ve zeminin yüzeye açısından aldığımızı kalomadan verelim; azaltalım yani kalomayı…

Bu arada bir gece önce olmayan, olmuşsa da karanlıkta fark etmediğim pervane etkisinin bizim kayıkta inanılmaz yüksek olduğu çıkıyor ortaya; sancak alabanda basılıyken rölantide geriye taktığımda, tekne kendi boyu kadar mesafede iskeleye 90 derece dönüyor (Whutda..!?!)  [/color][/font][/size]   Resmen kendimden şüpheye düşüyorum “yeke gibi düşünüp veya yüzümü arkaya döndüğümden yanılıp dümeni ters mi bastım acaba” diye… Yoo, otopilottan da görüleceği üzere doğru basmışım… Hanım ırgatın başında sabırsız, el hareketi yapıyor “n’apıyosun ya!?” diye, o heyecanla aklıma prensipler yerine yeni pozisyonumuzdan çıkan doğaçlama fikirler geliyor; “demir noktasına ileri yolla gideyim, kayık kendiliğinden döner” (dün gece oldu ya hani, ondan)… Afedersiniz “shit döner!” Demir öyle anında boşalmıyor ki; iki tekne boyu gidiyorsun o zemine değene kadar-ki tutması kayığı döndürmesi için daha bir sürü faktör lazım… O beklentiyle restoranın önüne yaklaşıyoruz demir sala sala.. Garsonlar ve zodyakçı heyecanlanıyorlar.. Yo dostum yoo! Henüz size mecbur değiliz (ama az kaldı yani)… kendi akışımızı durdurup artık 2 boy gerimizdeki ultrayı hiç olmazsa loçayla hizalayabilmek için tornistanda asılıyorum gaza… N’ooluyor peki öyle yapınca? Kayık duruyor ve kıç 90 derece iskeleye… Aferin... ilk kafa uzattığımız yere şimdi kıçımızı soktuk ve artık suda bir de demirimiz var…

Pes etmiyorum; kayığın önceki tepkileri ve yeni pozisyonumuz üzerinden beynim çalışıyor deli gibi; soru basit: n’aparız da teknenin davranışlarını da kullanarak kıçımızı o 30 metrelik aralığa sokar kurtuluruz cehennemden??? Hanıma “zincir böyle kalsın” talimatı veriyorum, berrak suda ne tarafa gittiğine bakmasını da istiyorum; şu an en son ihtiyacımız olan şey zinciri kendi salmamıza takmak çünkü… Bu sırada başlangıçta bize 2 dk müsaade eden rüzgar da “süreniz doldu” uyarısı yapmadan gitgide varlığını hissettiriyor… Nereden geldiğinin önemi yok henüz, çünkü biz habire dönüyoruz zaten deli danalar gibi… esmesi iyi de oluyor sanırım; çünkü beynim ayrı vücudum ayrı su kaynatıyor o an…

Yeni plan.. Kardeş madem sen her tornistanda 90 derece iskeleye döneceksin, o zaman ben de yönümü açığa (045 falan) çevirdikten sonra tornistan veririm; 240 olan kıçımız da tam istediğimiz 320’ye dönmüş olur.. Bu sırada doğru noktada olduğunu düşündüğüm zincir de orada kalırsa değmeyin keyfime… Her ihtimale karşı hanımdan manevra sırasında suya bi 10 metre daha zincir vermesini; kıç yerine girmeye başladığında da gözünün zincirde olmasını, açısı değişirse haber vermesini  [/color][/font][/size]istiyorum ve operasyon başlıyor…

Çok ağır şekilde yerimizden çıkış ve 045’e dönüş…? Checked…
Teknenin zaten olmayan yolunu kaybedip durması…? Checked…
Dümen düzken tornistan (nasıl olsa dinlemiyor)…? Yes…
90 derece iskele? (evet, hem de dümen düzken)…
Kalan bir boyda boşa alıp kayığa dümen dinletme…? Eveeett…
(o sırada ırgat boşalmaya başlıyor, demek zincir biraz açı yaptı hanım salıyor)…

Tam yerimizde miyiz…??? Muh-te-şemmm… (legen… wait 4 it… darrryyyy)

Evet, “wait 4 it…” çünkü tam hedef yerimizi geçmeye ve rüzgarla iskelemizdeki kayığın arkasına düşmeye başlıyoruz bu defa… Hanıma “al birazını verdiğinin” diyorum; kafamdaki sapık plana göre zincirin gerilmesiyle onun çektiği kadar tornistanı dengeleyip sabitleyince suya atlayacağım kolumda halatla… Suya… çalışan bir teknede.. çalışan ve dümeninde kimsenin olmadığı, gazı tornistanda olan bir teknede…(?!?)

O sırada hem iskelemizdeki hem sancağımızdaki tekneden tavsiyeler başlıyor… Abicim sen tut.. ablacım sen sal.. yok yok olmadı biraz çek.. Olmayacak böyle; sinirim dayanmayacak.. Hanıma işaret çakıyorum, çıkacağız, toplayacağız demiri ve yeniden deneyeceğiz.. Öyle ya, 9 kerede girenler var, bu bizim daha birinci (yani, demiri hiç toplamadığımıza göre teknik olarak birinci sayılır; o gitmeler gelmeler falan , benim alt başlıklarım onlar..)… Az biraz yol verip zinciri boşa alıyorum yine… Maksat ırgata yük binmesin hanım toplarken…

O şekilde tıngır mıngır zinciri alırken kayık seriş yönümüzün tersini yaparak yeniden 045’e yani her tarafımızdaki teknelere paralel dönüyor… Tam demir sudan çıktığında bir ıslık duyuyorum.. bakıyorum geldiği yöne; sancağımızdaki (karşı kıyı) kıçtan kara bir tekneden bir bey sesleniyor, eliyle kendi iskelesini gösteriyor… Bana orası pek mümkün gelmiyor ama yardımsever biri varken ola da bilir aslında… tek yapmamız gereken olduğumuz yerde demiri atmaya başlayıp kıçı (artık onu nasıl yapacaksak) sancağa döndürmek… Hatta şey yapalım, dümeni de iskeleye basayım, kendisi 90 dönüyorsa dümenle birlikte 270 dönmesi için çok yol istemez diye düşünüyorum… Sprayhoodun ortasını açmış olmama rağmen hanımla yanlış anlama yaşamayalım diye epey yüksek sesle konuşuyorum o ana kadar… Ben bu muhteşem fikrimi bağırarak iletince aynı fikri o bey de duyuyor ve tekrar bağırıyor: “Hayır Hayır.. demir atmadan gel, aborda ol bana”.. Heee… Normalde çekinirim öyle şeylerden ama bu işi 10dk içinde sonuçlandıramazsam zinciri bedenime sarıp atlayacağım suya.. Kabul ediyorum… kıçı ileri yolla atabildiğim kadar iskeleye attıktan sonra kendi etrafımda kalan dönüşü yapıyorum ve neredeyse sıfır gaz jotun jotun yanaşıyoruz yanlarına… Karı-koca ellerinde halatlarla bekliyorlar ve bir kıçtan bir baştan boynuzlarımıza dolayıp yine kendi teknelerine volta ediyorlar (o kadar güvenmiyorlar yani bize – ki elimden kontak anahtarını alıp charter firmasını arasalar hakkıdır yani)… “Hoşgeldiniz, geçmiş olsun, biraz dinlenin, sonra konuşuruz” diye misafirlerine dönüyorlar.. Biz de matah bi iş başarmışız gibi soğuk tenekeler açıp çöküyoruz havuzluğun zeminine, dışarıdan kimse görmeyecek şekilde ))))

Murat bey… Azize hanım… 9 yıldır teknede yaşıyorlarmış… Yazın bu civarlar, kışın Edremit.. Yanlarındaki misafir çift de Edremitten komşularıymış... Hemen onların sancağındaki pırıl pırıl Oceanis 38 ile ziyarete gelmişler… Murat bey yelken eğitmeni... Azize hanım doktorasını demir atma ve boş alma konusunda yapmış… “Ne güzel, biz de yelkenli cahiliyiz, arz talep bir arada” diye espri yapıyorum…

Yazarken aynı duyguları yaşadım; yeniden gerildim resmen… Daha 6. gün komik gelmeye başlamıştı hepsi ama insanı kalp krizine daha az yaklaştıran çok az şey vardır herhalde..  Sonra devam edeyim artık...
« Son Düzenleme: Eylül 09, 2019, 18:48:52 Gönderen: Sedat Kasrat »