0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

*

    H. T.

Deniz kentine deniz akvaryumu...
« : Haziran 21, 2011, 23:19:20 »
Sene 2011. İletişim almış başını gitmiş. Bilgi kapıdan kovsanız, bacadan giriyor artık. Bilgiyle aranıza girebilecek tek engel bilmek istememeniz. 2009 yılı verilerine göre 198.000.000 internet sitesi, 23.000.000.000 sayfa içerik ile neredeyse tüm dünyanın paylaşımında. Doğrusu geometrik olarak arttığı düşünüldüğünde belki de bugün bu rakamlar kat kat üzerinde. İtiraf etmeliyim ki bu konu üzerine kısa bir araştırma yaptım; birkaç dakika.[1]

Ne de olsa insaoğluyuz ve bilgiye açız. Her daim yeni bir şeyler öğrenmekte, öğrendiklerimizi paylaşmakta ve biriktirdiklerimizi gelecek nesillere aktararak varlığımızı yüceltirken atalarımızın[2] “şebekliklerine” gülebilmekteyiz.

İnsanoğlu bilgiyi aktarma ve paylaşma noktasında tarih boyunca birçok yöntem geliştirdiyse de bugün gelinen noktayı hayal edebilmiş midir bilemiyorum. Neyin bilgi olduğu, neyin olmadığı hala felsefenin tartışma konusu olarak bir yanda dururken daha fazla uzatmadan konumuza gelelim.

Bu yakınlarda İstanbul “dev akvaryum”una kavuşacak. Yani dünyanın dört bir yanından toplanacak olan köpekbalıkları, ahtapotlar, yunuslar, mantalar… bir sürü canlı yüce insanoğluna hizmet etmek üzere Florya’da yerini alacak. Bu sayede insanlar ve özellikle çocuklar onları ücreti mukabilinde görerek aydınlanacak, hayata, varoluşa bambaşka bir pencereden bakacaklar. Mantaların uçarcasına süzülüşünü gören kocalar rehabilite olacak, karılarını dövmeyecek; sürekli sırıtan gayriciddi mahlukatları, yunusları gören çocukların yüzünden tebessüm eksik olmayacak. Hatta her birisi aklıbaşında, büyük adamlar olacaklar, memleket de nasibine düşeni alacak. Kısacası, bu dev akvaryumun nimetleri saymakla bitmez.

Bir müjdeli haber de Antalya’dan geldi geçtiğimiz günlerde, büyücek bir tane de onlar inşa edecek, neredeyse gırtlağına kadar suya batmış Antalyalıları aydınlatmak, çocukları ve yetişkinleri rehabilite etmek için bir deniz akvaryumu da onlar inşa eyleyeceklermiş.

Şimdi bilgi çağında hala bilgiye ulaşmanın yolları konusunda özürlü memleketimiz için bir kısa araştırma daha yapalım.

Mesela, rahmetli Haluk Cecan’ın canını dişine taktığı yüzlerce bölümlük sualtı belgesellerinin ceza olarak yayınlatıldığı bir ülkede ortalama bir sualtı canlısının Polat Alemdar denen sanal şahsiyet kadar popüler olmasını beklemek tabi ki abes. Ya da “prime time” tabir edilen yozlaştırma-duyarsızlaştırma-programlama kuşağında insanın geldiği yeri, doğayı hatırlatacak belgesellerin yer almasını beklemek “doğaya en uygunu” olduğu öne sürülen kapitalizm açısından en naif ifadeyle komik olsa gerek.

Neyse, yine de farzedelim ki merak ettik şu yunus denen mahlukatı, sorduk ulu Google’a:

0,08 saniyede 24.000.000 site bulmuş.[3]

Bilgi denen şeyin vücuda alımı zor, şöyle “light” bir şey olsun derseniz bu sefer suda eriyen tablet tadında bilgi için bir de Youtube’a danışmak gerek.

Sonuç, 30.200 film.[4]

Tamamı ücretsiz ve de herkese açık. Hatta aranacak sözcüğü “dolphin” olarak seçerseniz içerik sayısı katlanmakta.

Bir de TV kanalları var aslında. Hani genelde entelektüel düzeyimizin belirteci olarak kullandığımız; Animal Planet, Discovery Channel, National Geographic… ki bunlar sadece en bilinen ve ilk akla gelenler.

Kiatplardan ya da ansiklopedilerden bahsetmek artık abes olacak gibi ama hala ilgi duyanlar için bir de üzerine kütüphaneler ve sayısız basılı kaynak da cabası…

Tekrar hatırlayalım, sene 2011. Sicili bozuk insanoğlu en azından bazı konularda altınçağını yaşıyor. Bu konuların başında da iletişim geliyor. İnsanlar internet üzerinden iletişim kuruyor, organize oluyor hatta kaderlerine baş kaldırıyor.

Aynı 2011 senesinde altı tarafı denizlerle çevrili Türkiye Cumhuriyeti’nde ne idüğü belirsiz yunus gösteri merkezleri[5] yetmiyormuş gibi bugüne ve geleceğe kapitalizmin vizöründen bakan iktidarlar şimdi de getireceği üç kuruş rant için dev akvaryum-hapisaneler açmaya hazırlanıyorlar. Denizi olmayan bir coğrafyada olsa kabul etmese de anlayabilir insan ama şehr-i İstanbul’da bunun rant dışında bir açıklaması olabilir mi?

Ya da dile getirildiği gibi denizi, deniz canlılarını sevdirmek ya da tanıtmak ise derdi söz konusu iradelerin ücret-i mukabili girilebilecek dev hapisaneler yerine her okula birer deniz kütüphanesi oluşturamazlar mı? Hem de bilmem kaçta biri maliyetle.

Ya da bu heveslerini tatmin etmek için Milli Eğitim Bakanlığı ile bir ortak projeye soyunamazlar mı gerçekten denizi ve deniz canlılarını anlatabilmek için çocuklara? Hem de seçilmiş çocuklara değil, tümüne. Ankara’dan bakınca denizi göremeyen, göremeyince de yok sayan Bakanlık için de hayırlı bir iş olmaz mı aslında? Ne de olsa 2011 Türkiyesi’nin hala alt tarafı denizlerle çevrili ama hala deniz yok eğitim müfredatında…

Son bir örnek ya da destansı bir vaka, insanoğlunun sevgi anlayışına dair.

2003 yılında Pixar bir başyapıt kazandırdı sinema endüstrisine: Finding Nemo. Her açıdan keyifle izlediğimi itiraf etmeliyim, tıpkı milyonlarca insan gibi. Bu nefis eğlencelik çerez kapitalist ve sevgi kavramını mülkiyetle karıştırmış insanoğlu için nasıl bir sonuç verdi dersiniz?

Bir sonraki yıl 20.000.000 canlı akvaryumlardaki yerlerini almak ve geri dönmemek üzere koparıldılar denizlerden. Tekrar denizlere dönüşleri ise üzerlerine çekilen sifonun girdabıyla oldu…

Bir kez daha düşünün…

Hakan Tiryaki

Vira Dergisi, 2011

[1] Ulu Google’a İngilizce olarak sorduğunuzda hemen üçüncü sırada gelen siteden alınmıştır. (Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap)

[2] Darwin’e göre…

[3] “yunus” kelimesinin Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap’da arama sonuçları

[4] “yunus” sözcüğünün Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap’da arama sonuçları.

[5] Ne idüğü belirsiz, çünkü Bern Konvansiyonu gereği her birisi birer terapi merkezi olmak durumunda, yunuslar üzerinden ticaret yasak. Yeni Yüzme Havuzları Yönetmeliği’ne göre insanla hayvanın bir arada yüzmesi de yasak. Üzerine Sağlık Bakanlığı’da der ki yok öyle bir terapi yöntemi. Sanırım ne idüğü belirsiz dahi hafif kaldı…


*

    A. Y.

Ynt: Deniz kentine deniz akvaryumu...
« Yanıtla #1 : Haziran 22, 2011, 00:40:03 »
Akvaryumda ki türlerin çoğu ilk 2 senede ölecek. Yerine yenileri sipariş verilecek onlarda ölecek cünkü doğalarına aykırı bir yaşama zorlanıyorlar. Akvaryumlarda, denizel ortamlarda bir biri ile ilişkisi olan çoğu türün ilişkisi kesilip belirli bir alana tıkılıyor.
Ben kendi adıma akvaryuma uzun süre bakamam.Türleri tanımak ve hareketlerini izlemek için bir süre derin bakar sonra ruhum sıkılır nefes alamam sanki ben kapatılmışım gibi. Ama tüm insanların bu canlılar ile bir göz temasının olmasını isterim. Belgesel bambaşka bir şey. Göz teması başka bir şey. Özellikle çocukların bu canlıları hissetmesi ve dokunması onun kalp atışını hissetmesi başka. Sinema çok güzel ama tiyatronun verdiğini vermez. O zaman ne yapmalı.
Singapur da görmüştüm denizel göletler. Suni deniz gölü içinde pek çok canlı türü aynı ortamı paylaşıyor. Sürü balıklarıda var, predatörlerde var. Belirli aralıklar ile besleniyor. Homo sapiens de göl altında yürüyen bir yolda duruyor ve bu gölün içindekileri seyrediyor.
Veya Mısır da olduğu gibi dalış yapamayanlara akvaryum botlar hizmet veriyor.  

HAkan korsan size canı gönülden katılıyorum.  Deniz kabuğu biriktirmeye başlamıştım. Bu işin ticaretini görünce istemeye istemeye bırakmak zorunda kaldım.
Bilemiyorum  doğruyu yanlışı. Hepimizin çocukluk anısında hayvanat bahçesi gezileri yatar o canlıların ihtişamı yatar. Ama büyüdükçe görürüz ki o hayvanların çoğu açı çekiyor ve hasta. Ama bize hayvanları tanıtan sevdiren de onlardı.
« Son Düzenleme: Haziran 22, 2011, 00:43:27 Gönderen: Ahsen Yüksek »


*

    H. T.

Ynt: Deniz kentine deniz akvaryumu...
« Yanıtla #2 : Haziran 22, 2011, 00:58:10 »
Ahsen korsanım, tüm varlığımla inandığım en ve tek önemli kavram "varoluşa saygı". Ekonomik değeri ya da faydalarına göre yeryüzünü algılamaya başlayan insanoğlunun bugün geldiği nokta sürpriz olamaz. Tüm varoluşa saygı duyan ve karşılaştığı her durumda empati kurabilen bir insanoğlu tek hayalim. Kendi adıma verdiğim tüm uğraşın temelinde bu umut, bu beklenti var. Empati ve saygı ikilisinin olduğu yerde ne kavga olur, ne sömürü, ne savaş.

Evet, çocukken hayvanat bahçesine gittim. Gülhane Parkı'ndaki elma koçanıyla beslenen ayıyı hala hatırlarım; ya da boğaz tokluğuna soytarılık yaptırılan fokları. Kendi oltalarımı kendim yaparak yıllarca balık tuttum. Ama bunca zaman zarfında kendi adıma öğrendiğim en önemli olgu, günlük yaşantımızı kuşatan alışıldık olanla-doğru olanın karmaşası. Ne yazık ki alışıldık olanın konforuyla doğru olana sırtımızı dönüyoruz. Çocuğumuzun gözünün içine bakabilmesi için başka bir canlıyı kafese kapatmak alışıldık, kabul görmüş olan mıdır, doğru olan mı?

Uzuuuun bir mevzu nihayetinde, tadında bırakmaya çalışayım.

Sevgiler efenim...


*

    A. Y.

Ynt: Deniz kentine deniz akvaryumu...
« Yanıtla #3 : Haziran 22, 2011, 01:09:28 »

Doğrunun canlıların esareti olmadığını biliyoruz. Bunu inkar kimse edemez. Empati kurabilmek içinde canlılığı (kokuyu,rengi, korkuyu, heyecanı vs vsvs) hissetmek lazım. Ve bunun için de geçmiş deneyimlerimiz ile birlikte ortak bir öneri çıkartılır diye düşünüyorum.


*

    H. Z.

Ynt: Deniz kentine deniz akvaryumu...
« Yanıtla #4 : Haziran 22, 2011, 02:15:18 »
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Doğrunun canlıların esareti olmadığını biliyoruz. Bunu inkar kimse edemez. Empati kurabilmek içinde canlılığı (kokuyu,rengi,

Doğru: Kapitalizmin gücü!

*

    Ö. O.

Ynt: Deniz kentine deniz akvaryumu...
« Yanıtla #5 : Haziran 22, 2011, 09:17:34 »
Harika bir yazı olmuş. Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    N. Ö.

Ynt: Deniz kentine deniz akvaryumu...
« Yanıtla #6 : Haziran 22, 2011, 10:00:51 »
Bu ufaklığın deniz ve hayvan sevgisi için yapay bir akvaryum gezmesi gerekmiyor Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
Bağlantıları görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
bu yaşıma kadar ne bir hayvanat bahçesine ne de dev akvaryumlara gitmedim, yunusları çocukluğumdan beri çok severim ama havuz gösterilerini izlemeyi de istemedim, varlıklarını biliyorum, yakından görmem gerekmiyor Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
önceki hafta marmara seyrimizde bir anda 1 metre yakınımızdan sıçrayarak bize eşlik eden 2 yunus hayatımın mucizesi ve hediyesiydi Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    E. O.

Ynt: Deniz kentine deniz akvaryumu...
« Yanıtla #7 : Haziran 22, 2011, 10:28:56 »
Hakan Korsanım, ellerinize sağlık.
Yazınıza tümüyle katılıyorum. Bazı konularda tekrar düşünmemi sağladığınız için de teşekkür ederim.
Bu akşam evde çocuklara da okuyacağım bu yazıyı.
*

    C. D.

Ynt: Deniz kentine deniz akvaryumu...
« Yanıtla #8 : Haziran 22, 2011, 13:57:16 »
Hakan korsanım köpekbalıklarıyla beraber dalalım konusundaki çekinceleriniz için,
ve bu konu için yazdığınız aslında bildiğimiz ama çoğumuzun
görmezden geldiği gerçekleri bizlere tekrar anlattığınız için çok teşekkürler.
Deniz insanına yakışan bu tavır için  Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap Resimleri görebilmek için üye olmalısınız. Üye Ol veya Giriş Yap
*

    H. T.

Ynt: Deniz kentine deniz akvaryumu...
« Yanıtla #9 : Haziran 22, 2011, 14:11:33 »
Ben teşekkür ederim sevgili korsanlar.