0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    H. . Y.

Ynt: Gökçeada gidilip 5 gün kalmaya değecek bir yer midir?
« Yanıtla #15 : Nisan 18, 2022, 21:46:39 »
Çetin kaptanım merhaba Gökçeada'da 4 yıl görev yapmış ve sonrasında da defalarca adaya gitmiş biri olarak, 5 günlük sürenin çok kısıtlı olduğunu düşünüyorum.Gidiş dönüşünüz bile 4 gün sürecek. Tabii hava müsade ederse. Temmuz Ağustos aylarında ada çok daha güzel olur. Selametle...


*

    Ç. B.

Ynt: Gökçeada gidilip 5 gün kalmaya değecek bir yer midir?
« Yanıtla #16 : Nisan 18, 2022, 23:07:43 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Çetin kaptanım merhaba Gökçeada'da 4 yıl görev yapmış ve sonrasında da defalarca adaya gitmiş biri olarak, 5 günlük sürenin çok kısıtlı olduğunu düşünüyorum.Gidiş dönüşünüz bile 4 gün sürecek. Tabii hava müsade ederse. Temmuz Ağustos aylarında ada çok daha güzel olur. Selametle...

Selamlar Hüseyin Kaptanım.

Sadece ada için 5 gün düşünüyoruz   gidiş ve dönüş için toplam 4 gün planladık (havanın sorun çıkartmayacağını umarak).
Bayram tatilinde en az yoğunluk Gökçeada da olur diye düşündük.
Hoşumuza giderse bundan sonra da yaz aylarında mutlaka uğrarız diye düşünüyorum.

Çok teşekkür ederim.


*

    R. E.

Ynt: Gökçeada gidilip 5 gün kalmaya değecek bir yer midir?
« Yanıtla #17 : Nisan 19, 2022, 23:47:42 »

Çetin kaptanım, "ağustosun yarısı yaz, yarısı kış" kuzey ege aatasözüdür.
Elbette istediğiniz zaman gidin ama bir de 15 ağustos sonrası gidin..
Sezonudur kuzey egenin. Deli poyrazların bittiği zamandır..,



*

    Ç. B.

Ynt: Gökçeada gidilip 5 gün kalmaya değecek bir yer midir?
« Yanıtla #18 : Nisan 20, 2022, 09:22:54 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap

Çetin kaptanım, "ağustosun yarısı yaz, yarısı kış" kuzey ege aatasözüdür.
Elbette istediğiniz zaman gidin ama bir de 15 ağustos sonrası gidin..
Sezonudur kuzey egenin. Deli poyrazların bittiği zamandır..,



Recep Kaptanım çok teşekkür ederim.


Sefere çıkma zaman dilimlerini kendim belirleyebildiğimde mutlaka deneyeceğim.


*

    Ç. B.

Ynt: Gökçeada gidilip 5 gün kalmaya değecek bir yer midir?
« Yanıtla #19 : Mayıs 09, 2022, 13:37:20 »
Selamlar ,

30 Nisan C.tesi günü , Fenerbahçe marinadan saat 05:00 de yola çıktık.

İlk planlamamız Marmara/Asmalı idi ,
havanın kuzeyli ve sert olması nedeni ile kuzeyli gidip gerekirse oradaki barınaklarda kalırız diye düşündük.
B.Çekmece taraflarında rüzgar kaçakları 20knt civarında olunca tekrar Asmalı ' ya geçme kararı alıp rotayı Marmara adasına çevirdik.
Yaptığımız ilk hata bu oldu , rüzgar tahminlerine fazla güvendik.
Gemi trafik yoluna geldiğimizde rüzgar 40knt esmeye ,
dalgalar her taraftan (hanımlar çılgın Marmara adını taktılar) ve çok yüksek gelmeye başladı.

Baş kamara heçini havalansın diye 1. kademede bırakmıştım ve göz kontrolünde farkedemedim (2.hata).
Ben farkedip kapatana kadar içeriye kova kova su girip baş kamarayı bavullarımız dahil kullanılmaz hale getirdi.
Tekrar kuzeye çıkma kararı aldık , uzun bir süre dalgalarla hırpalandıktan sonra Silivri açıklarına geldik.
Sert rüzgardan korunmak , ön kamarayı toparlamak için Silivri barınağına girmeyi düşündük.
Yakından göz atınca hiç iç açıcı gelmedi , kıyıya yakın devam ettik.

Kumbağ balıkçı barınağına girip geceledik , baş kamara yataklarını ve kıyafetlerimizi kuruyup havalansın diye güverteye çıkarttık.
Barınak sakindi , tek yelkenli bizdik , iskeleye aborda olduk , sorumlusu Recep Bey oldukça ilgili ve her konuda yardımcı oldu.
Tekneyi yanaştırıken teknenin başını iskeleye çarpıp hafif hasarladım ,
iskelede tekne macunlayan bir ustadan rica ettim , evine gidip gerekli malzemeleri alıp geldi ve tamiri yaptı (50TL).
(200TL günlük , 2 günlük 300TL , su ve elektrik dahil).

Pazar günü çok güzel bir havada yola çıktık ,
Gökçeada taraflarındaki sert havanın geçmesini beklemek için Şarköy barınağına girdik.
40 metreye demir atıp , gösterdikleri yere kıçtan kara bağlandık.
Barınak sorumlusu Mustafa ve Recep Beyler son derece ilgili ve yardımcı oldular.
Bağlandıktan çay içip sohbet etmeye davet ettiler.
Mustafa Bey yelken kullanmasını da biliyor, civar barınakları çok iyi tanıyor ,
zaman zaman yolda arayıp hal hatır sordu , bilgiler verdi , destek oldu sağolsun.
(Günlük 200TL , su ve elektrik dahil).

P.tesi gününü de barınakta geçirip , salı sabah erkenden yola çıktık , Çanakkale boğazından inip Morto koyunda demir attık.
Anıtın ve bayrağın gölgesinde İstiklal marşımızı okuyup , şehitlerimizi andık , çok duygusal anlardı.
Koy kuzeyli havaya kapalı , boğazdan geçen teklenelerin soluganlarına açık , fazla rahatsız olmadık.
Koyda tek tekne bizdik , anıtın ışıklandırması harikaydı.

Çarşamba sabahı demir alıp yola çıktık.
Burnu dönüp Gökçeadaya doğru yöneldiğimizde rüzgar şiddetlendi ,
yelkenleri açınca dalgalarda rahat ilerlemeye başladık.
Adanın güneyine vardığımızda batısından dolaşarak ,ada kıyılarını seyrederek Kalekoya gitme kararı aldık.
İlginç ve keyfli bir arazi yapısı var , bizler için keyifli 16 yaşındaki kızım için can sıkıcı oldu.

Güney batısındaki burna geldiğimizde rüzgar hızını iyice arttırdı ,
yelkenlerle ilgilendiğimizden arkamızdan son sürat bize yaklaşan sahil güvenlik botunu farkedemedik ,
siren çalarak durmamızı (elle işaret ederek) istediler.
Nereden çıkış yapıp geldiğini anlayamadık , neden peşimize takıldığını da.
Türk Radyonun 2 mayıs günü Yunanlıların bir ticaret gemimize ateş açtığını ,
dikkatli olunması ve bir sorun esnasında Sahil Güvenliğe haber verilmesini isteyen anonsları aklımıza geldi ,
bir Hücumbot 3mil kadar uzağımızdan geçerek Yunan sularına doğru hızla gidiyordu ,
onun uyarısıyla botun peşimize takıldığını düşündük.
Hız kesip , yelkenleri indirmeye başladığımızda iyice yakınımıza gelmişlerdi ,
tekrar selam verip devam etmemizi söylediler.
Karşılıklı iyi bayramlar dileyerek yelkenleri bastık.
Tahminimiz , teknedeki hanımları ve çocuğu görünce sorun olmadığını düşündüler.

Kalekoy limanına giriş yaptık , büyükçe bir balıkçı teknesinin yanına demir atıp kıçtan kara olmak için manevra yaparken ,
bizim teknedekilerin sesli uyarılarıyla balıkçı teknesinin önündeki uzantıyı farkettim.
Kılıç balığı avlamak için zıpkıncının durduğu , tekne ucunda oldukça uzun bir aparatı farketmemiştim.
Son anda manevra yapıp , uzantıya çarpmaktan kurtulduk.
Demir atıp kıçtan kara olduk.
Balıkçılara bu aparatın çıkışta da bana sorun yaşatacağını , demirde yürüyeceğim için fazla manevra yapamayacağımı ,
bunun toplanmasının mümkün olup olmadığını sordum.
Tamamı toplanamıyormuş , bizler de sorun çıkarsa yandan ittiririz (pek olası değildi bana göre) , sabah erkenden çıkacağız zaten dediler.
Balıkçı teknelerinin çoğunda bu aparat var ve demir atmadan yanaşıp , teknenin kıçını iskeleye iyice yaslayarak bağlandıklarını gördüm.
Mantıklı bir bağlanma şekli.

Ben teknede kaldım , diğerleri Kalekoyu dolaşmaya ve ertesi akşam için rezervasyon yaptırmaya Poseidon restorana çıktı.
Barınakda elektrik arızası varmış , 15 gün sürecekmiş ve teknelere elektrik veremiyorlarmış , su var.
Barınak sorumlusu Ahmet Bey , barınaktaki kendi odasından bir uzatmayla elektrik verdi sağolsun.

Perşembe günü zıpkınla dalmak için adanın batısında
(doğusu su altı milli parkı ve her türlü av yasak) gördüğümüz bir kumsalda (limana 2-3 mil) alarga olmak için çıktık.
Kumsal kumsal değil aslında irili ufaklı taşlık bir yer , arkadaki küçük vadide şelale oluşturmuş minicik bir dere var.
Navigasyonda demirleme işareti olmamasına rağmen 7 metre deriniğe çapa attık.
Bu da 3.hatam oldu.
Dip tam gözükmüyordu ama biz kum ve yosun olduğunu düşündük ,
o kadar emindik ki kum olduğundan çapa ucuna kurtarma halatı bile bağlamadık.
En kötü ihtimal zaten 7 metre dalar çıkartırız diye konuştuk.

Hanımları botla karaya bıraktık bende kardeşimden ödünç aldığım dalış kıyafetlerini giymek için tekneye döndüm.
Tam kapalı olanın içine giremedim , mecburen yarım elbiseyi denedim zar zor oldu.
Eldiven ve ayakkabı giymedim nasılsa üşürsem çıkarım diye.
Su çok soğuktu , yarım saat kadar daldım ve resmen dondum.
Sıcak suyla duş alarak ısınabildim ancak.

Akşam üstü demiri almaya başladık dönüş için ve tabi ki takıldı kaldı ,
suya girip çıkarma fikri bile üşümeme neden oluyordu.
O yüzden çeşitli yönlerde ileri , tornistan yapıp çapayı zorladık uzun bir uğraştan sonra ,
artık dalış yapmam kaçınılmaz oldu diye düşünürken , bir mucize oldu ve demir kurtuldu.

Barınağa girdik , bu sefer çapayı çok yakına atarak kıçtan kara olduk.
Rüzgar ve soğuk nedeniyle tepedeki Poseidonu iptal edip , aşağıdaki Eleni restorana gittik.
Fiyatlar biraz pahalı olmakla birlikte balık ve mezeler çok güzeldi.
(2gün 300TL , elektrik ve su dahil , mazot yok , 500L alırsanız kamyon geliyormuş, arabayla benzinciye gidip , bidonla almak gerekiyormuş).

Cuma sabah erken yola çıktık , Çanakkale boğazını çıkıp Şarköy barınağa bağlandık.
Mustafa Bey sağolsun mazot tankerini çağırdı , mazotu doldurduk , ertesi gün sert hava için bilgiler verdi ,
telefonla da zaman zaman arayıp destek oldu.

Sabah çok erken 03:00 de barınaktan ayrıldık.
Bu da 4.hatam oldu.
Çok güçlü 2 el fenerim vardı , yolda hiç bir işe yaramadı , biz çıkarken 5-6 knt olan rüzgar 30knt esmeğe başladı.
Bu hava da programlarda gözükmüyordu.
Balıkçı ağlarından kurtulma umuduyla gemi yolu kenarına kadar açıldık , rüzgar kafadan esiyor ,
kaba dalgalar ve akıntı nedeniyle , baş kıç vura vura 3-4knt hızla yol alıyoruz ,
bir ara geri dönsek mi acaba diye düşünüp vazgeçtik ve Kumbağa girmeye karar verdik.

Hava aydınlanınca kıyıya biraz daha yanaştık , aynı rüzgar ve dalgayla yol almaya devam ettik.
Gece korktuğumuz balıkçı ağları , gündüz başımıza dert açacaktı az daha.
Teknenin kıçında , iskelemizden sürterek geçtiğimiz ve geçtikten sonra farkettiğimiz bir ağın küçük şamandıralı bağlantısını gördük.
O dalgada gündüz o kadar dikkat etmemize rağmen farkedememiştik.
Neden bunlara bayrak , ışıldak koymazlar diye düşünürken , kendimizce nedenini bulduk.
Dertleri o küçücük şamandıraları bizim görmemiz değil tam tersine ağın yeri belli olmasın kimse kurcalamasın ,
sadece kendileri lokasyonu bildikleri için ,
gittiklerinde bulabilsinler diye o şekilde yapıyorlar kanısı oluştu bizde.
Nasılsa ağın üzerinde ismi vs yazmıyor , takılan takıldığı ile kalır onlara göre.

Neyse , saat 07:00 gibi Kumbağ'a tahmini 1 saat kala Recep Beyi uyandırdım , durumu anlattım , barınakta bizi bekleyeceğini söyledi.
Saat 08:00 gibi Burnu dönüp Kumbağ gözüktüğünde rüzgar nispeten azalmıştı , havayı değerlendirip yola devam kararı aldık.
Recep Beyi arayıp bilgi verdim ve sabah uyandırdığım için çok özür diledim.
Son derece olgunlukla ve anlayışla karşıladı , denizde bu durumların olabileceğini , sorun olmadığını söyledi.
Yelkenleri açıp hızımızı artınca dalgaların üzerinden çok daha rahat bir seyirle Tekirdağı geçtik ,
yelkenin çalışmadığı zamanlarda , kaba dalgalarda biraz sallanarak yol almaya devam ettik.
Rüzgarın şiddetlenmesi ve kuzeye kara tarafına geçmesiyle deniz biraz rahatladı , hızımız arttırıp ,
Şarköy Kumbağ arasında kaybettiğimiz zamanı biraz da olsa telafi etmemizi sağladı.
Saat 21:00 gibi , 19 saatlik bir yolculuktan sonra Fenerbahçe marinaya bağlandık.

Zaman zaman denizde ciddi sorunlar yaşamış olsak da , hava sert ve serin , deniz girilemeyecek kadar soğuk olsa da ,
gezimizi kendi aramızda değerlendirdiğimizde çok zevkli geçtiği konusunda hemfikir olduk.
İstanbulun keşmekesinden 9 günlük kurtuluş bile hepimize çok iyi geldi.
Hava durumundan ötürü Gökçeada'da 5 gün yerine 2 gün kalabildik ,
adayı arabayla dolaşma niyetimizi gerçekleştiremedik ama adayı çok sevdik.
Tekneyle tüm çevresini dolaşmış olmak bizim için bir teselli oldu.

Yorumlarda verdikleri bilgilerden ötürü tüm kaptanlara tekrar teşekkür ederim.
« Son Düzenleme: Mayıs 09, 2022, 13:46:52 Gönderen: Çetin Bağcı »

*

    A. Ç.

Ynt: Gökçeada gidilip 5 gün kalmaya değecek bir yer midir?
« Yanıtla #20 : Mayıs 09, 2022, 15:20:22 »
Su olmamasını anormal karşılardım. Gökçeada üzerinde su olan Ege adaları arasında dördüncüdür. Adada en az iki baraj olduğunu hatırlıyorum. Kötü hava yüzünden pek de keyif alamamışsınız ama en azından adayı sevmişsiniz